Medyanın ikinci senaryosu
Abone olGazete manşetleri yine hareketlendi. İran krizi ve 6. maddede medya yine benzer senaryoyu sergiliyor.
Yeni Şafak yazarı Fehmi Koru Taha Kıvanç müstear adıyla
köşesinde ilginç tespitlere yer verdi. Irak savaşı öncesi ve Türk
Ceza Yasası'nın o meşhur maddesi olan zina krizi ile şimdiki
krizleri karşılaştırdı. Yazar medyanın hükümete olan bakış açısının
değiştiğine dair görüşüne gerekçe aradı. Koru İrak yerine İran'ın
zina yerine 6. maddenin yer aldığını belirterek yaptı.
Yazı: Fehmi Koru
Kaynak:
-Geçen gün, 'uçuk' olduğunu özellikle belirttiğim bir düşüncemi
okurlarla . "Patronlar neden Ak Parti hükümetini sona erdirmek için
bunca çaba gösteriyorlar; rahat mı batıyor?"sorusuna 'mantıklı' bir
cevap bulamayınca iki düşünce geldi aklıma: "Büyük değerlerle
ellerinden çıkardıkları mallarını düşük bedelle geri almak için
istikrarsızlık isteyebilirler." Bu ilkiydi. İkincisi de şuydu: "Sen
ülkeyi bunlardan daha iyi yönetirsin diye teşvik edenlerin oyununa
geliyor patronlar..."
Bir yazar ilk düşüncemi 'uçuk' ... 'Uçuk bir düşünce' dediğimi saklayarak bana verip veriştirdi köşesinde. En büyük gerekçesi de şu: "Patronun elindeki başka malların değeri düşmeyecek mi?" Mâkul bir itiraz...
Ancak bir işadamı dostum, "O değil, sen haklısın" dedi bana. "Elindeki para eden mallar satıldı zaten; geriye kalanları satmayı düşünmediğini her fırsatta açıkladığını şahsen biliyorum. Kalanlar 'stratejik' önemde mallar... Elden çıkardıklarını ortalığın karışacağı bir Türkiye'de üç otuz paraya geri alabilir. Türkiye'de sermayenin en köklü biçimde el değiştirdiği dönem, yabancılar ve azınlıkların neleri varsa satıp yurt dışına çıkardıkları 12 Eylül öncesiydi..."
Düşünce bana yine de 'uçuk-kaçık' geliyor. "Rahat mı batıyor?" soruma daha mâkul bir cevap bulma girişimimi sürdürüyorum.
"Mesleğime söz söyletmem arkadaş" diyenlerden
değilim. Gerektiğinde en sert medya eleştirilerine bu sütunda yer
veririm. Ancak, son zamanlarda gazeteciliğe yöneltilen acımasız
eleştirilere tahammül edemiyorum. Hemen hergün gazetelerle ilgili o
denli keskin lâflar ediliyor ki, verdiğim sert cevaplar yüzünden
yakında konuşabileceğim adam kalmayacak etrafta.
Hayli zaman oluyor, bir dostum, "İran'a niyetlerin ciddiye dönüşeceği bizim medyanın tavrından da belli olur" demişti. Ona göre, ABD, İran konusunda Türk kamuoyunu etkilemek için yine medyayı kullanacak: "Tıpkı Irak'a açılan savaşın öncesinde, Saddam Hüseyin'in ne kadar acımasız biri olduğunu, Irak'ın kitle imha silâhlarının doğrudan Türkiye'yi hedef aldığını işleyen haberleri okuduğumuz gibi, bu defa İran hakkında o tür yayınlar yapılacak..."
O söylemiş, ben unutmuşum. Önceki gün ulaşıp, "Gazeteleri görüyor musun?" dedi bana. Dün de "Ben demiştim" havasıyla karşımdaydı. Evet, öyle, İran hakkında 'ters' yayınlar çıkmaya başladı gazetelerde. Irak savaşı öncesinde Saddam'la ilgili olumsuz haberlerin benzeri bu defa Ahmedinejad için yazılıyor; İran da Türkiye hakkında iyi hisler beslemeyen bir ülke olarak tanıtılıyor...
Ahmedinejad Bodrum ve Antalya'ya turist ... Türkiye'ye gelmeye kalkan İranlılar Avrupa ülkelerine gidenlerin üç misli harç ... İranlı bir kadın sanatçı bir CD çıkarmış; "Sesini erkekler de dinliyor" gerekçesiyle İranlı mollalar polisi peşine ; o da soluğu Türkiye'de almış...
Tatlı öyküler bunlar... Belli ki, birileri medyadaki tanıdıklarını bu tür öykülerle işletiyor... Dostum ise iddialı, "Bunlar girizgâh, esas bombalar daha sonra patlayacak" diyor da başka bir şey demiyor... Göreceğiz.
Bunları konuştuğumuz masada sessiz sedasız bizleri dinleyen bir dostum ise, "Bunu okudun mu?" diye bu haftaki Agos gazetesini uzattı bana. Agos, Hrant Dink'in yönettiği, Ermeni cemaatine hitap eden, ancak içinde ilginç haber ve yazılar da bulunduğu için ilgiyle takip edilen bir gazete. Nereyi okumamı beklediğini bilmediğim için, önce manşetine sonra da 'Zor günlerin içinden' başlıklı imzasız başyazısına göz attım.
Başyazar, çıkarılmak istenen Terörle Mücadele Yasası (TMY) ile daha önce çıkmış Türk Ceza Yasası (TCY) arasında tartışma süreçleri açısından önemli bir paralellik keşfetmiş. Okuyalım mı:
"TCY Meclis'e taşındığı dönemde tartışmalar tek bir zina maddesine kilitlenmişti ve o maddeye ilişkin öne sürülen kaygılar sonunda kaldırılıp da anlaşma sağlanınca iyi bir Ceza Kanununa sahip olunduğuna hükmedildi ve diğer maddeler de tüm demokratik itirazlara rağmen alelacele geçirildi.
"Benzer bir süreç TMY'da da yaşanıyor / TMY tartışmaları da şimdi 6. madde olarak adlandırılan ve Abdullah Öcalan'a af getireceği iddia edilen madde etrafında kilitlendi. Öyle gözüküyor ki, tüm tartışmalar bu madde üzerinde yoğunlaşacak, tüm performans bu madde üzerine harcanacak, nefesler bütünüyle bu madde üzerine tüketilecek ve sonunda da madde üzerindeki anlaşmazlık şu ya da bu şekilde giderilerek 'Oldu da bitti, maşallah' denilecek. Yasanın diğer maddeleri gözlerden ırak tutularak, oldu bittiye getirilecek ve demokratik hayatımız da silbaştan karanlık bir tünelin içine girecek."
Yine bir 'medya oyunu', görüyorsunuz...