Meğer Talat Paşa da masonmuş
Abone olMustafa Kemal asker-siyaset ilişkisine ve Masonluk bağlantısına karşıydı. Ancak bağlı olduğu İttihat ve Terakki'nin önemli isimleri masondu.
İttihat ve Terakki'nin Mason bağlantısı Talat Paşa'nın Osmanlı
Büyük Doğu Locası'nın Büyük Üstadı olmasıyla belirginleşti. Mustafa
Kemal'in örgütle ilişkisinin kesilmesi de böyle oldu. Çünkü o
asker-siyaset ilişkisine ve Masonluk bağlantısına karşıydı.
Siyonizm damgası İttihatçı olan ama yönetici kademede yer
alamayanlar kızgınlıklarını siyonizm suçlamasıyla tatmine
çalıştılar... Mısırlılar'ın Osmanlı büyük locasına ilgi
göstermesinden rahatsız olan İngilizler de onlara destek verdi.
İttihatçıların Mason bağı ilk kez 25 Temmuz 1908 günü Selanik'te
anayasanın ilanı şerefine yapılan sokak gösterilerine Mason
locaları temsilcilerinin de katılmasıyla ortaya çıktı.
Bayraklarıyla yürüyüşe katılmış ve vatanın kurtarıcıları arasında
alkışlanmışlardır. Ancak bütün ülkede yaşanan ilk coşku içinde
Mason öğesine özel bir ilgi gösterildiğini söylemek güçtür.
İtalyanlar bile rolleri bulunan oluşumu ancak üç hafta sonra
öğrenebildi. OSMANLI MASONLUĞU Osmanlı ülkesinde ise hem localar
hem de Masonluğa aday olanlar arasında yepyeni bir canlanma
belirdi. Localar eski ihtiyatlılıklarını bırakıp daha kolay üye
almaya, tekris yapmaya yöneldiler. Eskiden hafiyelerin izlemesi
korkusunu taşıyan sade vatandaşlar ise, bu üyeliğin İttihat ve
Terakki ile ilişki kurmayı kolaylaştıracağı kanısıyla ilgiyi
artırdılar. Ortada bir Türk obediyansı bulunmadığı için yabancı
kurumlar, özellikle Fransız, İngiliz, İtalyan locaları daha çok
çalışmak ihtiyacını duydular. İttihat ve Terakki'nin Cemiyet
gizliliğini 1908 Kasım ayındaki birinci kongresinde de devam
ettirmesi ve bir fırka (parti) niteliğine tam bürünememesi bu
ilgiyi teşvik ediyordu. Bu ilgi, İttihatçı liderleri Bağımsız
Osmanlı Masonluğu kurma düşüncesine yöneltti. Yabancı güdümünde
kalmak istemiyorlardı. Öncelikle Eski ve Kabul edilmiş İskoç Riti
üzerine bir yüksek şura kurmak gerekiyordu. Bunun için de mevcut ve
muntazam bir Yüksek Şura tarafından doğurulmak, sonra da diğer
Şura'lardan onay almak şarttı. Avrupalılar'ın böyle bir izni
vermeyi pek arzulamadıkları kısa zamanda fark edildi. Türk
piyasasını ellerinden kaçırmak istemiyorlardı. Karşı olan İngiliz
ve Fransızlar'a karşılık İtalyanlar bir süre direndikten sonra onay
verdiler. Macaristan, Belçika ve İsviçre'nin de onayıyla Yüksek
Şura kuruldu. 31 Mart ayaklanması hazırlıkları bir süre
durdurduktan sonra Haziran 1909'da Osmanlı Büyük Doğusu'nun kurulma
hazırlıkları tamamlandı. Buna da Avrupalılar karşıydı. Bunun kendi
localarını ellerinden kaçırmak sonucunu vereceğini düşünüyorlardı.
Büyük Doğu'nun üstatlığına da Talat Bey getirildi. Yüksek Şura ile
Büyük Doğu arasındaki ilişkileri düzenleyen konkordato da 1 Kasım
1909 da düzenlendi. ATATÜRK'ÜN ÖNERİSİ Aynı sırada iki girişim uzun
süreli olarak Osmanlı-İngiliz ilişkilerini etkiledi. Osmanlı
Masonluğu ile bütünleşmeyi arzulayan Mısırlı milliyetçilerin
İttihat ve Terakki ile ilişki kurmaları İngiltere'yi çok rahatsız
etti. Mısır'daki Mason örgütünde operasyonla kendi yandaşlarını
üstatlıklara getirdiler. Diğer yandan da, İttihatçı heyetin
Paris'ten sonra Londra'ya giderek uzlaşma yolunda yaptığı önerileri
reddettiler. Anglo- Amerikan alemince tanınmamış localardaki
dogmaları Masonluk dışı girişim sayıyorlardı. Açıkçası onların
onayladıkları bir Masonluğun dışındakileri kabul edemiyorlardı.
Aynı anda 1909'un ekiminde de İttihat ve Terakki'nin ikinci
kongresinde anti-Masonluk gündeme geldi. Mustafa Kemal'in teklifi,
cemiyetin açık bir siyasi parti haline gelmesinin yanı sıra
askerlerin siyasetten çekilmesi ve Masonluk'la ilişkinin
kesilmesiydi. Bu önerisi sebebiyle "mürteci" diye damgalanmış ve
İttihat ve Terakki'nin yönetimiyle ilişkisi tamamen kesilmiştir.
Asıl olay yaratan, cemiyetin yönetimine muhalif olan Miralay
Sadık'ın "Siyonistlik/ Farmasonluk aleyhindeki layihası" idi.
Talat, Cavit, Hüseyin Cahitve Ahmet Rıza'yı bu şekilde damgalıyor
ve cemiyetten atılmalarını istiyordu.. Gerek Masonluk ve Siyonizm
iddiası gerekse Talat ve arkadaşlarının dışlanması önerisi
reddedilmekle birlikte, bu tartışma İttihat ve Terakki'ye karşı bir
suçlamanın kendi içinden başlatılması açısından önemliydi. Durup
dururken bütün 1908 devrimi, Abdülhamit'in Yahudilere vermek
istemediği Filistin topraklarını Yahudilere teslim etmek için Mason
ve Siyonistler'le anlaşma kalıbına dönüştürülmüştü. İNGİLİZ
PROPAGANDASI Arkasından Mecliste kurulan muhalefet partisi Ahali
Fırkası gündeme ana konu olarak Maliye Nazırı Cavit Bey'i getirdi.
"Masonluk" ve "Dönme" başlıca suçlamaydı. Bu sırada 1910 yılı
ortalarında Osmanlı Büyük Doğusu ardı ardına İskenderiye'de dört
loca açınca Mısır'ın elden gitmekte olduğu korkusu İngilizleri
sardı. Bütün politikalarında Siyonizmi destekleyen ve Masonluğu
kendi malı sayan İngilizler'in propaganda için, İttihatçıların
Masonluğu ve Siyonistliği üzerinde yayın yapmaları gerçekten
ilginçtir. Cavit, 1912 başında İngiliz Morning Post gazetesine
verdiği demeçte bu iddiayı şöyle yalanlar: "Komitemizin hepsinin ya
da bir kısmının Siyonist oldukları ya da etkisinde kaldıkları
yanlıştır. Kanımca Siyonist ideal Türkiye'de asla gerçekleşir şey
değildir. İtalyan hariciyesinin çok güvendiği Selanik Konsolosu
Musevi Primo Levi de verdiği raporda, Osmanlı parlamentosundaki
aralarında Karasso da bulunan- dört Musevi milletvekilinin
hiçbirinin Siyonist olmadığını belirtmiştir. DİNMEYEN KAMPANYA Bu
kampanya o güne kadar dinci çevrelerce de yerilmekte olan
Abdülhamit'in övülmesi ve İttihatçıların her şeyden suçlu bulunması
kampanyasının başlamasına sebep oldu. Özellikle eski sultanın Mason
localarını kontrolde tutması onlara eylem alanı bırakmaması
vurgulanıyordu. Buna karşılık İttihatçılar'ın lideri Talat Bey'in
Büyük Üstat atanması geçerli bir sebep oluyordu. İşin ilginci
İngiliz esinli kampanyada Siyonizmin Alman yanlısı bir akım olduğu
bile ileri sürülüverdi. İttihat ve Terakki, Siyonizmle ilişkisi
olmadığını açıklamakla birlikte kampanyayı durdurmayı
beceremiyordu. İşin ilginci, İttihatçı iken muhalefete geçen ve
Mason olduğu bilinen Rıza Tevfik bile, yeni yandaşlarının sürdüğü
anti-Mason kampanya kadar karşı tarafın da kendilerini mürtecilikle
suçlamasından da rahatsızdı: "Bazı kişiler diğerlerini Mason diye
itham edip halk nazarında düşürmeye ve sonra tahakküm etmeye
çalışıyorlar. Buna uğrayanlar da karşılarındakileri Melamilik ile
suçlamak istiyorlar. Halbuki düşünmüyorlar ki asıl irticailiğin
kullandığı silah budur... Yeter artık bu günahtır." 'KÖKÜ DIŞARIDA'
Ona yanıt olarak sunulan bir yazıda ise şöyle söyleniyordu:
"Konuşmalarında saçmalıyorsun. Farmasonlar'a yöneltilen
eleştirilerin sebebi, İttihat ve Terakki'nin cemiyetini bir bölge
hükmünde bırakacak yolu tuttuğu, cemiyet içinde cemiyet şekline
girmek istidadını gösterdiği ve kökü dışarıda olan siyasi ve dini
cemiyetin mukadderatı milliyemize tesirinin kabul edilemeyeceği
içindir. Eğer aynı hedefi izleyen cemiyetler varsa, bütün millet
onlara da aynı gözle bakacaktır. Lakin 5-10 asude dervişle, beş on
milyon efrada malik ve dünyanın en muktedir maliyeci ve siyasileri
tarafından idare edilen bir cemiyeti karşı tutmak için tamamiyle
cahil olmak lazım gelir." Hazırlayan:Orhan KOLOĞLU/Sabah