Mehmet Altan'ı şaşırtan habercilik
Abone olMehmet Altan bugünkü yazısında Dünya Ticaret Örgütü'nün yapacağı ve Türkiye'yi yakından ilgilendiren toplantının Türk medyasında yer almamasına şaşırdığını yazdı.
Sabah yazarı Mehmet Altan, yazdığı gazetesi dahil hiç bir medya
kuruluşunun Dünya Ticaret Örgütü'nün yapacağı toplantıya
değinmemesine bakın nasıl şaşırmış... Gerçekten şaşırıyorum...
Bugün ayın ikisi... Neredeyse bir haftadır Türkiye'yi çok ciddi bir
biçimde etkileyecek bir olayın ve bunun Türk medyasına nasıl
yansıyacağının peşinde koşuyorum. 26 Temmuz tarihli dünyanın tüm
ciddi gazetelerinde, Dünya Ticaret Örgütü'ne üye 147 ülkenin,
görüşmelerin devamını sağlamak için son şanslarını denemek üzere
27'si ile 30'u arasında Cenevre'de toplanacakları haberi vardı.
Bizde ise ne o toplantı, ne toplantının konuları, ne de toplantının
süreci söz konusu edildi. Neredeyse tüm gazeteleri taradım, bir tek
gazetede, "Dünya Ticaret Örgütü'nün tarım konusunda açmaza girdiği"
haberi yer aldı. Hepsi o kadar... Dünya Ticaret Örgütü, "küresel
bir dünya ticareti" oluşturmak için 2001'den beri uğraşıyor. Bu
hedefin ilk toplantısı, 2001 yılında Katar'ın Doha kentinde
yapıldı. Konular müzakereleri güçleştiriyordu. Toplantılar 2003
yılına kadar askıya alındı. 2003'te örgüt Meksika'nın Kankun
kentinde yeniden toplandı. Meksika Toplantısı da fiyasko ile
sonuçlandı. 30 Temmuz'da biten son toplantılarda da bir sonuca
varılmasaydı Dünya Ticaret Örgütü'nün kendini toparlaması hiç de
kolay olmayacaktı. Geçen sene, 11 Ağustos günü, medyanın Dünya
Ticaret Örgütü'nün bizler için sarsıcı sonuçlar taşıyacak karar
süreçlerine ilgisiz kalmasından yakınan "Kendini Tanımak" adlı
yazıda, şunları yazıyordum: "Montreal toplantılarında tarım,
ilaçtan da öncelikli bir yer tuttu. Yetkililer bu konunun Dünya
Ticaret Örgütü görüşmelerini çıkmaza sokacak kadar önemli olduğunu
söyleyip duruyorlar. Tarımla ilgili tartışılan üç sorun var:
Bunlardan ilki ihracata yapılan sübvansiyonlar. Bundan önce Doha'da
yapılan toplantıda ihracata teşviklerin öngörülen süre sonunda
tamamen kaldırılması kararlaştırıldı. İkincisi, üretime doğrudan
desteğin de kaldırılıp, tarımın tamamen piyasa şartlarına
bırakılması... Ki biz de bu karara uyacağız. Üçüncüsü ise,
özellikle Amerika ile Fransa'nın birbirine girmesine neden olan
ikinci konunun nasıl düze çıkacağının kurallarının belirlenmesi...
Bu gelişmeler Türkiye'ye ne getirir, ne götürür? Nihayetinde
ülkenin en azından yarısını ilgilendiren bir konu değil mi? Kendini
tanımaktan ve açıklamaktan korkan bir ülke olduğumuz için köylerde
yaşadığımız halde şehirli gibi görünmek istiyoruz. Nüfusun
yarısının günlük geçimini ilgilendiren konuları da konuşmuyoruz...
Hayat dayatmadıkça tabii... Allahtan hayat dayatıyor da kendimizden
tümüyle kaçamıyoruz." Son toplantılarda önceki ilke kararlarına
rağmen tarım konusunda yoksul ve zengin ülkelerin farklı
pozisyonlar alması ve bu kararlarında direnmeleri, toplantıları çok
kritik bir noktaya taşıdı. 31 Temmuz tarihine kadar bir sonuç
alınamaması halinde tamiri zor bir noktaya sürüklenme tehlikesi
vardı... Dün, süre sonunda ne olduğunu merak ettim. Öğle
ajanslarından evvel, teleteks aracılığıyla dünyanın önde gelen
ciddi televizyonlarının haber sitelerine baktım... Dünya Ticaret
Örgütü'nün, dış ticaretin önündeki engellerin kaldırılması ve
tarımda desteğin sona erdirilmesi konusunda zorlukları aştığını,
üyelerin "tarihi" diye nitelenen bir çerçeve anlaşmada mutabık
kaldıklarını öğrendim... Bizdeki haber bültenlerinin birinde de
haberlerin sonuna doğru bunu duydum... Dünyanın en ağırlıklı tarım
ülkelerinden biri olmamıza rağmen Dünya Ticaret Örgütü'nün
tarımdaki desteği tamamıyla kaldıran bir amaca doğru yürümesindeki
önemli bir adım bizde ilk haber değildi... Tarımı çözmüş ülkeler
ise birinci derecede bununla ilgiliydi. Bakalım bugünkü gazeteler
bu haberi nasıl verecek? Aslında, tüm toplumun yakın geleceğini
etkileyecek çok önemli kararları izleme konusunda şaşırtıcı bir
ölçüde duyarsızız. Halbuki, Türkiye'nin endekslendiği AB dışında
dünya da AB standartlarında bir zihniyeti sahiplenmekte... Dünya
ticaretinin küreselleştirilmesi dolayısıyla tarımın tüm
desteklemelerden, suni müdahalelerden arındırılması böyle bir
hedef... Tarım, Türkiye'nin en büyük sorunu... Bu gerçek, AB
müzakere sürecinde, bugüne kadar tüm ilgisizliklerin rövanşını
misli ile alacak bir voltajla anlaşılacak... Aynı oranda Dünya
Ticaret Örgütü kararları da hayati... Yakında tarıma destek
veremeyeceğiz. Kendi kaderine böylesi ilgisizlik insanı gerçekten
şaşırtıyor... İnsanı şaşırtıyor ama Türk olmanın kaderi hiç bir
şeye şaşmamak galiba...