Medya, ABD'ye haksızlık mı ediyor?
Abone olMedyada ABD karşıtı hareketlenmeler, içinde bulunduğumuz şu günlerde sıkça yaşanıyor. Peki medyanın ABD'ye yaklaşımı doğru mu? Oray Eğin'in kaleminden:
Medyada başlayan anti-Amerikancı akımlar köşelerden tüm
Türkiye'ye taştı. Akşam yazarı Oray Eğin, medyanın ABD'ye ön
yargılı yaklaştığını, iyi yanları görmezden geldiğini yazdı. Eğin,
dedi.
Bugünlerde alevlenen Amerika karşıtı tartışmalarda sırf rating
kapmak uğruna, rüzgara kapılıp da biraz ondan pay almak için çok,
hepimiz için çok önemli bir boyut göz ardı ediliyor sanki. Bir
ülkeye karşı çıkmak, bir sistemi eleştirmek hele söz konusu yer
Amerika'ysa elbette çok doğal. Ama entelektüel olmanın, aydınlığın
ön koşuluğu da kayıtsız şartsız Amerikan düşmanlığı mı? İşte bu
noktada ciddi bir tereddüdün oluşması gerekiyor sanki. Belki bir
sürü tavır alınmadan önce üzerinde daha fazla etüd yapılıyordu, ama
Amerikan düşmanlığına gelince iş, boş bir fanatiklikten öteye
geçmiyor sanki.
'Neden karşı olmalıyız' sorusuna pek çok cevap bulunabilir, ama
buna yanıt bulacağız diye körü körüne saplanırsak da bir başka
Amerika'yı, sevilebilir yönlerinin olduğu Amerika'yı da görmezden
gelmeye başlıyoruz sanki.
Halbuki bir de güzel bir Amerika var, sevdiğimiz, eskiden
hatırladığımız bir kıta. Rock müziğinin Amerika'sı mesela.
Romanların, sinemanın Amerika'sı.
Bugün o Amerika'nın hala yaşayan, hala hayatlarımızı güzelleştiren
tarafları olduğunu kim inkar edebilir ki?
Öte yandan, kendisini dünyaya güzel gösteren taraflarını da belki
de yok etme, küstürme çabası içinde bu ülke, bu yeni sistem. Bunda
Bush yönetiminin fena halde payı var tabii ki. Susan Sarandon ve
Tim Robbins çifti bir ara ciddi ciddi Amerika'da yaşamamayı tercih
etmeye hazırlanıyorlardı, Bruce Springsteen bir daha dünyaya
Amerika'da çocuk getirmek istediğini açıklamıştı, kısa süre önce
kaybettiğimiz Susan Sontag da giderek Amerika'nın yaşanacak en
kabus dolu bir yere dönüştüğünden yakınıyordu.
Ancak aynı Amerika, bir yandan da hala kıpırdanmalara açık, umut
dolu birtakım gelişmelere de ev sahipliği yapan bir ülke. Mesela
Disinformation Society diye bir örgüt var. Bir grup solcu Amerikalı
birleşip, ülke genelinde kamuoyu yaratacak önemli işlere imza
atıyorlar. Belgesel çekiyorlar, kitap yayımlıyorlar, İnternet'te
yayımcılık yapıyorlar.
Onların en meşhur işlerinden biri geçen yıl yaptıkları 'Outfoxed'
belgeseliydi. En manipülatif haber kanalı Fox'un yayınlarını altı
ay inceledikten sonra ortaya çıkan bu iş gerçek bir medya etik
dersidir. Kanalın nasıl haber çarpıttığını, Cumhuriyetçilerin
borazancılığını yapmak için ne gibi yöntemlere başvurduklarını
ortaya koyuyordu.
Disinformation'ın yaptığı bir başka önemli çalışma da 'Uncovered'
belgeseli. Burada da Amerikan halkının uyutulduğu Irak Savaşı'nın
iç yüzünü pek çok resmi görevlinin de demeçleriyle
aktarıyorlardı.
Disinformation'ın marjinal bir grup olduğu sanılmasın. Seslerini
gayet gür bir şekilde duyurabiliyorlar. Michael Moore kadar popüler
değiller ama, ondan çok daha ciddiler de. Kitapları Amerika'nın
belli başlı kitapçılarında çok rahat bulunuyor. DVD'leri
İnternet'te amazon.com gibi büyük mağazalarda makul fiyatlara
satılıyor. Amerikan basınının hiç de azımsanmayacak bir bölümü,
vicdanı olan medya da diyebiliriz, onlardan desteğini esirgemiyor.
Bir takılmakta fayda var...
YAZI:Oray EĞİN
AKŞAM