Medyanın çok sesliliği ve işlevleri
Abone olMedyanın çok sesliliği, demokrasinin iyi işlediğinin en büyük kanıtı kabul ediliyor. Peki basının çok sesli olması Türkiye'ye içinde bulunuduğu süreçte neler kazandırıyor?
Kenan Akın, "MEDYADA ÇOK SESLİLİK!" başlıklı
yazısında medyanın demokrasiye yaptığı katkılara değindi...
Medyanın çok sesliliği, demokrasinin iyi işlediğinin en büyük
kanıtı kabul ediliyor.
Aslında; belki de demokrasinin "sigortası" çok seslilikte
bulunuyor.
Eğer bir ülkede, medya tek sesten değerlendirmelerini yaparsa, o
ülkede rahatsızlıkların, uygunsuzlukların sinyalleri gecikmeden
gelir.
Ülkemizde bu tür günlerin sık olmasa bile zaman zaman yaşandığı
hatırlanıyor.
Hiçbir devlet, hiçbir hükûmet, yapmak istediklerini, eleştiri
bombardımanına tutulmasını arzu etmiyor. Zira bazı kararların
uygulanması tamamen "psikolojik" yollardan geçiyor. Lehte, aleyhte
tepkilerle uygulama alanı buluyor.
Ancak, çok seslilik yüzünden de, gerçeklerin ters yüz edilmemesi
gerekiyor.
Gerçekleri "tahrif" edip, kamuoyuna sunmak, hem yasalara aykırı,
hem de meslek ilkelerine uymuyor.
Öteden beri bilinen "iyiye iyi, kötüye kötü" ilkesinin revaçta
olduğu ortamı da yakalamak her zaman mümkün olmuyor.
Şimdilerde, Türk medyasında tek seslilik pek farkedilmiyor.
Ancak, tek sesliliğe gidişin ayak sesleri cılız da olsa
duyuluyor.
Belki de hissediliyor.
Bu çok dikkat isteyen süreç, bazen zikzaklar çiziyor, bazen frene,
bazen de gaza basıyor.
Avrupa Birliği yolundaki bir Türkiye'de medyanın çok sesliliğinin
daha "gür" duyulması, bir beklentinin ötesinde görünüyor.
Devletin, daha doğrusu hükûmetin güdümündeki bir medyanın,
kamuoyunu bilgilendirmesi, gerçekleri tam olarak yansıtması
beklenemiyor.
Çünkü, çoğu zaman gerçekler "acı" olup, çeşitli zaafları
sergiliyor.
Özellikle; medya-iktidar ilişkisinin çok berrak ve akla hiçbir
tahmini getirmeyecek kadar hassaslık taşıyor.
Bu arada, medya dünyasının kendi kendisini kontrol altına alması,
denetlemesi kaçınılmaz oluyor.
Muhabirinden, patronuna kadar, medyadaki "zaaf" çok sesliliği
kendiliğinden ortadan kaldırıyor. Yani, doğrudan müdahaleye gerek
kalmıyor.
Zaten, nereden bakılırsa bakılsın, medyanın daima sindirilmek
istenildiği biliniyor.
Gerçi, AK Parti iktidara geldiğinden beri medya ile hükûmet
arasında yeni bir yapının oluştuğu biliniyor.
Medya-iktidar ilişkilerinin, gayet özenle adeta oya işler gibi
dizayn edildiğinin farkına yeni varılıyor.
Böylece, görünürde hiçbir baskı, sansür ve ambargo bahis konusu
olmamakla beraber, artık kendisine çeki-düzen vermiş veya verilmiş
gizemli bir profil ortaya çıkıyor.
Herşeye rağmen, bir ülkede ve çok seslilik özellikle medya
alanında, vazgeçilmez bir koşul olarak karşımıza çıkıyor.
Yoksa, sessizlik zamanla hem medyayı, hem de iktidarları çok zor
durumlara soktuğu gerçeği hafızalardan silinmiyor.
YAZI:Kenan AKIN