Medyada Yahudilik
Abone olMüslüman terörist" demek ne kadar yanlışsa, "Yahudi terörist" demek de o kadar yanlış.
Edward Said, Batı medyasında "İslâm" kelimesinin önyargıyla
kullanılmasını en erken ve en çok eleştiren kalemlerden biriydi.
"Medyada İslâm" kitabını bugün yeniden okumakta
fayda var.
Bu kitabı 1980'lerin başında, yani İran'da rehine krizi devam
ederken, dünya üzerinde din temelli gerginliklerin ve çatışmaların
hızlandığı bir dönemde yazdı. Başka dinler ya da kültürler söz
konusu olduğunda kullanılan temel ve akademik kriterlerin, İslam ve
İslam toplumları söz konusu olduğunda nasıl rafa kaldırıldığını ve
Müslüman kültürlerin nasıl bir küçümseme ve husumetle anlatıldığını
uzun uzun analiz etti. Batı medyasından köşe yazarlarının
yazılarını, üsluplarını inceledi. Görsel ve yazılı basında
ötekileştirmenin nasıl işlediğini irdeledi. Bilhassa altını çizdiği
bir husus vardı.
Şarkiyatçılar İslâm âlemini tek ve durağan bir bütün
gibi ele alırlar. Çok rahat genellemeler yaparlar. Hatta bu
dünyanın neredeyse tamamının Batı karşıtı olduğunu iddia
ederler. Onların gözünde İslâm dünyası durgun,
yekpare, ağırçekim, herhangi bir içsel dinamizmi olmayan,
dolayısıyla değişime kapalı ve "özü gereği" Batı dünyasıyla,
dolayısıyla demokrasi rejimiyle uyuşamayacak, bambaşka bir yapıdır.
İşte Edward Said en çok bu yaklaşımı ve onun sakıncalı sonuçlarını
eleştirmişti.
"Dünyadaki bir milyar dolayında Müslüman'ın her biri öfke
mi hissediyor, hepsi kendini aşağılanmış mı hissediyor? Endonezya,
Pakistan veya Mısır yurttaşlarının hepsi Batı nüfuzuna hınç mı
duyuyor? Böylesine temel sorulara cevap bulmak isteyen kişi işe
nereden başlamalı?" diye sordu Said kitabında.
Bence bugünlerde Edward Said'in kemikleri iki kat sızlıyor. Zira
bir yanda, Batı medyası ne yazık ki hâlâ İslâm kelimesini olumsuz
bir genelleme olarak kullanıyor. Her tarafta "İslâmcı
teröristler" ya da "Müslüman teröristler"
gibi kavramlar rahatlıkla kullanılıyor. Bir yandan da, Gazze'de
yaşanan trajediden sonra başta Ortadoğu olmak üzere, Müslüman
dünyanın bir kesiminde yazılı ve görsel medya aynı hatayı bu sefer
kendisi yapıyor. Bazı gazeteci ve yazarlar, ve ne yazık ki
internette dolaşan e-mailler, aynı üslupla bütün Yahudiler hakkında
son derece ithamkâr genellemeler yapıyor ve basmakalıp önyargılar
üretiyor.
"Müslüman terörist" demek ne kadar yanlışsa, terörü
dine bağlamak ne kadar yanlışsa, "Yahudi terörist" demek de o kadar
yanlış.
İsrail hükümetinin Gazze'de yaptıklarını eleştirmek başka şey,
bütün Yahudilere düşman kesilmek, hepsini aynı kefeye koymak başka.
Ve bu iki tutum arasındaki farkı kendimize ve birbirimize
hatırlatmak insanlık borcumuz. Zira aksi takdirde bir linç ve bütün
Yahudilere yönelik bir düşmanlık havası esiyor ki bundan herkes
payını alıyor.
Evet, İsrail devletinin yaklaşımını sonuna kadar eleştirelim. Bu
durumun değişmesi, barışın gelmesi ve Filistin halkına insanca
yaşam koşullarının sağlanabilmesi için daha fazla emek ve söz sarf
edelim. Ama bunu yaparken ırkçı söylemlere girmemeye, bir halkı ya
da bir dini ötekileştirmemeye özen göstermek zorundayız. Bu hassas
bir ayırım. Biliyorum, bazılarınız diyecek ki: "Dünya bu kadar
hoyratken kim uğraşır hassas ayrıntılarla!" Ama esas dünyanın
hoyratlaştığı zamanlarda önem kazanır üslup farklılıkları! Barışçıl
ve yapıcı bir üslup hepimizin insanlık borcu. (ELİF ŞAFAK)
Kitapla ilgili detaylar