Medyayı karıştıran şok iddia
Abone olOrtadoğu Gazetesi, bir şebekenin Van'ın Başkale ilçesinde eroinle yakalanmasını gündeme getirdi. Haberde 'Gazeteci-iktidar' ilişkisinin skandal boyutu ele alınıyor.
Dünkü Ortadoğu Gazetesi’nin sürmanşetinde Ali Öncü’nün
“Eroincileri kurtaran genel yayın müdürü kim?” başlıklı yazısı
vardı. Sorunun cevabını isim olarak vermese de bu meslekte askeri
istihbaratlarıyla bilinen Ali Öncü, genel yayın yönetmenini bir
hayli tarif etmiş doğrusu. O genel yayın yönetmenin kim olduğunu
Ali Öncü’nün bildiğinden biz yüzde bin eminiz. İstanbul bağlantılı
bir şebekenin Van’ın Başkale ilçesinde eroinlerle yakalanmasıyla
başlayan bir “gazeteci-iktidar” ilişkisinin skandal boyutu
anlatılırken, Ali Öncü bir de şunu soruyor “Bu olayda basın
kuruluşları ne tavır takınacak?” İşte Ali Öncü’nün yazısı:
“İstanbul bağlantılı bir şebeke Van'ın Başkale ilçesinde bol
miktarda eroinle yakalanınca, hükümetle arası iyi bir genel yayın
müdürü araya girip zehir tacirlerini kurtarıyor. BAŞKALE Jandarma
Karokulu, olay yeri zabıtlarını tutarken ve şahısların ifadelerini
alırken adli merciden bir telefon alıyor. Sanıkların 10 günlük
sorgulama izni olmasına rağmen bir an önce salıverilmeleri
isteniyor. Yapılan araştırmada suçluların İstanbul'daki büyük bir
yayın kuruluşunun genel yayın müdürünün yeğenleri olduğu ortaya
çıkıyor. Her devrin adamı olan bu genel yayın müdürünün olayı
duyunca Adalet Bakanlığı'nı arayarak işi yerinden bağladığı
belirtiliyor. Karakol komutanı suçluları gönderse adliyede serbest
kalacaklar, göndermese baskı büyük yerden. Sonunda gönderiyor ve
beklenen gerçekleşiyor. Bu olayda basın kuruluşlarının ne tavır
takınacağı merak ediliyor. Yer, Van'ın Başkale ilçesi. Ateş gibi
idealist bir teğmen anlatıyor: Jandarma operasyon yapıyor. İstanbul
bağlantılı bir şebeke, ellerinde bol miktarda eroinle kıstırılıp
yakalanıyor. İyi bir iş yaptığını sanan tim komutanı ve askerler
adeta sevinçlerinden uçuyorlar. Olay yeri zabıtları tutuluyor,
şahısların ifadeleri alınıyor. Her şey dört dörtlük. Bu arada adli
merciden bir telefon geliyor. Sanıkların 10 günlük sorgulama izni
olmasına rağmen, bir an önce gönderilmeleri isteniyor. Gelen
telefonu garip bulan idealist teğmen, küçük bir araştırma yapıyor.
Sonuçta suçluların İstanbul'daki büyük bir gazetenin mangalda kül
bırakmayan genel yayın müdürünün yeğenleri olduğu ortaya çıkıyor.
Şu anda inşaat şirketi sahibi bir playboyun hediye ettiği Amerikan
malı bir jeepe binen bu genel yayın müdürü, meğer Adalet
Bakanlığı'nı arayarak işi yerinden bağlamış. Teğmen suçluları
gönderse adliyede serbest kalacaklar. Göndermese suç işleyecek.
Sonuçta suçlular gönderiliyor ve beklenen de gerçekleşiyor. Bir
dostum anlatıyor: Aynı genel yayın müdürü bir süre önce Kapitol İş
Merkezi'ne alışverişe geliyor. Yanında korumalar. Buraya kadar her
şey normal. Anormal olan, korumaların ellerinde taşıdıkları
silahlar. Hepsi Kalaşnikov marka. Nasıl ruhsat alınmış ve bu
silahlar İstanbul'un göbeğinde nasıl arz-ı endam ediyor, onu
devletimizin güvenlik birimlerine sormak gerekiyor. Ama işin ilginç
olanı, silahlarla ilgili soru yönelten bir vatandaşa genel yayın
müdürünün verdiği cevap: "Biz gazeteciyiz. Tabii ki korumalarımızın
taşıdığı silahlar da farklı olacak." Bu kadarına da pes doğrusu.
Basın Konseyi'nin Sayın Başkanı Oktay Ekşi bu işe ne der
bilmiyorum. Aynı duyarlılığı hakkında PKK ile ilgili bir belediye
başkanının bana yazdığı mektupta olduğu gibi gösterir mi,
bilmiyorum.”