Bir duvar yazısı vardır; ’’Anlaşılmak istiyorum ama
yanlış anlaşılmak.’’Ne dersiniz? Bazen siyasiler yanlış
anlaşılmak istiyor olamazlar mı?
Bülent Arınç ve Aylin Nazlıaka arasında geçen diyaloglara tanık
olmuşsunuzdur.
CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın aylar öncesinde kürtaj
tartışmaları sırasında,’’Başbakan vajina bekçiliği yapmayı
bıraksın’’ sözleri gündeme damgasını vurmuştu.
Sayın Arınç’ın aylar sonra,’’Evli bir bayan milletvekili,
çocuğu olan bir milletvekili, kendisiyle ilgili bir organı nasıl
böyle açıkça konuşabilir, nasıl yüzü kızarmaz, benim o zaman yüzüm
kızardı o zaman mahçup oldum’’ açıklaması kafaları
karıştırdı.
Kürsüden bu itirafı yapan Arınç, belli ki söylediklerini iyice
düşünmüş ve gelecek karşı saldırıların bilinciyle hareket
etmiş.
Arınç, yanlış anlaşılma derdinde değil. ’’Ben mahcup bir
insanım, zarif bir hanımefendinin bana bakmasından
sıkılabilirim’’ diyor.
Diğer taraftan da, Kamer Genç’e laf yetiştiriyor ’’Senin
aklın uçkurunda’’ diye. ’’Vajina’’
kelimesinden bir ergen gibi yüzü kızaran Milletvekilimiz
’’uçkur’’ derken gayet rahat…
Sayın Arınç’ın son derece pişkin açıklamaları ve üslubu elbette çok
rahatsız edici.
Söylenecek söz çok…. ’’Siz vajina kelimesinden utanana
kadar, bunlardan rahatsız olun……..’’Yüzünüz bunlardan
kızarsın’’…….Diye başlayan yüzlerce cümle kurabiliriz.
Birçok köşe yazarımız bunun hakkını vermiş.
Ama benim bugün hiç öyle bir niyetim yok.
Yanlış anlaşılmaya çanak tutan sözlerinin ardından gelebilecek
saldırıları ve polemikleri öngören bir zekaya sahip olduğuna emin
olduğumuz Başbakan yardımcısı var karşımızda.
Konuyu başka bir tarafa çekmek istiyorum. Gerçeklerimize…
Hep kadına şiddetten söz ediyoruz. Şiddet denildiğinde ilk aklımıza
gelen, eşinden/sevgilisinden dayak yemiş, gözleri morarmış, bilmem
kaç yerinden bıçaklanmış, korku filmlerini aratmayan
görüntüler…
Oysa ki; kadına şiddetle baş ettiğini zanneden, son on yılda
fiziksel şiddetin ve cinayetlerin arttığı bir iktidar dönemi var
karşımızda.
Diğer taraftan, bugün Mecliste Başbakan yardımcısının bir kadın
Milletvekiline üslubuna baktığımızda, kadının bel altından
vuruluşunun asıl şiddet olduğunu apaçık görebiliriz.
Bugün, fiziksel şiddetten ziyade, çalışma hayatındaki aktif bir
kadının toplumda biraz sırıtması halinde veya mesleki başarıları
erkek rakiplerini geçtiği durumlarda, kadının belden aşağı
vurulması şiddetlerin en büyüğü ama gözden en kaçanıdır.
Bülent Arınç, bir Başbakan yardımcısı olarak sonuna kadar yanlış
bir üslup sergilemiştir.
Ama, bu bizim toplumumuza özgü bir üsluptur.
Erkek egemenliğinin ortaya çıkardığı, anne/babadan çocuklara
geçecek olan aşılması zor bir zihniyettir. Aile Bakanlığı istediği
kadar kadına şiddetle mücadele etsin, bu zihniyet değişmediği
sürece kadın cinayetleri ve şiddet artarak devam edecektir. Bugün,
bunu daha net görebiliyoruz.
Sayın Arınç’da bu toplumun bir ferdidir. Farklı bir tavır
sergilememiştir. O, dışardaki herhangi bir erkek, kadına hangi
gözle bakıyorsa o pencereden bakmıştır.
Yazımı Konfüçyüs’ün bir sözüyle bitirmek istiyorum;
''Araştırma yapıldığı zaman ancak bilgi artırılabilir;
bilgi artırıldığında ancak istek samimi olabilir; istek samimi
olduğunda ancak akıl ıslah edilebilir; akıl ıslah edildiğinde ancak
özel yaşam iyileştirilebilir; özel yaşam iyileştirildiğinde ancak
aile yapısı düzeltilebilir. Aile yapısı düzeltildiğinde ancak
devlet düzen içinde yönetilebilir.''
(Konfüçyüs –
Düşünceler)