Meğer ne dolaplar dönüyormuş
Abone olTEKEL satılır, yerli şirket alır. O da bir ABD şirketine 3 katı fiyata satar. "Garip" olaylar bu ABD'li şirket ile birlikte başlıyor.
Yapı Kredi
Bankası’nın kurucusu Kazım
Taşkent (merhum) Türkiye’nin gerçek
anlamda bir Batı Devleti olması için çok
çalışmıştır. Kendisi bunu göremediği gibi ondan sonra gelen
kuşakların da bu gidişle görmeleri zordur. Şöyle der Kazım
Taşkent: “Batı’da önde
gidenler arkadan gelenlere bereket tohumu dağıtırlar. Doğu’da ise
arkadan gelenler, öndekilerin saçtığı tohumları yiyerek sürdürürler
yaşamlarını”.
Türkiye son yıllarda “Hukukun Üstünlüğü” ve “Her hal ve şartta Adalet” ilkesinin yerini “Kamu Baskısının ve siyasal iradenin üstünlüğü” despotluğuna terk etmiştir. Bu yorumu yapmak zorundaydık çünkü az sonra okuyacağınız haber, Türkiye’de hukukun üstünlüğü ilkesinin yerini; kamuoyu ve siyasal erkin baskısının aldığının somut bir örneğidir.
Bilindiği gibi Türkiye de, serbest piyasa
ekonomisi uygulayan diğer demokratik ülkeler gibi Kamu İktisadi
Teşebbüslerini (KİT) özel sektöre satarak küresel dünya ile uyum
sağlama çalışmalarını başlatmıştı. Amaç, devlet tekelini kırmak,
uzun yıllardır devlet tekelinde rekabetsiz yapılan üretim ve
satışları özel sektöre devrederek hem kaliteyi ve hem de fiyat
rekabetini gerçekleştirmekti.
TEKEL’e ait alkollü içecekler üretimi
ve satışının % 100’ünü 292 Milyon Dolara satın alan
MEY (Nurol Holding, Özaltın İnşaat, Limak İnşaat ve Tütsab
Ortak Girişimi) iki yıl sonra (evet sadece 2 yıl) sonra
MEY’in % 90 hissesini Teksaslı TPG Texas Pacific Group’a
810 milyon dolara satmıştır.
Amerikalı Texas Pacific Group, MEY'in % 90'ı ile birlikte yönetimi de ele geçirmiş;
iç pazarda saldırgan satış ve reklam politikalarıyla bu sektörde iş
yapan bütün firmaları sindirmiştir. Yerli üreticilerden ilk pes
eden ise Koç Holding’e ait Mercan rakı olmuş,
KOÇ, rakı fabrikasını kapatarak üretim pazarından
çekilmiştir.
MEY’in bir diğer rakibi
Burgaz Rakı ise Amerikalı Texas Pacific
Group karşısında pes etmek bir yana; votka, cin,
likör gibi içkilerde pazarın %46 sına
sahip olumuş, keza rakı pazarında da payını %28’e
yükseltmiştir.
Bu gelişmeler, MEY rakının % 90’ına sahip Amerikalı Texas
Pacific Group yönetimini çileden çıkarmaya
yetmiştir.
Alkollü içecekler pazarında tekelleşmeyi hedefleyen
Amerikalı Texas Pacific Group, Burgaz Rakı
firmasını pes ettiremeyince adı geçen ve % 100 yerli sermaye
tarafından üretilen, rekabete açık Burgaz Rakı’yı
sindirmek için el altından firmayı küçük düşürücü haberler
üreterek, etkili olduğu bazı ekonomi sayfalarında
yayımlatmayı başarmıştır.
Bütün bu karalamalara (Burgaz firması hakkında “sahte bandrol kaçak
rakı” gibi iddialarla suçlamalarda bulunmuştur ancak bu iddiaların
hiçbirinin doğru olmadığı, Burgaz firmasının tek bir kaçak içki
veya kaçak bandrolunun olmadığı devletin polis jandarma ve maliye
elemanlarınca tespit edilmiştir) pazar payını arttırmaya devam eden
Burgaz firmasını ticari şartlarla yenemediğini gören Mey
- TPG
Texas Pacific Group medyanın bazı ekonomi sayfası
editörlerini kullanarak Burgaz rakı’yı küçük düşürücü haberler
yayımlatmıştır.
İşte tam da o sırada Amerikan filmlerinde ancak izleyebileceğimiz
bir cinayet işlenmiştir.
Türk Kamuoyunu derinden yaralayan bu menfur cinayetin
zanlısının 17 yaşındaki C.G olduğu bilgisi tüm
dünyaya yayılmış ancak ne hikmetse cinayet şüphelisi C.G. bütün
aramalara()! rağmen halen bulunamamıştır.
Cinayetten hemen sonra yine ancak Amerikan
filmlerinde görebileceğimiz bir reklâm, çok satan gazetelerimizde
yayımlanmıştır. Reklam, Burgaz Rakı’yı yıkamayınca
ele geçirmeye çalışan MEY - Amerikalı
Texas Pacific Group
tarafından verilmiştir vr şöyle denilmiştir:
“Rakıya artık kan lekesi bulaştı…”
Amaç, menfur cinayetten çok etkilenen türk kamuoyunun duygularını
istismar etmek, şüphelinin amcası Hayyam Garipoğlu
liderliğindeki Garipoğlu ailesine ait Burgaz Şirketinde üretilen
alkollü içecekleri karalamaktır.
İlginçtir,bu aşamada medyamız popüler olanı seçmiş, (Mehmet Ali
Birand hariç) hemen tüm gazeteci ve haberciler şüpheli
C.G.’nin amcası hayam Garipoğlu’nun üstüne gitmiş
hatta bir gazetenin genel yayın yönetmeni Hayam
Garipoğlu’na hitaben “"Yeğenini sen saklıyorsun tu
onu kulağından getir” diye emreden bir manşet
atmıştır.
Şüpheli C.G.’nin amcası Hayyam Garipoğlu suç varsa
bunun kişisel olduğunu, yeğeninin yakalanmasını (elbette sağ
olarak) kendisinden daha çok kimsenin isteyemeyeceğini ağlayarak
anlatmıştır.
İnternethaber’e açıklamalarda bulunan Hayyam
Garipoğlu şunları söyledi:
“Ölenle ölünmez demiş atalarımız. Rahmetli Münevver’in ailesi samimiyetime inanmasa da benim yüreğim en az onlar kadar yanıyor Münevver için. Ben de iki kız babasıyım. Evlat sevgisinin ne demek olduğunu en az onlar kadar bilirim. Aklım almıyor. Babasının gelecek için hazırladığı, hiçbir hastalık veya olağan dışılığı olmayan, 6 lisan bilen ve o küçük yaşına rağmen bütün dünya ekonomilerini takip eden, gelecekten bu kadar umutlu bir çocuk böyle bir cinayeti nasıl işler aklım almıyor. Öldürenle de devam etmiyor hayat. Biz yüreğimize taş bastık. Bir yandan Cem’in sağ salim yakalanması için çabalarken diğer yandan da bütün olumsuz gelişmelere ve medya baskısına rağmen işlerimizi yapmaya çalışıyoruz. Üzerimizde 300 milyona yakın ve hepsi de teminat altında olan borç ile birlikte çalışan 3 bin işçimizin hakkı var. Bir yanda katil zanlısı olarak aranan yeğenimin hayatından kuşku duyarak yaşarken, diğer yandan çalışanlarımızı ve borçlarımızı düşünmek zorundayız”
TMSF ile 7.1.2009
tarihinde protokol imzaladıklarını belirten Hayyam
Garipoğlu, Burgaz Rakının satışının, Garipoğlu
Gurubu’nun toplam borçlarını 31.12.2012 tarihine kadar ödeyememesi
durumunda yapılacağını, bunun sözleşmede açıkça yer
aldığını ama buna rağmen Burgaz Rakı’nın satışa
çıkarılma sebebinin ne olduğunu henüz bilemediğini
söyledi.
Bu hukuk garabetinden sonra bu gün aldığımız bir habere göre
Mey - Teksaslı TPG Texas Pacific Group, satışa
konan Burgaz firmasının şirket merkezi ve fabrikasına, TMS’nin
talimat ve müsaadesine istinaden 50 kişi göndermiştir.
Oysa; satışa konan Burgaz rakının satılacak olan şirket tüzel
kişiliği olmayıp sadece marka ve
makine aksamıdır. Mey - Teksaslı TPG Texas Pacific
Group, alıcı olarak ihaleye girecekse, satışa konan
makineleri görüp değerlendirmesi elbette normaldir Ancak burada
yanlış olan; satışa konu olan Burgaz firmasının makineleri olduğu
halde, Mey - Teksaslı TPG Texas Pacific
Group’un en büyük rakibi olan Burgaz Rakı’nın işletme
Değerlerine sahip olma imkânını elde etmesidir.
Burgaz Rakı, satıştan bir dakika önce bile varsa ödeme ile
aksamalar onları ortadan kaldırıp satışı durdurabilir ama
"Rekabet yasası" gereği ihaleye katılması mümkün
olmayan Mey - Teksaslı TPG Texas Pacific
Group, daha bugünden, en
güçlü rakibi Burgaz firmasının bütün ticari
sırlarını, müşteri portföyünü,
bayilerini, fiyat politikalarını ve hatta üretim formüllerini ele
geçirebilmektedir.
Bu, hukuk ile de ticari ahlak ile bağdaşmayan eyleme
TMSF yönetiminin nasıl olup da izin verdiği
hukukun üstünlüğü ilkesine inanan bütün kesimlerce sorgulanmalıdır.
Hukuk, suçluların ya da şüphelilerin yakınlarından “intikam alma”
aracı olarak kullanılmaz, kullanılamaz…
Danıştığımız bir hukukçu (Ezel Kurtişoğlu) konuya ilşkin şunları
söylemiştir: “Diyelim ki
Akbank bir binasını satacak. Alıcı olan müşteriler o binayı
inceleyebilir ama gidip de Akbank’ın müşteri portföyünü, mevduat
yapısını, kaç tane kredi kartını kimlere verdiğini öğrenemez. Eğer
TMSF bu satışta şirkete ait özel bilgileri hem de en yakın
rakibinin bilgilenmesine açmışsa hem idari ve ham de hukuki suç
işlemekledir".
Soru şudur: Mey - Teksaslı TPG Texas
Pacific Group, ihaleye girmezse (ki rekabet yasası
gereğince ihaleyi kazandığı takdirde pazarın % 80’ini ele
geçireceği için giremez) en güçlü rakibinin bütün işletme sırlarına
sahip olarak devam edecektir rekabete. Bu ise “haksız rekabet” olup
yasalar tarafından haksız rekabete konu olan işletmelerin yargı
tarafından korunmasını gerektirmektedir.
Bütün bunlara rağmen TMSF’nin MEY - Teksaslı TPG Texas
Pacific Group,’un Burgaz rakı’ya ait bilgileri alabilme
imkânına kavuşturulma sebebi kamuoyuna haklı bir gerekçe
gösterilerek açıklanmalıdır.