Mehmet Ali Birand'dan tarihi darbe itirafı!
Abone olMehmet Ali Birand, Posta gazetesindeki dünkü köşesinde tarihî bir yazı kaleme aldı.
Türk basınının önemli kalemlerinden Mehmet Ali Birand,
Posta gazetesindeki köşesinde dün dikkat çekici bir yazı kaleme
aldı.
Birand, 'Evet, genlerimizde darbecilik vardı' başlıklı yazısında
kendisinin de içinde bulunduğu medyanın darbeleri desteklediğini
itiraf etti. Kapatılan Nokta Dergisi'nin eski Genel Yayın Yönetmeni
Alper Görmüş'ün kaleme aldığı 'Ergenekon Gazeteciliği' adlı kitabı
okurken yüzünün kızardığını anlatan Birand, Görmüş'ün
"Merkez medya darbeleri hep destekledi ve 28 Şubat'ın
gerçekleşmesinde de anahtar rol oynadı..." şeklindeki
tespitinin de son derece doğru olduğunu ifade etti."Bizim
kuşak için devlet daima öncelikli ve haklıydı. Devleti de asker
temsil ederdi. Politikacı, üçkâğıtçı-yalancı... Asker ise namuslu
ve her şeyini vatana adamış kahramandı." diyen Birand, son
birkaç yıl içinde Parlamento ile Genelkurmay arasındaki sıralamanın
değiştiğini, demokrasinin bir adım öne geçtiğini düşünüyor. Duayen
gazeteci, 2007'de ortaya çıkan 'Darbe Günlükleri' konusunda da
özeleştiride bulunuyor: "Günlükleri küçümsemek çoğumuzun işine
geldi. Oysa Ergenekon sürecini başlatan asıl gelişme bu günlüklerin
yayımlanmasıydı.
"GENLERİMİZDE DARBECİLİK VARDI"
"Türk medyasının önemli isimlerinden Mehmet Ali Birand, Posta
gazetesindeki dünkü köşesinde tarihî bir yazı kaleme aldı.
'Evet, genlerimizde darbecilik vardı' başlıklı
yazıda Birand, çok önemli itiraflarda bulunuyor. Kapatılan Nokta
Dergisi'nin eski Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş'ün kaleme
aldığı 'Ergenekon Gazeteciliği' adlı kitabı okurken yüzünün
kızardığını anlatıyor. İşte Birand'ın yazısından bazı bölümler:
"Alper Görmüş, özetle "... Merkez medya darbeleri hep
destekledi ve 28 Şubat'ın gerçekleşmesinde de anahtar rol oynadı...
Adeta genlerindeki darbecilikle hareket ettiler..." diyor.
Görmüş'ün, benim de aralarında bulunduğum 'merkez medya'nın büyük
bir kesimi hakkında yaptığı bu saptama son derece doğru.
"BUGÜNÜN KAHRAMANLARI YOKTU"
Bu gerçeği, 1990'larda çok konuşulan ve TSK ile ilgili bir başkası
yazılmamış olan 'Emret Komutanım' adlı kitabımı hazırlarken gördüm.
O kitapla birlikte uyandım. Askerin siyaset dışına çıkması
gerektiğini söylediğim yazılara o zaman başladım ve başıma gelmeyen
kalmadı. Davalar açıldı ve andıçlanmaya kadar gittim. O dönemlerde,
bugünün medya kahramanları ortalarda yoktu (!) Bizim kuşak için
devlet daima öncelikli ve haklıydı. Devleti de asker temsil ederdi.
Politikacı, üçkâğıtçı-yalancı -vatanını pek düşünmeyen- cebini
dolduran bir insandı. Asker ise namuslu ve her şeyini vatana
adamış, özveri dolu bir kahramandı. Üstelik Atamız bu ülkeyi ve
laik-demokratik Cumhuriyeti koruyup kollama görevini ona
bırakmıştı. Askerin, politikacıyı denetlemeye hakkı vardı.
Politikacı işleri bozduğu zaman, Asker müdahale edebilirdi. Hatta,
tereddütlü bir davranışla karşılaştığımızda "Komutan
neredesiniz, devlet elden gidiyor..." diyen yazılar
yazdık.
NOKTA'YA GEREKEN DESTEĞİ VERMEDİK
İçimde diğer ukde kalan, Alper Görmüş'ün genel yayın yönetmenliği
sırasında Nokta'nın yayınladığı Darbe Günlükleri'ni yeterince
ciddiye almamamız ve dergiyi kapanma noktasına götüren baskınlara
karşı çıkmadan seyretmemizdir. Bu konuda ben dahil, 'merkez
medya'nın önemli bölümü yeterli duyarlığı gösteremedi. Kuşkuyla
baktık. Bir yandan, çok otantik ve doğrulanan bilgiler veriliyor,
bir yandan da sürekli yalanlanıyordu. Bizde de kuşku vardı.
Yıllardan 2007 idi. Özellikle AK Parti'nin askere ters baktığı,
'merkez medya'nın da AK Parti'den uzaklaşmaya başladığı dönemdi.
"Böyle bir notu nasıl olur da bir kuvvet komutanı
yazabilir? Yazsa bile neden Nokta'ya gitti de bize gelmedi? Demek
ki, işin içinde bir komplo var." yaklaşımı yaygınlaştı.
Üstelik, o dönemde henüz askerin kamuoyu gözünde ve 'merkez medya'
nezdindeki güvenilirliği, prestiji yıpranmamıştı.
"UTANÇ DUYUYORUM"
Eğer AK Parti iktidardan uzaklaştırılacak ise bunu
gerçekleştirebilecek tek güç yine TSK idi. Genlerimizdeki
darbecilik tümüyle kaybolmamıştı. Günlükleri küçümsemek çoğumuzun
işine geldi. Oysa, Ergenekon sürecini başlatan asıl gelişme bu
günlüklerin yayınlanmasıydı. Kahramanları da, onları kelle koltukta
yayınlayan Görmüş ve Nokta'nın hiç tanıyamadığımız sahipleriydi.
Bizler onlara sahip çıkamadık.Doğru dürüst sesimizi dahi
yükseltemedik. 'Merkez medya'da birimize böyle bir baskın yapılsa
yeri göğü birbirine sokar ve iktidarı yerden yere vururduk.
Görmezden geldik. Bugün utanç duyuyorum."
'MERKEZ MEDYA' BÜTÜN DARBELERE YARDIMCI OLDU
Mehmet Ali Birand, yazısında, bütün darbelerde 'merkez medya'nın
oynadığı role de değiniyor. 'Merkez medya'nın yapılan yayınlarla
bütün darbeleri anlayışla karşıladığını anlatıyor: "Bizim
için, (yani, laik merkez medya mensuplarının büyük bölümü için)
öncelik demokrasi veya Parlamento değildi. Genelkurmay daha
önemliydi. Bundan daha normal bir şey olmazdı ki... Bizler böyle
yetiştirildik. Genlerimize, belki de farkına varmadan darbecilik
işlendi. Komutanların üstünlüğünü sorgusuz kabul ederdik.
Üniformaların pırıltısını yarı hayranlık, yarı korkuyla izlerdik.
Bütün darbeleri anlayışla karşıladık. Yardımcı olduk. Son birkaç
yıldır, genlerimizin kafası karıştı ve her şeye farklı bakar
olduk... İlk defa, demokrasi-parlamento ile Genelkurmay arasındaki
sıralama değişti. Demokrasi bir adım öne çıktı. Bakalım kalıcı
olacak mı?"
"SALDIRILARA HAZIRLIKLI OLSUN"
Alper Görmüş (Taraf Gazetesi yazarı): "Birand'ın Türk
ordusunun anti-demokratik çalışmalarında merkez medyanın katkıları
ile ilgili itirafları geç de olsa pozitif ve cesur bir açıklamadır.
Birand ile kesinlikle aynı düşünceleri paylaşıyorum. Birand, merkez
medyanın önde gelen isimlerinden biri. Yaptığı itiraf yüzünden
kesinlikle medyası tarafından bir yaylım ateşe tutulacak. Ama bütün
bunlara rağmen itiraflarını çok önemli ve cesur buluyorum. Daha
önceki darbe dönemlerinde etkili merkez medya büyük rol oynamıştı.
Şimdi de merkez medya aynı yapı ve karakterlerle yayın yapmaya
devam ediyor."
"BİRAND KENDİSİYLE YÜZLEŞİYOR"
Nazlı ılıcak (Sabah Gazetesi): "Mehmet Ali Birand her zaman kendi
hatalarıyla yüzleşebilen bir insandır. Geçmişiyle, gerçeklerle
yüzleşti. Bu anlamda kendisini kutluyorum. 28 Şubat sürecinde ve
daha önceki dönemde bunları yaşadık. Alper Görmüş'ün yaşadıkları
örnek. Ergenekon'a giden süreçte önemli bir adım olan 'darbe
günlükleri'ni yayınladı. Ama ne yazık ki yalnız kaldı. Planlarla
ilgisi olan komutan (Özden Örnek) önce itiraf etti. "Ben onları kaç
defa sildim nasıl geri gelir!" dedi. Sonra reddetti. O reddedince
herkes ona itibar etti. Alper Görmüş yalnız kaldı. Dönemin diğer
aktörlerinden buna benzer itiraflar bekliyorum."
"MEDYA, ASKERİN AĞIZINA BAKARDI"
Mehmet Altan (Star Gazetesi yazarı): "Mehmet Ali Birand'ın medya
ile yapmış olduğu açıklamalar beni hiç şaşırtmadı. Birand'ın
itirafını dürüst buluyorum. Yakın geçmişe kadar ordu, medya
tarafından ülkedeki her gelişimin gerçek sahibi olarak görülüyordu.
Askeriyenin ülkedeki gelişmelere dair görüşü medya için oldukça
önemliydi. Uzun yıllar ordunun etkisinde kalan Türk medyası ordunun
en büyük destekçisiydi. Günümüzde ise medyanın karşılaştığı en
büyük problem siyasetin etkisinde kalmak. Asıl problemimiz halkın
medya üzerinde bir etkisinin olmayışı, Türk halkı gazete okumuyor.
Bundan ötürü gazete basım maliyetleri gelirlerden daha yüksek.
Dolayısıyla, medya patronları mali kaynak arayışı içersinde."
TEPKİLERİ BÖYLE YORUMLADI
Bu yazısından sonra NTV'de canlı yayına katılan Mehmet Ali Birand, itiraflarına gelen tepkileri işte böyle yorumladı!...