Medyanın Musevi cemaati ayrımı
Abone olMehmet Barlas, medyanın etnik ayrımcılığına değindi. Musevi cemaati ile ilgili yazılan yazılara dikkat çeken Barlas, Serdar Turgut'u da es geçmedi.
Mehmet Barlas, medyanın etnik ayrımlarına değindi. Özellikle
Musevi cemaatleri hakkında yazılan yazıların ağır olduğuna değinen
Barlas, Çetin Altan hakkında sert sözler söyleyen Serdar Turgut'a
da diyeceğini dedi. Barlas, konuya sözleriyle girdi.
Galiba "Avrupa Birliği ile müzakere süreci içinde bulunmak"
olgusunun ne anlama geldiğini çoğumuz anlayamadık.
"Avrupa ile Uyum" konusu, sadece kamuyu ve siyaseti
ilgilendirmiyor. Avrupalılık, tüm insanları ve "Medya"yı da
etkileyen bir dünya görüşünün kabul edilmesi demektir. Örneğin
Avrupa Konseyi'nin bir alt organı olan Irkçılık ve Hoşgörüsüzlükle
Mücadele Komisyonu'nun (ECRI), Türkiye ile ilgili bir raporu üç gün
önce yayınlandı.
Bu raporda Türkiye'deki durumu irdeleyen bölümler arasında, Türk
basınına dönük şu eleştiri de vardı.
- Kimi medya organlarında antisemit bir propaganda sürdürülmektedir
ve anlaşıldığı kadarıyla Türkiye Musevi cemaati ile İsrail
devletinin politikasının talihsiz şekilde özdeşleştirilmesine Türk
medyasında sıklıkla rastlanabilmektedir.
Bu cümlede iddia edilen durumun ne anlama geldiğini dünyayı biraz
izleyen herkes bilir. Bir ırkın, bir etnik grubun aleyhinde kin ve
nefret yaratabilecek yayın yapmak, artık "İnsanlık Suçu "dur.
Bu "Suç" kavramı sade devlet yöneticileri ve siyasetçiler için
geçerli değil. Örneğin Nijerya'daki azınlıklar hakkında bu tür
yayın yapan gazeteciler, geçen yıl uluslararası yargıda mahkum
oldu.
"Ortadoğu politikası hakkında yorum yapıyorum" deyip, ırkçılık
yapmak gerçekten artık Türkiyeli medya mensupları için de tehlikeli
durumlar oluşturmaya başladı.
Ya da kamuoyu önündeki insanlar hakkında yorum yaparken "Zaten o
Sabetaycı'dır, zaten onun ne olduğu bellidir" gibi ifadeler
kullananlar, hem ülkelerinin, hem mesleklerinin, hem de
kendilerinin başına, içinden çıkılması çok zor problemler
getirebilirler.
Ulusalcı veya milliyetçi yahut Arapçı olmak isterken, insanlar bir
anda "Neo-Nazi" konumuna girebilirler.
Bu sade Yahudi aleyhtarı olmaya bağlı değil. Kürtlere, Rumlara veya
herhangi bir ırkın ve dinin mensuplarına yönelik kin ve nefret
kampanyalarının, Miloşeviç'in Boşnaklara karşı tavrından fazla
farkı yoktur.
Avrupalılık ile bağdaşmayan ve "Suç" olmasa da "Ayıp" olan
davranışlara da medyada dikkat etmeliyiz.
Örneğin geçenlerde Akşam'da hepimizin ustası olan Çetin Altan'la
yapılmış bir söyleşi yayınlandı. Çetin Altan bu söyleşide yıllardır
yazdıklarını yoğunlaştırılmış bir biçimde, yeniden
seslendirmişti.
Derken aynı gazetede, üstelik bu gazetenin yöneticisi olan Serdar
Turgut, Çetin Altan'ın söylediklerini ele alıp, çok ağır ifadelerle
ve milliyetçi bir üslupla ona çatan bir yazı yazdı.
Bu gerçekten çok ayıptır. Bir genel yayın yönetmeni yönettiği
gazetede bir büyük meslektaşının söyleşisinin yayınlanmasını
isteyip, sonra da o söyleşiden ötürü o yazara aynı gazetede hakaret
ifade eden cümlelerle saldıracak.
Eğer Serdar Turgut, Çetin Altan'ın söyleşisini okuduktan sonra
yayınladı ve sonra da o yazıyı yazdı ise, Çetin Altan'a tuzak
kurmuş demektir. Yok eğer söyleşi yayınlandıktan sonra okudu ise,
genel yayın müdürü olarak hiçbir yayına hakim değildir. Dün Serdar
Turgut'un tutarsızlığını Medyatava'da Ömer Özgüner de şu cümlelerle
vurgulamıştı: Yıllarca Türk milletine yönelik yüzlerce komik, dalga
geçen yazı kaleme al, sonra da aynı şeyleri ifade eden birinin
aydınlığını bununla sına.
Kısacası insanlık suçları ve meslek ayıpları arasında sıkışıp
kalmayalım artık.
YAZI:Mehmet BARLAS