Medya'nın Oscar abartması
Abone olEngin Ardıç, kimsenin dilinden düşmeyen Oscar ödüllerini eleştirdi. Ardıç'ın yazısında medyanın bu ödülleri haddinden fazla abarttığı ima edildi.
Engin Ardıç, yine gündeme konu olan olayı dalgaya almayı bildi.
Ardıç'ın bugünkü hedefi Oscar ödülleri oldu. Tabi hedef Oscar gibi
görünse de asıl hedef yine abartı yanlısı medyaydı. Ardıç, sorusunu
sordu.
Yok efendim, kız bakmış da bakmış da 'aaa bu heykelcik Oscar amcama
ne kadar benziyor' demiş, ödülün adı o gün bugün Oscar olmuş falan,
bunları geçelim...
Histeriye gelelim.
Ülkemizde, canım, ülkemizin bütününde değil de basında ve birtakım
çevrelerde tabii, bir 'Oscar histerisi' yaşanıyor. Magazinciler
bayılıyorlar Oscar muhabbetine. Günler öncesinden başlıyor, günler
sonrasına sarkıyor Oscar patırtısı.
Sabahın köründe canlı yayınlar, televizyon başında sabahlamalar
falan...
Hamburger şişkosu Amerikan hayranları da bayılıyorlar. Bunu 'Nobel
gibi bir şey' sanıyorlar.
Keyifli yanları yok değildir canım, Halle Berry'nin memelerini,
Charlize Theron'un kıçını görmek keyiftir elbette.
Bu ödül, Amerikalılar tarafından Amerikan sinemasına dağıtılan bir
ödüller demetidir. Al gülüm ver gülüm, kendi aralarında başlayıp
biten bir olay. 'En iyi yabancı film' niyetine de bir film seçilir,
ve geçilir. O kadar.
Yani, 'babanızın ödülü' değildir. Ananız Amerikalı bir erkek
tanıyorsa, onu bilemem.
İyi filmlere verildiği gibi, kötü filmlere verildiği de çok
olmuştur. En hazin yanı da, 'önemsiz' kabul edilen dallarda
dağıtıma geçildiği zaman, yani dekor, kostüm, makiyaj falan, bizim
Amerikan çocuklarının bile sıkılıp olaydan kopmaları, televizyon
başından kalkıp çişe gitmeleridir.
Üstelik, en iyi film ödülü ayrı bir esere, en iyi yönetmen ödülü de
bambaşka bir adam çokça verilir, ben de bunu anlayamam. Ne yani, en
iyi filmin yönetmeninde iş yok mudur, ya da en iyi yönetmenin
çektiği film yaramaz mıdır? Bu nasıl ölçüdür?
Bu ödülleri Amerikan Film Akademisi dağıtır.
'Saint-Martin's-in-the-Fields' adında bir müzik akademisi ne kadar
varsa, bu akademi de o kadar vardır, yani yoktur.
Bunlar toplanıp ödül dağıtırlar, başka da bir şey yapmazlar. Bu
'akademi', seksen yıl kadar önce, sinemanın yalnızca eğlence değil
aynı zamanda 'güzel sanatlardan biri olduğunu' kanıtlamak, sinemaya
hakettiği saygın yeri sağlamak için bir avuç sinemacı tarafından
kurulmuştur, Douglas Fairbanks, Mary Pickford falan.
Eğitim falan da vermez. 'Ben Amerikan Film Akademisi mezunuyum'
diye bir çocuk gelirse Alyon Sokak'ta On Bir Osman'ın kahvesine, ya
da Arif ile Azmi'nin barına, kovunuz, yalan söylüyor.
Sonuç olarak, bir reklam ve promosyon fırsatıdır. Kazanan filmlerin
bilet fiyatlarına zam yapmaya yarar.
Hani nasıl bizde de 'Büyü' filminde yapılan büyü tutuyordu da ikide
bir yangın çıkıyordu, filmde oynayan şabalak durup durup kafasını
biryerlere çarpıyordu, onun gibi bir şey...
Avrupa filmlerine dağıtılan Cannes gibi, Venedik gibi, Berlin gibi
şenliklerin ödülleri vardır, bunlar daha saygındır, fakat bunlara
da 'enteller' takılıyorlar. Halkımız da Asmalı Konak'a, Kurtlar
Vadisi'ne takılıyor.
Örneğin Avoriaz şenliğinde yalnızca korku ve gerilim filmleri
değerlendirilir. Altmışlı yıllarda Türk sosyalistleri arasında
Karlovy Vary (bildiğiniz Carlsbad) şenliği önem taşırdı, çünkü
Çekistan'da yapılıyordu! Bendeniz de o zamanlar 'Knokke-le-Zoute'
şenliğine kafayı takmıştım, ödülü mödülü bırakın, buram buram
Belçika murtluğu kokan bu kasabanın adı tuhafıma ve hoşuma
gidiyordu...
Diyeceğim, festival de muhtelif, mükafat da muhtelif.
Bizde bile Antalya var, ve orada yıllardır en boktan filmler 'Oscar
muamelesi' görmüyor mu? Bizim de bir şenliğimiz olsun, geri
kalmayalım diye bu işe kalkıştık, ancak şenlik, 'filim artizlerini'
kamyona doldurup apukarya maskarası gibi halkın içinde dolaştırma
ve Antalya köylüsüne bunların 'canlısını' gösterme düzeyinde kaldı.
Üstelik ödüller de genellikle 'solcularla Türker'in adamları'
arasındaki sinsi çekişmeyi ve gizli düşmanlıkları yansıttı...
Bilmez miyim? 1990 yılında orada jüri üyeliği yaptım. Anlatsam film
olur.
YAZI:Engin ARDIÇ
AKŞAM