Medyatik doktorlar sağlığa zararlı mı
Abone olGün geçmiyor ki radyo, televizyon veya yazılı basında bir tanıdık yüz, önerilerini sayıp dökmesin, kimi doğal yaşamdan dem vuruyor, kimi alternatif tıptan.
Bunun kime ne zararı var denebilir. Ben de zaten bunu soruyorum
kendi kendime, acaba bu medyatik doktorlarımız halkı bilgilendirmek
gibi erdemli bir eylem içindeler mi,yoksa sol kulağıma fısıldayan
şeytanın dediği gibi “insanların beden ve ruh sağlıklarına zararlı
olmaya başladılar” mı ?
Göztepe’ de Özgürlük Parkı'nda dolaşıyorum,yaşı benden biraz geçkin
,tahminim 70’ lerini yaşayan baylar, bayanlar nefes nefese kalmış,
olimpiyat şampiyonu jimnastikçilere taş çıkarırcasına yer
hareketleri yapıyorlar, iki büklüm baş aşağı eğilmişler, ayaklarını
kalçadan olmazsa bile, dizden çıkacak gibi sallıyorlar, bu kadar
eğilme ile beyne hücum eden kan denizinde boğulacaklar diye ödüm
patlıyor, o kadar hızlı ve koşar adımla yürüyorlar ki
tansiyonlarının tavan yapmaması olanaksız, hele o bacak sallama
hareketleri yok mu ? ne menisküs kalır ne eklem bağları
vallahi...
Ne yapıyorsunuz hanımefendi, beyefendi diyorum,”sizin ayurvedadan
haberiniz yok mu? Yoksa aile hekimimiz Dr. Nadir Beyi de mi
tanımıyorsunuz,o eski başbakanlarımızın bile doktoru,hem siz de
kimsiniz kuzum” diyorlar. Bu yaşlar için riskli hareketler
yapıyorsunuz diyeceğim, dedirmiyorlar, yanımdan küçümseyerek
uzaklaşıyorlar.
Bir toplantıya katılıyorum,herkes toplanmış yemekteki brokoli
sayısı veya semiz otunun yaprak sayısı üzerinde uzlaşmaya
çalışıyorlar,veya kaç gram keten tohumuna kaç kaşık probiyotik
yoğurt koyalım diye çatır çatır kavga veriyorlar. Ne yapıyorsunuz
dostlar diyorum, ”yahu sen nerede yaşıyorsun , Dr.İmamoğlu’ nu da
mı tanımıyorsun, hani şu meşhur şarkıcının doktoru var ya,hatta
ülkenin böyyüklerine bile bakmış bir zamanlar, gerçi profesörlüğü
başka bir branştanmış ama olsun,o her şeyi çok iyi biliyor,onun
sayesinde yaşasın hayat diyoruz" diye beni susturuyorlar.Tek
taraflı beslendiklerini bile söyleyemiyorum, söyletmiyorlar.
Canım sıkılıyor, lise arkadaşlarımı göreyim bari diyorum, ama
onlarda da bir telaş, bir endişe.
Ne oluyor burada dememe kalmadan ”henüz 7 oldu, nerdeyse gün
doluyor” diyor mühendis olan arkadaşım, anlamadığımı söylüyorum,
anlatıyorlar...”Amerikadaki meşhur kalp doktoru var,ya hani öz ve
öz bizden biri, işte o hemşerimiz yeni kitabında çok değerli
bilgiler vermiş, örneğin insanın ince barsakları beyniyle aynıdır,
günde 14 kez gaz çıkarırız, bunlardan biri de kokulu olur”
demiş.
İşte mühendis arkadaşımın derdi de bu imiş,şu ana kadar 7 kez gaz
çıkarmış, demek ki beyni iyi çalışmıyormuş.Hatta daha vahim durum
da varmış, af buyrun büyük abdest suya düşerken dalgıçın suya
dalarken çıkardığı sesi çıkarmalıymış ama hiç bu sesi duyan yokmuş,
bir de şekil itibariyle S şekli önemliymiş, ancak tekstilci sınıf
arkadaşımınki I harfi şeklinde kaç gündür sebat etmekteymiş.
İnanın çok berbat durumdayım, moralim de bozuldu, o ne, iktisatçı
kadim dostum geliyor,hem de güleç bir yüzle, neyse biraz moral
düzeltirim. "nasılsın dostum ?" dedim. ”çok iyiyim” dedi. ” dalış
kıyafeti almaya gidiyorum.” Benim bildiğim daha geçen sene kalpten
bypass ameliyatı geçirmişti ama... "kim için alıyorsun" dedim,demez
olaydım !. "tabii ki kendime" dedi. ve beni azarladı. "bilmiyor
musun ameliyatımı yapan doktor Söner, bizleri Himalayalara
çıkardı,Asya-Avrupa maratonuna soktu,şimdi su altı dalış yaparız
diye ben ileri görüşlü davranıp önceden bu kıyafetleri aldım.”
Kendimi karşı kaldırıma zor attım, dilimde Fatih Erkoç’ un
“fıttırmaya az kaldı doktorum nerde” şarkısı, bir kahveye girdim
soluklanmak üzere.. o ne televizyonda ünlü bir psikiyatri
profesörü, tele-terapi yapıyor....
Yazı: DOÇ.DR. FAİK ÇELİK ( TTB YÜKSEK ONUR KURULU ÜYESİ)
Kaynak: www.sagliginsesi.com