"Araplar liderler bizleri ölüme terk etti, kendi koltukları
için bizleri sattı. Bütün dünya Halep'e karşı savaş ilan etmede
birleşti. Amerika bile gizlice savaştı. Kimse bizimle olmadı,
sadece Allah ve Türkiye yanımızdaydı" diyor Halep
cehenneminden gelen Salim...
Bir başka Suriyeli araçtan iner inmez yere kapanıp Türk toprağını
öpüyor. Ardından kendisini karşılamaya gelen bir Türk'ün boynuna
sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlıyor.
Araçlardan indirilen diğer mazlumlar bir yandan gözyaşı
döküyor, diğer yandan tekbir getiriyor: Allah-u Ekber!
"Mazlumun umut ışığının adıdır Türkiye" diye boşa
söylemiyorum.
Düşünün...
Topraklarında 3 milyon Suriyeli'yi misafir ediyor Türk
insanı...
Ama yetmiyor.
Halep'ten gelenleri karşılamak için tüm şehirlerden konvoylar
halinde sınırlara koşuyor. Kimi evinden kaptığı yiyecek ve
giyecekleri, kimi ise çocuğunun oyuncaklarını götürüyor.
"Allah'ım sana şükürler olsun, kurtuldular" diye sevinenler
sevinç gözyaşları döküyor.
Bu manzarayı izledikten sonra Halep düştü diye üzülmüyorum
artık. Viraneye dönmüş şehir onlara, insanları ve insanlığı
kurtarmak bize düştü çünkü...
Arap Birliği Suriye'deki gelişmeleri görüşmek üzere dün Kahire'de
toplanmış.
Şerefi beş para etmez mahluklar.
Yüz binlerce insan öldürülürken, kadınlar tecavüze uğrarken,
çocuklar kimyasal silahlarla vurulurken ortalıkta yoktular.
Halep düştükten ve siviller kurtarıldıktan sonra toplanmayı akıl
edebilmiş şerefi beş para etmezler topluluğu. Hale bakın ki bu
dilsiz şeytanlar, katledilen minik çocukların gittiği cennete
gideceklerine inanıyorlar.
Hepsini toplasan bir Türkiye etmez, tüm liderleri toplasan
Erdoğan'ın tırnağı etmez inanın...
Sevgili kardeşlerim.
Tarih bu günleri yazacak. İçte ve dışta sayısız düşmanla
boğuşmasına rağmen, diğer ülkelerde zulüm gören mazlumlara el
uzatmaktan asla geri durmayan Türkiye'yi ve Türk milletini
yazacak.
Şu yaşananlardan sonra artık yarınlara daha bir umutla bakıyorum.
Bu günler gelip geçecek. Sabah güneşiyle beraber kaybolup giden
sisler gibi geçip gidecek bu günler.
İnanın; bizim yaşadıklarımızın onda birini hangi ülke yaşasa ayakta
duramaz, çöküp giderdi.
Yaptıklarımızla dünyaya bir mesaj veriyoruz.
"Bizi tarih kitaplarında okursanız, satır aralarında bulursunuz.
Ama tarihin kendisine bakarsanız, destanımızı okursunuz"
diyoruz.
Bembeyaz sayfalar, "Yıkılmayan son Kale" olan Türkiye'yi
yazmak için bekliyor.
Yeni bir destan yazmak bizim elimizde...
Dipnot: Timur Onur diye bir kardeşim var. Tek başına
bir mücadele verdi, Suriyeli yetim çocuklar için dünyanın yardımını
topladı.
Bot, mont, kazak, oyuncak ve daha neler neler...
Cumartesi günü Timur'un da olduğu gönüllü bir grupla birlikte
Hatay'a gidiyoruz. Önce Suriyeli yetim çocuklarla buluşup bu
yardımları dağıtacağız. Ardından Halep'ten gelen
kardeşlerimizi sınırda karşılayacağız.