Meclisteki namazın sırrı
Abone olMumcu Erdoğan'ı hainlikle mi suçladı?
Anavatan Partisi lideri Erkan Mumcu'nun açıklamaları sürüyor.
Ankara'nın sert rüzgarı; hangi siyasi partileri, nerelere
götürecek? Mumcu ile Erdoğan arasındaki polemik nereye kadar
sürecek? Anavatan lideri Erkan Mumcu, tüm bu soruları İnternethaber
okuyucuları için cevapladı.
------------
AK Parti'nin Irak politikasını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Irak’ta Amerikan planıyla da uyumlu bir tutumu Türkiye’nin
üstlenebileceği, gösterebileceği hatta rol üstlenebileceği yolunda
işaretler hükümet tarafından verilmiştir. Ve bu süreçten sonrası,
daha başka anlamlara gelmektedir. Burayı sabırla dinle. Çünkü
dananın kuyruğunun koptuğu yer burası. ABD açısından ve Batı
açısıdan önemli olan Irak’ta giriştikleri maceranın sağsalim
sonuçlandırılmasıdır. Öncelikli ve önemli olan salimen
sonuçlandırılmasıdır. Dolayısıyla Kürtler dendiğinde Amerika’nın
aklına gelen Türkiye’deki Kürtler değil, Irak’taki Kürtlerdir.
Onların önceliği Sünnilerin oyunun içine katılması, Irak’ta yeni
dönem için planlanan oyunun içine katılması ve yeni hükümetin
içinde yer almaları, yeni yapıyı onaylamalarıdır. Türkiye, bu
anlamda bir rol üstlenebileceğini göstermiştir. Bu konuda
girişimlerini de ortaya koymuştur. Dolayısıyla Türkiye’nin Irak
tutumunu belirginleştirmesiyle beraber, Türk-Amerikan ilişkilerinde
de bölgeye ilişkin bir belirginlik ortaya çıkmıştır. Bu, PKK’nın
yeri ve önemi konusunda rolü, bu ilişkiler ve bölge siyasetindeki
önemi konusunda yeni bir durum yaratmıştır. Bu yeni durum,
Türkiye’de Kürt siyasetini şiddetten arındırma kararının,
uluslararası ölçekte de verilmiş olması ihtimalini
güçlendirmektedir. Şiddeti belirleyen aktörlerin
etkisizleştirilmesi yönünde adımların atılmasının çok yakında
olduğu bir ihtimal dahilindedir ve bu PKK tarafından da
okunmaktadır.
Bunu daha anlaşılır hale getirdiğimizde şu mu çıkıyor
ortaya? ABD-Türkiye ilişkileri şimdiye kadar gergindi, normale
dönmeye başladı.
Hayır topyekün Türkiye-ABD ilişkileri
hakkında bir yargıda bulunamayız, Irak konusunda..
Evet Irak konusunda..
Irak konusunda
Türk-Amerikan ilişkileri eskiden olduğu kadar bir tutum tenakuzu
içermiyor. Bugün, daha belirgin bir tutum benzerliğinden söz etmek
mümkündür. Bu tutum benzerliğinin yarattığı sonuçlardan bir tanesi;
PKK’nın Kuzey Irak’taki varlığı ve etkinliği meselesinde daha yeni
daha berrak ve ortaklaşılmış bir anlayış birliğinin ortaya çıkmış
olmasıdır. PKK bunun farkındadır. Ve buna karşı kendi reaksiyonunu
ortaya koymaktadır.
Yani telaş içinde
Kendi reaksiyonunu oraya
koymaktadır. PKK’nın istediği şey yeniden, Kürt kamuoyuna dönüp;
"Bakın kardeşim ben eylem yaparsam, Kürtler akıllara geliyor. Ben
eylem yapmazsam siz hiçbir mesafe katedemiyorsunuz. Dolayısıyla,
Kürt halkının silahlı varlığı olan PKK olmadıkça bu meselede hiçbir
ilerleme kaydedilemez” Mesajını Türkiye’de yaşayan Kürtlerin
zihnine sokmaktır.
Peki Meclis'e tekrar dönersek...
Meclise bunu
anlatmaya, olup bitenlerin bir takım asayiş olayları zincirinden
ibaret olmadığını, zincirleme bir etki tepki sürecinin bir safhası
olduğunu, nerede bulunduğumuzun değil, nereye doğru gittiğimizin
yada nereye doğru sürüklendiğimizin önemli olduğunu, bunu anlamadan
ve bu süreçler karşısında ortaklaşılmış bir milli irade üretmeden
bu baş ağrısından kurtulamayacağımızı, bu meselenin üzerinde
siyaset yaparak, sömürülecek bir mesele olmadığını, bu meselenin
Türkiye’nin en önemli meselesi olduğunu, bu mesele karşısında her
meselenin bekleyebileceğini, bu mesele karşısında hiçbirimizin
siyasi pozisyonlarımıza bakmaksızın hepimizin ülkenin orta ve uzun
vadeli çıkarlarını gözeten bir stratejik işbirliği içinde olmamız
gerektiğini anlatıyorum.
Ben bunu anlatırken, bu mesele konusunda milletin mesul tuttuğu,
yetki verdiği milletin vekilleri, "teneffüse çıkmış çocuklar gibi
beni sabote etmeye çalışıyorlardı". Üzüldüğüm şey basit bir ayak
oyununun, çok basit bir çocuk oyununun içine Başbakanı da alacak
biçimde TBMM’de üstelik bu konu görüşülüyorken, üstelik
tutanaklarda kayıtlı bu sözleri söylüyorken yapılıyor olmasıdır. Ve
reaksiyonum nedeni bu konuya duyduğum samimiyettir, bu konuya
gösterdiğim hassasiyettir. Yoksa yani kimi ne kadar ciddiye alıp
almayacağımı çok iyi biliyorum.
Orada başbakanın namaza gitmesiyle ilgili bir ifade
kullandınız, siz namaza gittiğinden emin miydiniz?
Hayır ertesi gün söyledi.
He grupta söylediniz. Bu vatan haini ifadesi ağzınızdan
çıktı mı? Gazetelere yansıdı.
Hayır hayır. Kim için
demişim?
Başbakan için.
Hayır öyle bir şey
söylemedim.
Çünkü öyle bir ifadeyi gazetede okudum.
Hayır
hayır öyle bir şey yok.
Hatta ben gazeteyi de söyleyeyim size.
Hayır
ben öyle bir şey okumadım. Öyle bir şeye rastladınız mı?
Ben gazetede okuduğum için…
Hayır öyle bir şey
yok. Benim söylediğim şey, memleket enfaktüs geçiriyor. Siz dönüp
eğer tırnağınızın ojesiyle meşgul olursanız, bu vatana ihanettir.
Benim dediğim laf bu. Ben herkesi bir ortak duyarlılığa
çağırıyorum.
Bunun namazla alakası var mı?
Yok hayır
namazla hiç alakası yok. Yani ben insanların ibadetlerine her zaman
saygı duydum. Ve mücadelede ettim bu konuda siyaset hayatımda o
başka bir şey. Ama herkes muazzaf olduğu vazifesini bilmelidir.
Türkiye’nin bölünme tehlikesiyle ilgili olduğu bir şey konuşuyoruz,
yani gerçekten namaza gittiyse bile yanlış bir şey yapmıştır. Yani
bu din ona pek çok imkan vermiş. Öğle ile ikindiyi cen etme imkanı
vermiş, kaza etme imkanı vermiş ki ben inanmıyorum namaza gittiğine
de! O namaza gitme değil, o kendince önemsizleştirme etkisi
yaratmak adına başvurulmuş küçük bir tilki kurnazlığı. Ama bunun
gösterileceği yer orası değil. Ne zemin ne zaman ne konu bunun için
uygun değil. Ayıp!
Peki bu terörle ilgili iktidarın bu terörü kullandığı,
istismar ettiğini söylediniz. Bunun muhalefet…
Hayır
terörü söylemedim.
Yada bölücülüğü…
Ben bu konu üzerinden de bir
siyasi nema gözlemlediğini görüyorum.
Bir tek iktidar mı yapıyor bunu?
Hayır bir tek iktidar yapmıyor bunu bugünkü toplantıda da
söyledim!
Mesela mecliste o boy boy gazetelerin gösterilmesi buradan
da böyle o şehit düşen askerlerin üzerine bir nemalama gayreti yok
muydu? Yani orada bir tek sorumluluk sadece iktidarın mı yani siz
demin güzel bir tablo çizdiniz hepimiz elbirliği ile bu işi
çözmeliyiz yani iktidar…
Şimdi bakın ben sadece bu hükümetin değil içinde Anavatan
partisinin de bulunduğu 91’de, birinci tezkerenin de reddedildiği
süreçten bugüne kadar gelen bütün hükümetlerin, bu süreçte sorumlu
olduklarını düşünüyorum. Yani işlerin buraya gelmesinden sorumlu
olduklarını düşünüyorum. Bunu da söyledim; ancak biz bu meseleyi
kucağımızda bulduk. Ne yapalım yani, demeye hiç kimsenin hakkı yok.
Partiler, ülkelerin meselelerini bilerek ve onları çözüm getirmek
için iktidar olurlar.
Ben size bir şey soracağım
Yani böyle bir
ehliyetiniz, böyle bir yeteneğiniz, böyle bir kabiliyetiniz yoksa
gelmeyeceksiniz bu makama. Yani canınız istediği zaman iktidar gibi
canınız istediği zaman muhalefet gibi konuşuyorsunuz yok böyle bir
şey.
Miting meydanında otobüsün üstünde…
Yani
hacıyatmaz rolü iktidar rolü değildir. İktidar dimdik adam gibi
durulacak yerdir. Yani Diyarbakır’a git güvercin, Söğüt’e gel Şahin
olmaz! Ne güvercin ne şahin adam gibi duracaksınız.
Tabi bu aynı tavır sizler içinde geçerli olmalı yani
muhalefet için de geçerli olmalı.
Eğer benim tarzımda
buna aykırı bir şey varsa hesabını vermeye hazırım
Tüm muhalefet için söylüyorum.
Bütün bu riski
göze alarak, bütün bu süreçleri anlattığım; sözgelimi bazın
mensupları o gün olayın bütününü göremedikleri için beni yeren
yazılar yazdılar. Sonra olaylar bu noktaya geldiğinde, benim
öngörülerimi hatırlamadılar yada hatırlamak işlerine gelmedi. Hiç
kimseyi kınamıyorum ama düşünce namusu diye de bir şey var; yani o
gün benim için o sözü söylemek, bir siyasi bedel ödemeyi gerekli
kılıyordu. Ben o siyasi bedel ödeme riskini göze alıp, o sözü
söyledim. O gün, ne söylüyorsam; bugün de aynısını söylüyorum. Ama
git Diyarbakır’a bir türlü, gel Ankara’ya bir başka türlü, git
Söğüt’e başka bir türlü olmaz yani; böyle bir şey olmaz. Yani
Söğüt’te uç düzeyde milliyetçi, Diyarbakır’da yani uç ölçüde
(gülüyor ve susuyor) liberal. Yok böyle bir şey ya kusura bakmayın
bu bir Başbakanlık rolü değil.
Peki muhalefet kanadına baktığımızda bu sizin partinizle
çok alakalı değil ama bazı muhalif partilerden bahsediyorum,
muhalefetten bahsediyorum, seçim otobüsü üzerine bu terörle ilgili
olayı, bölücülükle ilgili, Güneydoğu’daki sorunları istismar eden
“Başbakan PKK’nın ağzıyla konuşuyor” ifadesi doğrumu
sizce?
Siz bana neyi soruyorsunuz yani bunun şık olup
olmayacağını mı soruyorsunuz yoksa içeriğinin yoksa içeriğinin
doğru olup olmayacağını mı soruyorsunuz?
Her iki yönden de soruyorum. Yani bu siyaset anlayışı doğru
bir siyaset anlayışı mı?
Kürt sorunu ve demokratik
cumhuriyet tanımlamalarıyla içerik bakımından yüzde yüz doğrudur,
belgelidir, ortadadır. Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla kendi
örgütüne verdiği talimatlara bakın, kullandığı, tırnak içine aldığı
ibareleri çözüm için yapılan ibarelere bakın, yapılan işlere bakın
ve ondan sonra da cereyan eden süreçlere ve Başbakanın bu konuya
ilişkin tutumlarına bakın yüzde yüz doğrudur.
Devam adecek...
Mumcu ropörtajının ilk bölümü:
Baydemir
Öcalan'ın tercihi olamaz
Yarın
Mumcu'nun Ankara'daki asıl hedefi
PKK nasıl çözümlenir
Muhalefet partileri konusunda ne düşünüyor