Medyadaki denetimi kim yapacak?

Abone ol

TV sansürüne şiddetle karşı çıkan Mehmet Barlas, bunun yerine öz denetimi önerdi ancak denetimi kimin veya kimlerin yapacağı konusunda tereddütlerini ortaya koydu.

Televizyon ekranlarındaki gelinli-kaynanalı, dövüşlü-sövüşlü programlara getirilen RTÜK sansürüne soğuk bakan Mehmet Barlas, öz denetimi önerdi. Öz denetimi kimin veya kimlerin yapacağı konusunda endişelerini ortaya koyan tecrübeli gazeteci yazısında temel bir çelişkiye dikkat çekti:

- Televizyonlardaki "Kim kimi şaapacak" içerikli post-modern gladyatör programlarının 1 no.lu aile ve ahlak düşmanı ilan edilmeleri üzerinde, daha derinine durmak gerekiyor.
Kesinlikle sansüre karşıyım. Bunun yerine, öz-denetim olması gerektiğine inanıyorum. Ama öz-denetimi kimlerin yapabileceğini de kestiremiyorum açıkçası.

Bütün özel ulusal kanalların sahiplerinin gazeteleri de var. Gazetesi olmayanlardan bazılarının da bankaları var.
Bunlar, madem toplumun ilgi gösterdiği ve karşılığında da çok reklam geliri sağlanılan "Kim kimi şaapıyor" programlarını, gecikmeli Meksika dizisi kopyalarını ve her konuyu magazin yıldızlarının sunup irdelediği anlayışı televizyon kanallarında benimsiyorlar, neden gazetelerini ve bankalarını da böyle şekillendirmiyorlar?
Bankalarının şube müdürlerini mankenlerden, menkul değerlerini skandal yıldızlarından seçseler ya. Böylece bilançolarında "Açık Pozisyon" olduğu zaman bunu "Bilanço frikik verdi " diye sunarlar ve piyasa bunu hoş karşılar.

Gazetelerde de yazı işlerini, köşeleri, Semranımgiller'e, sabahların ve öğleden sonraların yıldızlarına bıraksınlar. Böylece sahip oldukları televizyon kanalları ile gazeteleri inter-aktif ilişkiye girer. Reytinglere paralel tirajlar da artar.

"Bilgi", "Kültür", "Sorgulama", "Eleştiri", "Demokratik Katılım" gibi bu coğrafyada zaten fazla anlam taşımayan kavramları tüm medyadan iyice kovup uzaklaştırmak, böylece mümkün olmaz mı?
Orta eğitimde müfredat değişiyormuş AB için Anayasa ve yasalarda yeni düzeltmeler gerekiyormuş. Ermeni meselesi, Kürt realitesi ve benzer konular, eskisinden farklı biçimde ele alınacakmış. Katı merkeziyetçilik, kent yönetimlerini kilitlemeye başlamış.
Böyle konular kimi ilgilendiriyor ki?

Merak ettiğim şu.
Para sahipleri de, iktidar sahipleri de, çocuklarını Amerika'ya, Avrupa'ya gönderip, en iyi eğitimleri aldırmaya çalışıyorlar.
Ellerindeki televizyon kanallarını izleyen çocukları ve gençleri, neden lumpen eğitimine ve kültürüne müstahak görüyorlar?
Avrupa Birliği'ne tüm toplum değil de, sadece diplomatlar ve TÜSİAD mı girecek yoksa? "Töre Cinayetleri"ni dizilerle daha yerleşik hale getirerek, insan merkezli ve hukuk üstünlüğüne dayalı Avrupa Demokrasisi'ne, hangi toplumu hazırlayacağız?
Evet Sansür değil öz-eleştiri gerekiyor.
Bari bu öz-eleştiriyi Kuşum Aydın yönetiminde aralarında yapsalar. Yorumu da Ebru Akel'e bıraksalar.

Yazı: Mehmet Barlas
Kaynak:

Günün Önemli Haberleri