Mehmet Baransu sanki bugünleri anlatıyor

Tarih 13 Ağustos 2013. Yani 17 Aralık'ta yapılan yolsuzluk operasyonundan 4 ay önce... Ancak Mehmet Baransu 17 Aralık operasyonunu anlatıyor!

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Tarih 12 Ağustos 2013. 17 Aralık'ta yapılan yolsuzluk operasyonundan 4 ay, yani 125 gün önce...

Bu tarihte Gazeteciler Yazarlar Vakfı, 11 maddelik bir bildiri yayınlamış, AK Parti ile Cemaat arasındaki kavgayı toplum önünde sürdürmenin ilk adımını atmıştı.

Bu açıklamadan bir gün sonra,  Gazeteciler.com isimli internet sitesinde, Taraf Gazetesi'nin olay yaratan haberlerine imza atan Mehmet Baransu'nun bir söyleşisi yayınlandı.

O günlerde yaşanan bir sır görüşmeden ve o görüşmeden çıkan sonuçtan şu sözlerle bahsediyordu Mehmet Baransu:

"Zaman'ın tepe ismi Ekrem Dumanlı ile Başbakan Erdoğan özel bir görüşme yaptı. Gergin geçen görüşmede taraflar birbirlerine son sözlerini söyledi. İpler tamamen koptu!"

Baransu'nun o tarihte söyledikleri bununla sınırlı değil. Bakın okuduğunuzda size "Vay beee" dedirtecek başka neler söylemiş:

"MİT'in cemaate yönelik fişleme belgeleri bu dönemde kamuoyuna yansıyabilir. Vatandaş perde arkasındaki gerilim ve savaşın hangi noktalara ulaştığını görebilir..."

17 Aralık operasyonundan önce bu durum yaşandı mı?

Yaşandı!

MİT'in cemaate yönelik fişleme iddiaları hangi gazetede, kimin imzasıyla yayınladı? Taraf Gazetesi'nde Mehmet Baransu'nun imzasıyla değil mi?

Şimdi gelelim Mehmet Baransu'nun o söyleşide dillendirdiği en bomba açıklamaya...

Bakın ne diyor:

"Hükümet ile Cemaatin bu yol ayrılığından karlı çıkacak olan kısa vadede hükümet olacak. Ancak uzun vadede Cemaat karlı çıkan taraf olur. Zira eli temiz.  Bu dönemde kirli işler dökülebilir. Yerel seçimler arefesinde bu kavga daha da büyürse bence Cemaat hükümetin kirli işlerini ifşa edebilir. Bu Tayyip Bey'in atacağı adımlara bağlı.."

Bugün bunların tamamını birebir yaşıyor muyuz?

Yaşıyoruz!

Bu anlatılanlardan ortaya çıkan sonuca bakılırsa, Mehmet Baransu daha o dönemde, hükümetin içinde bazı cemaat mensuplarını fişlediğinden haberdar!

Daha da önemlisi, Mehmet Baransu bazı bakanların yolsuzluk yaptığını ve bu yolsuzluk belgelerinin cemaatin elinde olduğunu görebiliyor.

Baransu'nun bilgisi veya öngörüsü, o belgelerin bugünler için saklandığını da ortaya koyuyor!

Yani anlayacağınız Cemaat, bazı mensuplarının AK Parti tarafından fişlendiğinden haberdarmış ama sessiz kalmayı tercih etmiş! Dersaheneler meselesi gündeme gelmese, bu fişleme iddiaları da asla gazetelerde haber olmayacakmış demek ki...

Kabinede bazı isimlerin yolsuzluk yaptığından da, Savcı Zekeriya Öz'ün bunları takip ettiğinden de aylar, hatta yıllar önce haberdarmış cemaat mensupları. Şayet Erdoğan kendisine yönelik "Dershaneler kararından geri adım atmazsanız, yolsuzluk dosyaları açılacak" tehdide boyun eğse, biz bu yolsuzluk haberlerini asla ve kat'a öğrenmemiş olacaktık!

Madem bu konuya geldik, o zaman birşey daha yapalım. Size daha önce de anlattığım, ama detaylarına girmediğim bir konuyu bu kez tüm ayrıntıları ile anlatacağım.

Beni uzun zamandır okuyan kardeşlerim hatırlar:

Hem 7 Haziran 2013 tarihli yazımda, hem de o tarihlerde çıktığım bir televizyon programında Gezi olaylarında yaşanan ve kimsenin dikkatini çekmeyen bir ayrıntıdan şu sözlerle bahsetmiştim:

"Saat sabahın 07.00'ı...Gezi Parkı'nda yaprak kımıldamıyor. Bazı masum eylemciler hamakta sallanıyor, bazıları yeşilliklerin üzerine uzanmış kitap ve gazete okuyor, bazıları ise bağdaş kurmuş kahvaltı yapıyor.

Ama bir tuhaflık var. Bütün kameralar açık, bütün fotoğraf çeken muhabirler ayakta ve hepsi aynı noktaya odaklanmış. Polise "müdahale edin" diye bir emir gelmemişken, ortalıkta çevik kuvvet bile yokken tuhaf bir şekilde, görüntü almaya çalışıyor hepsi.

Bu sırada TOMA diye tabir edilen aracın içindeki polis, bir talimat dahi gelmeden aniden harekete geçiyor. Suçları sadece kahvaltı yapmak, hamakta sallanmak, kitap gazete okumak olan eylemcileri tazyikli suyla dövmeye başlıyor. Göstericiler şaşkınlıkla ne olduğunu anlamaya çalışırken bir başka polis grubu gaz bombaları ve biber gazları ile ortalığı cehennem alanına çeviriyor.

Bu polisler olaydan sonra sorguya alınıyor. Kimin talimatı ile harekete geçtikleri soruluyor. Resmi olarak hiç kimseden talimat almadıkları belirleniyor ve hepsi açığa alınıyor. Yapılan araştırmalarda, emniyette yapılan operasyon sonucu görevden alınan amir ve memurlardan talimat geldiği ortaya çıkıyor!"

Ve o günlerde şu soruyu sormuştum: "Polis ve MİT teşkilatında örgütlenmesi zarar gören, gücünü kaybeden kimler?"

Gazi olaylarında cemaate bağlı gazete ve televizyonların vandalları destekleyen yayınlarını izlerken şaşırıyor, Zaman'ın Kahire Temsilcisi'nin, yabancı basına olayları değerlendirirken, "Bir halk diktatöre karşı direniyor" demesinin nedenini merak ediyordunuz değil mi?

Cevabını buldunuz mu?

***

O günlerde "Bu oyun daha yeni başladı ve devam edecek" demiştim, yine söylüyorum.

Bu oyunun birinci ayağı 30 Mart seçimleri. Sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi, en sonunda da genel seçimler. Cemaate bağlı bazı kişiler, kendilerini siper niyetine kullanıp omuzları üzerinden ateş eden dış güçleri de, uluslararası oyun kurucuların öldürücü darbelerini de görüyor ama, umursamıyor.

Dershaneler konusunda ve emniyetteki atamalar konusunda geri adım atılmazsa bu iş devam edecek!

Bakın daha fol yok, yumurta yok! Ama ben buradan iddia ediyorum.

"Yakında yeni bir operasyon furyası başlayacak. İki bakana yönelik bu operasyonun yapılacağını cemaate yakın gazeteciler de, cemaatin kendisi de çok iyi biliyor! Hatta operasyonun düğmesine de bizzat cemaat basacak" diyorum.

Sakın ha!

Bu yazdıklarımdan "Yolsuzluktan gözaltına alınan isimler masumdu" sonucu çıkmasın. Kör gözler görmese de, sağır kulaklar işitmese de günlerdir buradan, "Yolsuzluk dosysında adı geçenlerin tamamının masum olduğuna inanmıyorum" diye haykırıyorum.

Evet, kabul!

Tüm dev kurumlarda olduğu gibi AK Parti içinde de çürükler var. Ama seçim döneminde toplumun algısını değiştirmeye yönelik operasyonlarla bunun yapılması adalete ve yargıya olan güveni onarılmaz bir şekilde zedeliyor.

Burada Başbakan'a da bir görev düşüyor. Erdoğan'ın, en küçük yolsuzluk ve rüşvet olayının dahi üzerine bizzat gitmesi ve bu isimleri bulup, partiden defetmesi gerekiyor.

Sadece Erdoğan değil...

Aynı şekilde cemaatin üst düzey yöneticilerinin de,  kaset ve belge tehdidiyle istediğini koparma hevesine kapılan şantajcı ve fitnecileri temizlemesinin vakti geldi de geçiyor.