Medyanın yakıtı POAŞ'tan
Abone olAkşam'ın iddiasına göre, Kuzey Irak'a cephe açılınca ABD'nin yakıt ihtiyacı POAŞ tarafından sağlanacak.
İşte Akşam Gazetesi'nin korkunç iddialarla dolu haberi: Aydın
Doğan Grubu'nun yüzde 50 ortağı olduğu Petrol Ofisi A.Ş. turnayı
gözünden vurdu. Kuzey Irak'a cephe açılınca Amerikan Ordusu'nun
kullanacağı akaryakıtın büyük bölümünü POAŞ sağlayacak Artık gün
meselesi sayılan olası Irak operasyonunu yürütecek Amerikan
Ordusu'nun yüzlerce milyon dolarlık yakıt ihtiyacını da Petrol
Ofisi A.Ş. (POAŞ) karşılayacak. POAŞ bu servisi, devletin
tesislerini de kullanarak karşılayacak. Anlaşmanın tüm detaylarını
bilmediğini belirten Enerji Bakanı Hilmi Güler, Amerikan Ordusu'nun
ihtiyacı olan akaryakıtın bir kısmını POAŞ'ın karşılayacağını
söyledi. Buna göre, Kuzey Cephesi açılacak olursa ABD'nin uçak,
tank ve binlerce aracı, büyük ölçüde POAŞ'tan yakıt alacak.
Böylece, savaşın gerçek kazananı POAŞ olacak. Haber Başkent
kulislerinde şöyle yorumlandı: 'Başta Hürriyet olmak üzere Aydın
Doğan Grubu gazetelerinin ısrarla sürdürdüğü savaş yanlısı ve
tezkerenin yeniden Meclis'e sevki konusundaki tutumundan, yine bir
Aydın Doğan Şirketi olan POAŞ hatırı sayılır bir kar sağlayacak.'
Olayın duyulması üzerine POAŞ, yazılı bir açıklama yaparak 'teklif
aldıklarını' açıkladı. Bomba patlıyor Sabah Gazetesi Genel Yayın
Yönetmeni Ergun Babahan dünkü köşe yazısında konuyu dile getirerek,
'ABD'nin petrol savaşının kiri basına bulaştı' diye yazdı. Babahan,
'Çıkar için savaşı pompalamak' başlıklı yazısında, 'Hürriyet'in
sahibi, Petrol Ofisi'nin yüzde 50 ortağı. Petrol Ofisi de Kuzey
Cephesi'ne gidecek Amerikan Ordusu'na milyonlarca dolarlık jet
yakıtı ve motorin satacak. Bu yüzden Hürriyet ateşli bir Kuzey
Cephesi taraftarı' ifadelerine yer verdi. Babahan, 'gazetecilik
için utanç verici bu durumu' satır satır sergileyerek, 'Bu herkese
'hortumcu' diyenlerin 'pompacı' olmaya soyunmasının Türkiye'ye ve
mesleğimize ödettiği ağır bir bedeldir' dedi. Güler doğruladı
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler ise Akaryakıt İkmal ve
NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığı ile Petrol Ofisi arasında
özel bir anlaşma olduğunu doğruladı. Güler, anlaşmanın detaylarını
bilmediğini belirterek, 'ABD, askerinin akaryakıt ihtiyacının bir
kısmını kendisini karşılıyor. Bir kısmını da Petrol Ofisi
aracılığıyla temin edecek. Bu ilişkide Petrol Ofisi'nin özel bir
statüsü var. O konulara girmek istemiyorum. Çünkü benim alanım
değil, MSB'nin alanına giriyor. Akaryakıtın NATO Boru Hattı'ndan
MSB'ye aktarıldığını biliyorum. NATO Boru Hattı'na da Petrol Ofisi
aracılığıyla akaryakıt veriliyor' dedi. POAŞ: Evet, teklif aldık
Basında yer alan haberler üzerine yazılı bir açıklama yapan POAŞ,
kendisinden teklif istendiğini doğruladı. POAŞ'ın açıklamasında,
muhtemel Irak operasyonu için Amerikan Ordusu'nun Lojistik Birimi
DESC'in (Defence Energy Supply Center), Türkiye'deki ihtiyaçlarını
karşılamak amacıyla muhtelif akaryakıt dağıtım şirketlerinden
olduğu gibi Petrol Ofisi'nden de teklif istediği belirtildi.
Açıklamada, bu olayın serbest rekabetin bir sonucu olduğu da ileri
sürülerek, 'DESC, eğer akaryakıt ihtiyaçlarını Türkiye'den temin
edecekse, kararını, serbest pazar ekonomisi kuralları altında, en
uygun fiyatı veren ve bu hizmeti en iyi şekilde sağlayacak şirketi
seçmek suretiyle verecek' dendi. Başka teklif istenmemiş POAŞ'ın
kendilerinden teklif istendiğini ve Amerikan Ordusu'nun 'serbest
rekabet' ilkelerine göre karar vereceğini söylemesine karşın
görüşünü başvurduğumuz uluslararası akaryakıt dağıtım şirketleri
yetkilileri, kendilerinden teklif istenmediğini belirttiler.
Uluslararası bir akaryakıt şirketinin yöneticisi de AKŞAM'a yaptığı
açıklamada, kendilerinden teklif istenmediğini belirterek, 'Biz
zaten bu işin POAŞ'a verileceğini öğrendik' dedi. 5 yıllık imtiyaz
Edinilen bilgilere göre, POAŞ, Milli Savunma Bakanlığı'na devrinden
sonra Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığı ile
yaptığı protokol uyarınca 5 yıl süreyle 3 bin kilometrelik boru
hattını kirasını ödeyerek kullanabilecek. 2001 yılında yapılan
anlaşmaya göre POAŞ, bu tesisleri kullanarak, Amerikan savaş ve
nakliye uçaklarının konuşlandığı havaalanlarına, diğer dağıtım
şirketlerine karşı büyük bir avantaj elde etmiş olarak yakıt
taşıyabilecek. Taşıma maliyeti nedeniyle diğer şirketlerin
fiyatları pahalı olacağı için Amerikan uçaklarının, tank ve diğer
motorlu araçlarının, harekatın süresine bağlı olarak yüzlerce
milyon doları bulabilecek yakıt ihtiyacını POAŞ karşılayacak.
Trilyonlarca gelir Amerika, beklenen Irak operasyonu nedeniyle
Türkiye'ye 265 savaş uçağı konuşlandıracak. Bu sayıya daha önce
İncirlik Üssü'ne konuşlandırılmış olan uçaklar ile nakliye uçakları
değil. Bu 265 uçağın, savaş sırasında, 1 aylık yakıt gideri 127 bin
ton dolayında olacağı tahmin ediliyor. Bunun parasal karşılığının
ise 250 trilyon liranın üzerinde olduğu hesaplanıyor. Amerikan
birliklerinin sahip olduğu motorlu taşıtlar, tank ve diğer motorlu
savaş araçları ile nakliye uçakları da dikkate alındığında bu rakam
katlanacak. Savaşın uzaması halinde ise katrilyonlarca liralık bir
ikmal söz konusu olacak. ANT'ın elindeki boru hatlarının Amerikan
birliklerine yakıt ikmali amacıyla kullanılması için NATO izninin
gerekmediği, ANT Başkanlığı'nın POAŞ ile yaptığı protokolün yeterli
olduğu kaydedildi. ANT'ın elindeki boru hatlarının kapasitesi 1
milyon tona yaklaşıyor ve hatta sivil benzin, jet yakıtı, askeri
motorin aktarılabiliyor. En stratejik özel şirket POAŞ
özelleştirilmesinin askeri yakıt ihtiyacını karşılamada tam bir
özel tekel yarattığı Amerikan Ordusu'yla yapılan anlaşma sonucu bir
kez daha ortaya çıktı. POAŞ, 2000 yılında özelleştirilinceye kadar
bir kamu kuruluşu idi. Stratejik ve askeri açıdan önemine, karlı
olmasına ve devlete hiç yük getirmediğine dikkat çekilerek,
özelleştirilmesinin sakıncalı olacağına kamuoyunda dikkat
çekilmesine rağmen özelleştirildi. İş - Doğan şimdi şirketin
yaklaşık yüzde 97'nin sahibi. Orduya da servisi var POAŞ
bünyesindeki Askeri NATO Tesisleri (ANT) Dairesi ise Türk Silahlı
Kuvvetleri ile NATO'nun yakıt ihtiyacını karşılayan birimdi.
POAŞ'ın özel sektöre geçmesinin ardından ANT'ın Milli Savunma
Bakanlığı'na (MSB) bağlanması kararlaştırıldı. Önceki yıl
çıkartılan yasa ile ANT, MSB bünyesinde Akaryakıt İkmal ve NATO POL
Tesisleri İşletme Başkanlığı haline getirildi. Ancak ANT'ın
mülkiyetini temsil ettiği 3 bin kilometrelik askeri boru hattı ve
çok sayıda depo da var. Özelleştirme öncesi bu hatlardan yapılan
askeri yakıt naklini POAŞ devlet adına yapıyordu. Özelleştirmeden
sonra yapılan bir protokolle, POAŞ'ın kira karşılığında boru
hatlarından yakıt ikmali yapma hakkını korudu. POAŞ bunun
karşılığında, askeriyenin tankerle yapılması gereken yakıt
taşımasını da yapıyor. İşte haksız rekabet Oysa özelleştirmeden
sonra akaryakıtta tam piyasa ekonomisine geçildiği için, piyasada
haksız rekabetin önlenmesi amacıyla, bu tesislerin diğer akaryakıt
dağıtım şirketlerinin kullanımına da açılması gerekiyordu. Rekabet
Kurulu'nun özelleştirmeye koşullu izin veren 18.2.1999 tarihli
kararı, POAŞ'ın yüzde 51 hissesi İş - Doğan'a satılınca
kaldırıldığı için, diğer ulusal akaryakıt dağıtım şirketlerinin ANT
Tesisleri'nden yararlanma yolu tamamen kapandı ve bu tesislerle
ulaşılabilecek büyük pazar POAŞ'a kaldı. Şimdi POAŞ, ABD askerleri,
özellikle NATO POL'ün dağıtım ağının yetişemediği yerlerde
akaryakıt ihtiyacının tümünü Petrol Ofisi'nden alacaklar. 'O gizli
buluşma' Petrol Ofisi A. Ş.'nin Amerikan Ordusu'nun Kuzey Irak
operasyonu sırasında ihtiyacı olan binlerce askeri araç için yakıt
sağlaması işinin, yüksek düzeyde görevlilerle yapılan gizli
buluşmalarda tezgahlandığı belirtiliyor. Bu sıralarda yapılan
toplantılardan bazıları basına da yansımış, örneğin Aydın Doğan'ın
ABD Büyükelçisi Pearson'la Bebek'te yaptığı görüşme üzerinde çok
konuşulmuştu. Savaştan yana tutumuyla dikkati çeken ve TBMM gizli
oturumunda tezkerenin oylanması sırasında 'Hayır' oyu veren
milletvekillerinin tek tek afişe edilmesi konusunda yazılar yazan
Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Amerika'nın üst
düzey görevlileri ile kapalı kapılar ardında yapılan görüşmeleri,
'O gizli buluşma'yı açıklıyorum' diye yazarak sözümona perdelemeye
çalışmıştı. Özkök'ün 26 Ekim 2002'deki köşe yazısında, o zamanlar
taze olan 10 günlük Amerika gezisini 'eşinin rahatsızlığı'
nedeniyle yaptığını, on gün boyunca hastaneden adım atmadığını ve
kimseyle görüşmediğini belirterek başlıyor ve sözü ünlü buluşmaya
getirerek şunları yazıyordu: 'Yapılan iş de sanki illegal bir işmiş
gibi sunuluyor. Bir medya patronunun, bir gazete yöneticisinin bir
ülkenin büyükelçisi ile görüşmesi de sanki kanun dışı, ahlaksız bir
iş... Ben ayda ortalama iki veya üç ülkenin büyükelçisi ile
görüşüyorum. Bazen onlar benim ofisime geliyor, bazen ben
büyükelçiliklere gidiyorum. Bazen dışarda bir restoranda
buluşuyoruz, bazen bizim evde. Aynı şekilde Türkiye'nin bütün
ülkelerdeki büyükelçileri de, bulundukları ülkelerin medya
patronları, yöneticileri, işadamları, siyasetçileri ile görüşüyor.
Oralarda sıradan bir olay olarak kabul edilen bu ilişkiler, bizde
nedense 'gizli buluşma' haline geliyor. Evet Türk medyasının bir
bölümü bugün işte böyle bir paranoyanın esiri...'