Medya kendi kendini yaktı!
Abone olBasın dünyasını 1 Nisan'da yürürlüğe girecek Yeni TCK telaşı sardı. Peki medyanın bu durumda payı var mı? Vakit yazarı Ali Karahasanoğlu'nun bu konuda bir çift lafı var!
Medya dünyasını 1 Nisan'da yürürlüğe girecek olan Yeni TCK'nın
korkusu sardı. Yeni yasaya göre "gazetecilere hapis yolunun
açılması" en büyük korku! Fakat bir görüşe göre basın tüm bu
olacakları "Hak ediyor!". Vakit yazarlarından Ali Karahasanoğlu da
bu fikirden yana tavır sergiledi. Karahasanoğlu, "Medya;
kendi etti kendi buldu!" diyerek, basının içinde bulunduğu
durumu şöyle çözümledi:
Türk Ceza Kanunu değişeli 6 ay oldu.
Bizim basında jeton yeni düştü!
"Zina suç olmasın" diye sayfalarında kampanya başlatanlar, TCK
tasarısında olmayan bir madde için dahi yeri göğü inletenler,
nihayet kendi sorunlarına da zaman ayıracak fırsatı buldular!
Ama iş işten geçmiş gibi.. İki hafta sonra, yeni kanun yürürlüğe
girecek!
Kaldı ki, medyanın itirazına kulak veren de yok!
Bugün medyanın, Türk Ceza Kanunu'ndaki basın özgürlüğü aleyhine
görünen değişikliklere verdiği tepkinin dikkate alınmamasının
sebebi, aslında basının bizzat kendisi değil mi?
Bu dikkate alınmamanın sebebi; basının inandırıcılığının kalmaması,
kendisine güven duyulmaması değil mi?
Haklı itirazlara bile kulak kapatılmasının sebebi; basının
ideolojik davrandığının tüm kamuoyu tarafından kabul edildiği
gerçeği değil mi?
Bir basın düşünün ki, 14-15 yaşındaki İHL'lı kız öğrencilerin okul
kapıları önünde sürüklenmesine seyirci kalmak bir yana, bir de
"İHL'liler polise direndiler" diye başlık atabilmişlerdi. Şimdi
Dünya Kadınlar Günü sebebiyle yapılan gösteride, polisin dağıtmak
istediği kadınlara kaba kuvvet kullanımını bu basın nasıl
eleştirebilir? Eleştirse bile, bu basına, gerçekten amaçlarının
"kadınların haklarını korumak olduğu" yönünde kim hak
verebilir?
Aynı medyanın, belli aralıklarla krizi tutar, "Dokunulmazlıklar
kaldırılsın" diye kampanya başlatırlar. Yargı ile yasama ve
hükümeti karşı karşıya getirme oyununu tezgahlamaktan da geri
durmazlar: "Yargıya güvenmiyor musunuz?" derler..
Şimdi kendileri, aynı tuzağa düştüler.. Onlara sormaz mı
muhatapları şimdi: "Kanunu uygulayacak olanlar hakimler. Siz
hakimlere güvenmiyor musunuz? En kötü ihtimal, kanun basın
hürriyetine aykırı bir madde içeriyorsa, kale gibi sağlam Anayasa
Mahkemeniz var. Hakimler açar davayı Anayasa Mahkemesi'ne, iptal
edilir kanun. Nedir bu bağırtı, çağırtınız?!"
Dii mi ama?
TCK 312/2'den bir belediye başkanı şiir okuduğu için mahkum
olduğunda, "muhtar bile olamaz" diye manşet atarak sevinçlerini
izhar edenler, şimdi aynı kanun maddesi için "Bu kanun yürürlüğe
girerse, biz artık yazı yazamayız" diye şikayet ettiğinde, ciddiye
alan birisinin çıkacağını mı zannediyorlar? Onlar, bir belediye
başkanına, düşüncesini açıkladığından dolayı hapis cezası
verildiğinde "muhtar bile olamaz" diye manşet atmalarının,
kendileri benzer şekilde mahkum olduğunda, birilerinin de onlar
için "Değil köşe yazısı, bir küçük haber bile, hatta fıkra bile
yazamazlar artık" diye sevinmesine zemin hazırladığını hiç mi
düşünmezler?
Dedik ya, basının inandırıcılığı yok!
Basının (en azından büyük çoğunluğunun) bugüne kadar ki
yayınlarında sergilediği tavır ile sicili temiz değil!
Olmayınca da, şimdi onların itirazlarına kimsenin ses verdiği
yok!
Siz olsanız, gözünüzün içine baka baka ikircikli tavır
sergileyenlere destek verir miydiniz? Onları dinler miydiniz?
12 Mart'ın yıldönümünde, "Darbeciler yargılansın" diye manşet
atacaksınız, 28 Şubat'ın yıldönümünde ise, "Devlet, kendini korudu"
diyeceksiniz..
Bu kadar ikiyüzlü, bu kadar ilkesiz, bu kadar çelişkili tavır
ortaya koyanları, kim dinler söyler misiniz? Kim dikkate alır, bu
denli çifte standartla hareket edenleri?
Bu ülkede 6 milyon oy almış büyük bir partiyi kapatmak gibi çok
yanlış bir kararı bile savunabilmek için, "Demokrasi kendisini
tabii ki koruyacaktır" türünden bir hukuk cinayetine hokkabazca
gerekçeler üretenler, şimdi "Yeni kanunla birlikte basın özgürlüğü
ortadan kalkmış olacaktır" diyorlar. Oysa, şimdi de onların
mahkumiyetleri için muhatapları pekala, "demokrasi kendisini tabii
ki savunacaktır. Öyle her istediğini yazmak var mı?"
diyebilirler!
Ne diyecekler cevaben?
Var mı yapabilecekleri bir savunma?
Tüm savunma yollarını tıkayan bir medya, artık kendisini
savunabilecek hangi argümanı bulabilir ki?
YAZI:Ali KARAHASANOĞLU
VAKİT