Mehmet Akif Ersoy'un kayıp Kur'an meali

Bugün “vatan şairi” unvanlı Mehmet Akif Ersoy’un vefatının 76. yıldönümü.Baba tarafından Arnavut, anne tarafından Özbek olan Mehmet Akif, 20 Aralık 1873’te, o zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olan İstanbul’da dünyaya gelmişti.Cumhuriyet’in ilan

Hikmet YİTİK hikmetyitik@internethaber.com

Bugün, “vatan şairi” unvanlı Mehmet Akif Ersoy’un vefatının 76. yıldönümü.

Baba tarafından Arnavut, anne tarafından Özbek olan Mehmet Akif, 20 Aralık 1873’te, o zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olan İstanbul’da dünyaya gelmişti.

Cumhuriyet’in ilanı sonrasında toplumsal alandaki bazı devrim uygulamalarından duyduğu hoşnutsuzluk nedeniyle 1926’dan itibaren Mısır’da gönüllü bir sürgün hayatı yaşamaya başlamıştı.

Mehmet Akif, “siroz” hastalığı nedeniyle hava değişikliği amacıyla Mısır'dan memleketine, İstanbul’a geri döndükten kısa bir süre sonra, 27 Aralık 1936’da hayata gözlerini yummuştur.

Siroz hastalığı denildiğinde insanların aklına hemen “alkol kullanımı” gelmesine rağmen, Mehmet Akif’in durumunda bu rahatsızlığının alkol kullanımından ötürü olmadığını kaydedelim.

* * *

Mehmet Akif, Mısır’a yerleşmeden önce Diyanet İşleri Başkanlığı’nın teklifiyle Kur’an-ı Kerim tercümesine başlamıştı.

Bu tercüme üzerinde yaklaşık 6 yıl uğraştıktan sonra, sonuçtan memnun kalmayarak bu sorumluluğu daha fazla üzerinde taşımak istemediğini belirtmiş ve 1932 yılında Diyanet İşleri ile arasındaki mukaveleyi feshetmişti. Sonrasında bu tercüme ve tefsir görevinin, meşhur şovmen Okan Bayülgen’in dedesi olan Elmalılı Hamdi Yazır’a verildiğini biliyoruz.

Mehmet Akif’in, “Ben ölürsem yakın!” dediği bu yarım kalmış Kur’an meali, 2010 yılında Fatih Altaylı’nın sunduğu Teke Tek Özel programında gündeme gelmişti.

Programa katılan Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, Mehmet Akif Ersoy'un Kuran-ı Kerim mealinin vasiyeti üzerine yakıldığını anlatmıştı. İhsanoğlu’na göre, ezanın Türkçe okunduğu dönemde Akif tarafından Türkçe meali yazılan Kur'an-ı Kerim'in referans alınmasının önüne geçmek için böyle bir vasiyette bulunduğunu söylüyordu.

Fakat bu kayıp meal, 2012 yılında Mahya Yayınları tarafından basılarak piyasaya sürüldü.

Mehmet Akif Ersoy’un “Kayıp Kur’an Meali”nin tanıtım bülteninde şöyle diyor:

“Mehmed Âkif 1926 yılında Mısır'da başladığı tercümeyi, altı yıl boyunca üzerinde çalışarak 1932 yılında tamamlamıştı. Bu sıralarda Türkiye'deki camilerde namaz kıldırılırken Kur'an'ın aslı yerine tercümesinin okunacağı şayiaları kulağına gelince, yaptığı tercümenin bu amaçla kullanılacağından endişelenmişti. Yaptığı tercümeyi teslim etmekten vazgeçerek sözleşmeyi feshetti.

Bunu bizzat kendisi şu şekilde ifade etmiştir: ‘Tercüme güzel oldu, hatta umduğumdan daha iyi. Lâkin onu verirsem, namazda okutmaya kalkacaklar. Ben o vakit Allah'ımın huzuruna çıkamam ve Peygamberimin yüzüne bakamam’.

Âkif'in vasiyeti üzerine ölümünden sonra özgün tercüme ile birlikte yakın dostlarından Mehmed İhsan Efendi'nin kendi eliyle çoğalttığı nüsha yakıldı. Mahya Yayıncılık tarafından yayınlanan Kur'an Meali, uzun yıllar Mısır'da yaşayan ve orada tahsil gören merhum Mustafa Runyun tarafından korunan, latinize suretiyle daktilo edilmiş bir metinden aktarılmıştır. Kur'an'ın 9. suresi olan Berâe Suresi'nin sonuna kadar olan kısmını içine alan tercüme, Kur'an'ın yaklaşık üçte birlik kısmına tekabül etmektedir.”

Örneğin, Mehmet Akif Ersoy’un Kayıp Kur’an mealinde Fatiha Suresi meali şu şekildedir:

SÛRE-İ FÂTİHA

Bismillâhirrâhmânirrahîm

2-4 Hamd ancak Allah'ın; o Rabbü'l – alemin, o hem Rahman hem Rahim, o kıyamet gününün sahibi Allah'ındır. 5. İlâhi! Kulluğu Sana ederiz, yardımı Senden isteriz. 6-7. Bizleri doğru yolun, o nimetine kavuşanların tuttuğu yolun yolcusu et. Gazabına uğrayanların, yanlış gidenlerin saptığı yolun yolcusu etme. Âmin.

(Bizlere, o kendilerine kerem kıldığın kimselerin yolunu göster; gazabına uğrayanların, yanlış gidenlerin saptığı yolu gösterme. Âmin.)1

(Bizleri doğru yola, o kendilerine kerem kıldığın kimselerin yolun çıkar. Gazabına uğrayanların, yanlış gidenlerin saptığı yola çıkarma. Âmin)2

* * *

Ne kadar da akıcı ve billur, öyle değil mi?

Bir şair tarafından, hele de Mehmet Akif Ersoy gibi zirveler ötesi bir şair tarafından kaleme alınan Kur’an mealini okumanın lezzeti hiç şüphesiz farklı olacaktır.

Yeryüzünden silinmemize ramak kaldığı karanlık günlerde; Türk’ü, Kürt’ü, Çerkez’i, Laz’ı, tüm Anadolu halklarından oluşan büyük milletimize armağan ettiği İstiklal Marşı’nın manevi gücüyle aydınlığa kavuşmamıza vesile olan Mehmet Akif Ersoy’u büyük rahmet ve minnetle anıyorum.