Medyanın Erdoğan'la röportaj yarışı
Abone olDünkü gazeteler, adeta fotokopi gibiydi. Hepsi, Erdoğan'la aynı masada yapılan röportaja yer verdi. Yılmaz Özdil, bunu eleştirdi. İnternet medyasına da yer ayırdı.
Yılmaz Özdil, başlıklı yazısında Erdoğan'la uçakta röportaj
yarışına giren zihniyeti eleştirdi. Özdil, fotokopici gazetecilik
istemedi. İnternet medyasına da yer ayıran yazar, yazılı medyayı bu
zihniyetin bitireceğini ifade etti.
Yazı : Yılmaz Özdil
Kaynak :
Dünkü gazeteleri "tek tek" okuduğunuz zaman, hepsi "siyasi" ağırlıktaydı. Ama dünkü gazetelerin "hepsini birden" okuduğunuzda, manzara kesinlikle "mizahi..."
"Tek tek bakarsak" şunu görüyoruz:
Başbakan Ana uçağında oturuyor, karşısında bir gazeteci...
"Hepsine birden bakarsak" şunu görüyoruz:
Başbakan Ana uçağında oturuyor, karşısında bir gazeteci...
Kimse kusura bakmasın, bu duruma "gazete" denemez, olsa olsa "fotokopi" denir...
Asker ocağından hiç unutmadığım bir anım geldi aklıma, bunları görünce...
Bir üsteğmenimiz vardı, kulakları çınlasın. "Nöbetçi Subay" olduğu zaman, bütün gece hiç uyumaz ve doğal olarak da canı sıkılırdı... Can sıkıntısını gidermek için de, benim gibi 8 aylık üniversiteli erleri yanına çağırır, sabaha kadar masa tenisi, satranç falan oynardı... Biz de hafta sonu çarşı iznini alabilmek için, sabaha kadar Nöbetçi Subay'ın gönlünü hoş etmeye çalışırdık...
Dün gazetelere bakıyorum... Nöbetçi Subay'ın 10 saatlik yolda canı sıkılmış, karşısında 8 aylık erler...
Şu anda Türkiye'de sıkı bir tartışma yaşanıyor.
Soru şu: "İnternet medyası, yazılı basını geçer mi?"
Bu gidişle geçer... Çünkü bu benim yazdığımı, biz henüz baskıya girmeden önce Medyatava yazdı bile...
Gazete manşetlerini alt alta dizdi, alay etti...
Belki "Medyatava kim?" diye soranınız olur...
Söyleyeyim, "İnternet'i küçük gören gazetecilerin", sabahtan akşama kadar onlarca kez tıkladığı İnternet sitelerinden biri...
Gelelim, "8 aylık erler"den hangisinin "çavuş" olduğuna...
Sabah ve Milliyet öne çıkmış kesinlikle...
Aslı Aydıntaşbaş, akıllı davranmış, herkesin merak ettiği Ana uçağını tanıtmış hiç olmazsa...
Hasan Cemal ise, "Beyaz Saray'ın gerçek gündemi" olan "Türkiye'deki Amerikan düşmanlığı"nın altını çizmiş...
Hürriyet'in de hakkını yemeyelim...
Onlarda, Başbakan röportajı yok.
Çünkü Başbakan, Hürriyet'e "18 aylık er" muamelesi yaptığı için, zaten uçağın kargo bölümüne bile almadı...
Ama Hürriyet okurları üzülmesin...
Çünkü Ertuğrul Özkök, hepimizin yüreğine su serpti: "Sırayla biniliyor, bir dahaki sefere biz de bineceğiz..."
Zannedersin Başbakanlık Airbus'ı, jetonlu lunapark uçağıdır...
Neyse...
Diğerleri abidik kubidik sorular sormuşlar...
En "ciddi"si de Vatan... Rakip gazeteleri "magazinci tabloid" olmakla suçlayan Vatan, Başbakan röportajının üzerine şu manşeti koymuş:
"Aşk sahneleri gerçek mi?"
Angelina Jolie ile Brad Pitt'in sevişme rolü yaparken don giymedikleri iddiasını yazıp, soruyor, "Aşk sahneleri gerçek mi?"
Mazallah baskıda fotoğraflar bir karışsa...
Başbakan oturuyor, karşısında Bilal Çetin...
Başlık da şu: "Aşk sahneleri gerçek mi?"
Yazı : Yılmaz Özdil
Kaynak :
Dünkü gazeteleri "tek tek" okuduğunuz zaman, hepsi "siyasi" ağırlıktaydı. Ama dünkü gazetelerin "hepsini birden" okuduğunuzda, manzara kesinlikle "mizahi..."
"Tek tek bakarsak" şunu görüyoruz:
Başbakan Ana uçağında oturuyor, karşısında bir gazeteci...
"Hepsine birden bakarsak" şunu görüyoruz:
Başbakan Ana uçağında oturuyor, karşısında bir gazeteci...
Kimse kusura bakmasın, bu duruma "gazete" denemez, olsa olsa "fotokopi" denir...
Asker ocağından hiç unutmadığım bir anım geldi aklıma, bunları görünce...
Bir üsteğmenimiz vardı, kulakları çınlasın. "Nöbetçi Subay" olduğu zaman, bütün gece hiç uyumaz ve doğal olarak da canı sıkılırdı... Can sıkıntısını gidermek için de, benim gibi 8 aylık üniversiteli erleri yanına çağırır, sabaha kadar masa tenisi, satranç falan oynardı... Biz de hafta sonu çarşı iznini alabilmek için, sabaha kadar Nöbetçi Subay'ın gönlünü hoş etmeye çalışırdık...
Dün gazetelere bakıyorum... Nöbetçi Subay'ın 10 saatlik yolda canı sıkılmış, karşısında 8 aylık erler...
Şu anda Türkiye'de sıkı bir tartışma yaşanıyor.
Soru şu: "İnternet medyası, yazılı basını geçer mi?"
Bu gidişle geçer... Çünkü bu benim yazdığımı, biz henüz baskıya girmeden önce Medyatava yazdı bile...
Gazete manşetlerini alt alta dizdi, alay etti...
Belki "Medyatava kim?" diye soranınız olur...
Söyleyeyim, "İnternet'i küçük gören gazetecilerin", sabahtan akşama kadar onlarca kez tıkladığı İnternet sitelerinden biri...
Gelelim, "8 aylık erler"den hangisinin "çavuş" olduğuna...
Sabah ve Milliyet öne çıkmış kesinlikle...
Aslı Aydıntaşbaş, akıllı davranmış, herkesin merak ettiği Ana uçağını tanıtmış hiç olmazsa...
Hasan Cemal ise, "Beyaz Saray'ın gerçek gündemi" olan "Türkiye'deki Amerikan düşmanlığı"nın altını çizmiş...
Hürriyet'in de hakkını yemeyelim...
Onlarda, Başbakan röportajı yok.
Çünkü Başbakan, Hürriyet'e "18 aylık er" muamelesi yaptığı için, zaten uçağın kargo bölümüne bile almadı...
Ama Hürriyet okurları üzülmesin...
Çünkü Ertuğrul Özkök, hepimizin yüreğine su serpti: "Sırayla biniliyor, bir dahaki sefere biz de bineceğiz..."
Zannedersin Başbakanlık Airbus'ı, jetonlu lunapark uçağıdır...
Neyse...
Diğerleri abidik kubidik sorular sormuşlar...
En "ciddi"si de Vatan... Rakip gazeteleri "magazinci tabloid" olmakla suçlayan Vatan, Başbakan röportajının üzerine şu manşeti koymuş:
"Aşk sahneleri gerçek mi?"
Angelina Jolie ile Brad Pitt'in sevişme rolü yaparken don giymedikleri iddiasını yazıp, soruyor, "Aşk sahneleri gerçek mi?"
Mazallah baskıda fotoğraflar bir karışsa...
Başbakan oturuyor, karşısında Bilal Çetin...
Başlık da şu: "Aşk sahneleri gerçek mi?"