Medya savaşı Meclis'e taşınıyor
Abone olAK Parti İstanbul Milletvekili Emin Şirin ve 22 arkadaşı medyadaki savaşı Meclis'e taşıyor..
AK Parti İstanbul Milletvekili Emin Şirin ve 22 arkadaşı,
“medyayı hak ettiği saygınlığa eriştirmek, basının sorunlarına
köklü çözümler bulabilmek” amacıyla Meclis araştırması açılmasını
istedi. Şirin, önergesinde, Türk medyasının son dönemine medya
kavgalarının damgasını vurduğunu savunarak, toplumu oluşturan
bireyler adına kullanılan haber alıp–verme hakkının medya
gruplarının çıkarlarına alet edildiğini ileri sürdü. Şirin,
önergesinin gerekçesinde, yasama, yürütme ve yargıdan sonra
dördüncü kuvvet olan medyanın, elde ettiği imkan ve imtiyazlar
sayesinde birinci kuvvet haline dönüştüğünü savundu. Şirin, “Çıkar
sağlanmasına ön ayak olmak, milyon dolarlık medya yöneticilerinin
asıl görevleri haline gelmiştir.” dedi. Konuyla ilgili Haberx'te
bilgi veren Şirin şunları söyledi: Ocak 2003 tarihli yazımda, Aydın
Doğan'ın hatırlatması ile basın araştırması konusunu Meclis
gündemine taşıyacağımı söylemiştim. Bugün, 22 milletvekili
arkadaşımla beraber Araştırma Önergesini Grup Başkanlığımıza teslim
ettim. Önergenin, gerekçesini de aşağıda bilginize sunuyorum:
Teknolojinin başdöndürücü bir hızla geliştiği günümüz toplumunda,
bilgi ve bilginin kullanımı en önemli değer haline gelmiş ve buna
paralel olarak kitle iletişim araçlarının ve dolayısıyla basının da
etkisi ve yetkisi giderek artmıştır. Demokratik toplumlarda,
rejimin esasını teşkil eden medya, kamu adına haber alma ve verme
hakkını kullanması itibariyle, kamu hizmeti olarak adlandırılmış ve
bu görevini kolaylıkla yerine getirebilmesi için çeşitli imkan ve
imtiyazlardan yararlanır hale getirilmiştir. Basının görevi,
zamanında, gereken ayrıntıları ile, doğru olarak, halka
ulaştırılmasında kamu yararı bulunan haberleri toplayarak topluma
iletmek, böylece toplumun düşünce ve kanaatler edinmesini ve
kamuoyunun serbestçe oluşumunu sağlamak, kamu gücünü elinde
bulunduranlar üzerinde toplumun denetim aracı olmaktır. Ancak
günümüz Türkiyesi’nde medya bu görevini geri plana atmış durumdadır
ve yazılısı, görseli, sözlüsü, interneti ile birlikte cümleten
töhmet altındadır. Yasama, Yürütme ve Yargıdan sonra dördüncü
kuvvet olarak anılan medya, elde ettiği imkan ve imtiyazlar
sayesinde birinci kuvvet haline dönüşmüştür. Patronlara ve onların
mutemet adamlarına yakın olmak koşuluyla herkesin gazeteci
olabildiği günümüzde, “danışmanlık” ve “murahhas aza”lık
koltuklarına oturtulan medya mensupları, kurum çıkarlarını toplumun
çıkarlarının üzerinde tutabilmekte ve tarafsızlık ilkesini
zedelemekten rahatsızlık duymamaktadırlar. Yakın geçmişimiz,
yaptıkları yayınlarla hükümet kuran, hükümet düşünen “habercilik”
örneklerine tanık olurken, siyasi yakınlık koşuluyla çıkar
sağlanmasına ön ayak olmak, milyon dolarlık medya yöneticilerinin
asıl görevleri haline gelmiştir. Enerji sektöründen inşaat
sektörüne, bankacılıktan telekomünikasyona kadar el atmış basın
patronlarının, sıralamada en son görevlerini habercilik
oluştururken, nemasından yararlanmak ve diğer işlerini takip etmek
konusunda basının gücü, patronların elinde öldürücü bir silah
olarak algılanmaya başlamıştır. Son dönem Türk medyası da, bu
etkisi ve kullanım sahası geniş silahın yol açtığı medya savaşı
örnekleriyle doludur. Basınımızın en önemli sorunlarının birini de,
tekelleşme oluşturmaktadır. Haberleşmedeki tarafsızlığı
sağlayabilmek ve basını, zenginleşme, çıkar sağlama ve üstünlük
oluşturma zemini olarak kullanılan araç konumundan çıkarabilmek
için, yatay-dikey tekelleşme yasağı getirilmişken, Türkiye’de bu
kural tamamıyla ihlal edilmiştir. Bazı medya kuruluşları birden
fazla televizyon, radyo, dergi, internet sitesine sahipken, basım
ve dağıtım halinde de tekel konumunda bulunmakta ve yerel ölçekde
yayın yapan medya kuruluşlarına izin vermemektedir. Basını töhmet
altında bırakan bir diğer konu da, derin ilişkiler ağı içinde
bulunduğu iddiasıdır. Siyasetçilerle derin ve yakın ilişkiler
içinde bulunan medya patronlarının adının mafya liderleri ile
birlikte anıldığı iddiaları, medyadaki kirlenmişliğe tuz biber
ekmiştir. Basının kanayan yaralarından biri de çalışanlardır.
Vitrini, büyük paralar karşılığında “iş takibi” görevi üstlenen
yöneticiler doldururken, maaşlarını zamanında alamayan, sigortaları
yapılmayan, centilmenlik anlaşmaları ile iş bulmalarının önü
kesilen, sendikalaşmaktan yoksun bırakılan medya emekçileri
kendilerini ifade edememenin zorluğunu çekmektedirler. Basında
yaşanan kirlenmişlikten, kamu da zarar görmektedir. Çürümüş,
yozlaşmış hayatlar haber olarak halka dayatılırken, gerçek sorunlar
magazinleştirilerek çözümsüz kalmakta, halk bu durumdan
rahatsızlığını, basına duyulan güvensizlik olarak yansıtmaktadır.
Bu ve benzer gerekçelerle, basında yaşanan kirlenmişliklerin ve
basının sorunlarının giderilmesi ve ileride yapılacak kanuni
değişikliklere ışık tutacak mahiyette bir çalışma yapılabilmesi
konusunda Yüce Meclisimize büyük görevler düşmektedir. Bu nedenle
TBMM’de, bir Meclis Araştırması açılmasında yarar görüyoruz.
Anayasa’nın 98 ve TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca
Meclis Araştırması açılması için gereğini saygılarımızla arz
ederiz.