Medyayı gaza getiren adam
Abone olAtatürk'ün 11 yıl şoförlüğünü yaptığını söyleyen ve çıkmadığı TV kanalı, gazete, dergi kalmayan Seyfettin Yağız'ın hikayesinin tamamen uydurma olduğu ortaya çıktı.
İşte Zaman Gazetesi'nin ortaya çıkardığı 'Atatürk'ün şoförü (!)
tarafından medyanın dolmuşa bindirilişi'... Altı yıl boyunca
Atatürk'ün en yakınında tarihe tanıklık eden makam şoförü Ahmet
Fahri Uçar, bugüne kadar O'na saygısızlık olur diye tek bir anısını
bile gazetecilere anlatmadı. Pehlivan Fahri 1997 yılında sessizce
öldü. Çocuklarına miras olarak, Atatürk'e hizmet etmesinin gururu
ve anılarını bıraktı. Pehlivan Fahri'nin ölümünden sonra Atatürk'ün
yeni bir şoförü daha çıktı ortaya... Atatürk'ün 11 yıl boyunca
şoförlüğünü yaptığını söyleyen Seyfettin Yağız'ın adı tarih
kitaplarında geçmiyordu; ama çıkmadığı televizyon kanalı, gazete,
dergi kalmadı. Atatürk'ün ölmediğini aslında öldürüldüğünü iddia
edince, yakın tarihi sarsacak iddiaları sürmanşetlere taşındı. Biz
de Seyfettin Yağız'ın hayat hikayesinin peşine düştük. Atatürk'ün
şoförü, kontağı çevirip gaza bastı; ama biz direksiyonu kırıp başka
bir yöne gittik. Bambaşka bir portreyle karşılaştık. Atatürk'ün
sırma saçları diye gösterdiği bir tutam saç, Bahar isimli bir
hemşireye ait. Atatürk'ün terlikleri ve ayakkabıları ise Eminönü
malı çıktı. Atatürk'ün Florya'da spor yaparken giydiğini iddia
ettiği spor ayakkabılarının markası Kinetix. Bu marka Atatürk'ün
ölümünden 52 yıl sonra Türkiye'de üretilmeye başlandı. Hepsi bir
yana, 107 yaşında olduğunu söyleyen Seyfettin Yağız, nüfus
kayıtlarına göre 1917 doğumlu. Bu, Atatürk'ün şoförlüğünü yaptığını
iddia ettiği tarihlerde henüz 10 yaşında olduğunu gösteriyor. Uzun
aramalar sonunda ulaştığımız Seyfettin Yağız'ın oğlundan, babasının
psikolojik rahatsızlıkları bulunduğunu, raporlu olduğu için
askerlik bile yapmadığını öğrendik. Meğer Seyfettin Yağız'ın "Ben
Atatürk'ün şoförüyken" diye başlayan gazete, dergi, televizyon ve
internette yayınlanan sayısız röportajlarında anlattıkları hayal
ürünüymüş. Şirin ihtiyar, medyanın yanı sıra aralarında üst düzey
askerî yetkililerin de bulunduğu çok sayıda devlet görevlisini
Cumhuriyet döneminde sanal bir yolculuğa çıkarmış. İşte "Atatürk'ün
şoförü"nün gerçek hikayesi. 1927’de 30 yaşındayken Salih Bozok’un
hizmetindeydim. Atatürk bir gün Salih Bozok’un yanına geldi. Ben de
Atatürk’ün elinden şapkasını aldım. Atatürk, o sırada yâveri
Bozok’a döndü ve ‘Bu oğlan kim?’ diye sordu. Birkaç gün sonra Salih
Bozok yanıma geldi. Bana ‘Kocaoğlan, seni Ata’nın yanına alayım
mı?’ diye sordu. Ben de ‘alın’ dedim. Beni hemen yanına aldı, bir
daha da birbirimizden ayrılmadık. Tarih kitaplarında adı geçmeyen
Seyfettin Yağız, 13 yıl Atatürk’ün şoförlüğünü yaptı. Atatürk’ün
yakın çevresinde bulunan hayattaki “son adam” bugüne kadar
sırlarıyla yaşadı. İstanbul’da köhne bir dairede yaşayan bu gizemli
adamın anılarını, beş yıl öncesine kadar Kasımpaşa-Taksim hattında
11.00 seferini yapan İETT otobüsü şoförü ve yolcularından başkası
bilmiyordu. Her gün Atatürk’ü görmek için gittiği Taksim’deki simit
saraylarında tanıştığı Atatürkçü gençler sayesinde sivil toplum
örgütleriyle bağlantı kurdu. Kültür merkezlerinde konferanslar
veren Yağız’ı, çok geçmeden medya keşfetti. Diğer meslektaşlarımız
gibi Atatürk’ün şoförünün peşine düştük. Ancak biz bambaşka bir
portreyle karşılaştık. “Atatürk’ün yanındaki delikanlı benim”
Atatürk’ün şoförünün izini Atatürkçü Düşünce Derneği üyesi gençler
sayesinde bulduk. Kasımpaşa’da içi küf kokan iki odalı bir apartman
dairesinde sabah saatlerinde başlayan “tarihi” röportajımız,
fotomuhabiri arkadaşımız Turgut Engin’in filmlerinin benimse
kasetlerimin bitmesiyle son buldu. Dört saat süren röportaj
sırasında tarih kitaplarında yer almayan “korkunç gerçekler”i
öğrendik. Meğer Atatürk ölmemiş, öldürülmüş. Atatürk’ün ölüm tarihi
de 10 Kasım değilmiş. Gerçeği İsmet İnönü gizlemiş. İzmir
suikastından Atatürk’ün bilinmeyen vasiyetine kadar yakın tarihi
sarsacak ifşaatlarda bulunan Seyfettin Yağız, “Bildiklerimi
açıklarsam beni ortadan kaldırırlar.” diyerek şimdilik susmayı
tercih ediyor. Gözyaşlarını tutamayan Yağız, göğsünden çıkardığı
naylona sarılmış negatif film karesini ışığa tutarak, “Atatürk
kollarımda öldü.” diyor. Yağız, böyle bir filmin karta basılmasının
cezasının ölüm olduğunu söyleyerek bize vermiyor. Ardından kilitli
sandıktan Atatürk’e ait emanetler çıkarıyor. Meşhur çizgili takım
elbisesi, battaniyesi, terlikleri, kösele ayakkabısı, spor
ayakkabıları, bastonu, kahve içtiği son fincanı, tırnakları, takma
dişleri ve Ata’nın altın sarısı saçları... Sıra duvarları kaplayan
fotoğraflara geliyor. Seyfettin Yağız’ın girmediği kare yok gibi.
Yağız, eline aldığı kalemle bu fotoğraflardaki delikanlıyı işaret
ederek “İşte o benim” diyor. Yağız, Taksim Anıtı’nın İstiklal’e
bakan tarafında yer alan Atatürk ile İnönü arasındaki kişinin de
kendisi olduğunu söylüyor. Bu tarihi şahsiyetle vedalaşarak
topladığımız bilgileri ikinci bir kaynaktan doğrulatmak üzere
harekete geçiyoruz. Neredeyse adında Atatürk ismi geçen bütün
dernekleri aradık; ama bu bilgilerin çoğunu doğrulatamadık.
Atatürk’ün manevi kızı Ülkü Adatepe, böyle bir kişinin Ata’nın
şoförü olduğunu ne yalanlıyor ne de doğrulayabiliyor. Yağız’ın
kanıt olarak sunduğu fotoğraflara inanmış görünüyor. Bakırköy’de
kendisine ait kültür merkezinde Seyfettin Yağız’a konferans
verdiren emekli tarih öğretmeni Süda Özkol kanalıyla tarihçi Cemal
Kutay’a ulaştık. Yağız’ın müthiş tarih bilgisi karşısında zorlanan
Kutay, sonunda Yağız’ın Atatürk’ün şoförü olamayacağı kanaatine
vardı. Atatürk’ün terliği Eminönü malı çıktı! Başladığımız yere
geri dönerek Atatürk’ün şoförünü yeniden araştırmaya başladık.
Yağız’ın bize gösterdiği ama aralarında ton farkı bulunan sarı
saçların sırrını çözüdük. Bunlar bayan saçıydı. Bu saçlardan bir
tutamı ‘Bahar’ adında bir hemşireye ait. Hemşire Bahar, Yağız’ın
evinde kısa bir süre misafir olarak kaldığını, saçlarının da
uyurken kesildiğini söyledi. Atatürk’ün eşyalarını incelediğimizde
acı gerçeklerle yüzleştik. Yağız’ın “Atatürk Florya’da spor
yaparken işte bu ayakkabıları giyerdi.” diyerek gösterdiği iki çift
ayakkabının markalarının Kinetix olduğunu fark ettik. Ziylan
Grubu’na ait bir Türk markası olan Kinetix, 1990’ların başında
üretildi. Atatürk’e ait olduğunu iddia ettiği terlikler Eminönü
malı, kösele ayakkabıların ise taklit pazar malıydı. Yağız,
Atatürk’ün meşhur çizgili takımının markasına bakmamıza izin
vermedi. Sıra geldi “Atatürk ölmeden beş dakika önce çekildi.”
dediği film karesini elde etmeye. Negatifin bir kopyasını alabilmek
için Seyfettin Yağız’ın evinde bir gece yatmak zorunda kaldım; ama
başaramadım. Gazeteciliğe meraklı bir bayan arkadaşımız cazibesini
kullanarak bu negatifi elde etti. Laboratuvara girip negatifi
bastık ama; yaşlı bir kadın fotoğrafı çıktı. Atatürk gibi görünen
siluetin gerçekte Seyfettin Yağız’ın 2001 yılında vefat eden eşi
Seniha Yağız olduğunu öğrendik! Seyfettin Yağız’ın Atatürk’ün
şoförü olduğunu kanıtlayan en sağlam delil de böylece çürümüş oldu.
Atatürk’ün şoförü raporlu çıktı Bu sefer “Seyfettin Yağız
Atatürk’ün şoförü değilse kimdir?” sorusunun cevabını aramaya
başladık. Nüfus kayıtlarından yola çıkarak ulaştığımız Yağız’ın üç
oğlundan biri olan Çetin Erdoğan Yağız, 1917 doğumlu olan babasının
psikolojik rahatsızlıkları bulunduğunu, ruh ve sinir hastalıkları
hastanesinden raporlu olduğunu, bu nedenle askerliğini bile
yapmadığını söyledi. Üstelik Seyfettin Yağız ehliyetini 1948
yılında almış. Seyfettin Yağız sadece Sipahiocağı’nda çalışmış.
Seyfettin Yağız’ın hikayesinin büyük bir kısmı Dolmabahçe
Sarayı’nda geçiyor. Saray kızlarından biri olduğunu iddia ettiği
eşi Seniha Yağız’la orada evlendiğini anlatıyor. Oğul Yağız ise,
annesinin sıradan bir Türk kadını olduğunu belki de hayatı boyunca
Dolmabahçe’nin önünden bile geçmediğini söylüyor... Babalarına
engel olamayan Yağız ailesinin fertleri, medyada yer alan
haberlerden ve işin bu boyutlara gelmesinden dolayı çok üzgünler.
Şirin ihtiyarın Atatürk’ü çok sevmesinin, kendisini onun şoförü
olarak görmesinin kimseye bir zararı yok. Ancak yaşananlar, Atatürk
adının kullanılarak neler yapılabileceğini gösteriyor. HABER: M.
Yaşar Durukan KAYNAK: Zaman Gazetesi