Mars neden bu kadar önemli? Neden Mars için birçok proje yapıldı ve hala yapılıyor? Neden devletler milyarlarca doları Mars ve genel anlamda uzay araştırmalarına ayırıyor? Gelecekte hangi Mars projelerinin hayata geçirilmesi planlanıyor? Oxford Üniversitesi, Astrofizik Bölümü öğretim üyesi Astronom Selçuk Topal'dan yanıtlar... 28 Eylül 2015 Pazartesi günü NASA belki de bugüne kadar ki en önemli bilimsel keşfin duyurusunu yaptı. Mars'ta sıvı olduğuna dair ciddi bir kanıt bulduğunu açıkladı. Sulandırılmış tuz olarak nitelenen ve mevsimsel akıntılar halinde kendini gösteren bu buluş Dünya dışı yaşam arayışında insanlığı çok heyecanlandırdı. Güneş'ten uzaklığına göre 4. sırada yer alan ve Merkür'den sonra Güneş sisteminin en küçük 2. gezegeni olan Mars Dünya'nın kuzeni olarak düşünülebilir. Bir Mars günü bir Dünya gününden sadece birazcık daha uzun. Bir Dünya günü yaklaşık 24 saat iken, bir Mars günü yaklaşık 24 saat 40 dakika. Yani bir gün Mars'a insan ayak basarsa gündüz ve geceye uyum sağlamakta zorluk çekmeyecek gibi görünüyor. Dünya ile Mars arasındaki bir diğer benzerlik ise mevsimsel değişimler. Bildiğimiz gibi mevsimlerin oluşma nedeni Dünya'ya gelen Güneş ışınlarının açısında yıl boyunca meydana gelen değişimlerdir. Bunun nedeni de Dünya'nın Güneş etrafındaki yörüngesinde 23.5 derecelik bir eğiklikle durmasıdır. Ancak Mars için bu eğiklik açısı 25.2 derecedir. Bir Mars yılı (686 Dünya günü) yaklaşık 2 Dünya yılına eşittir. Bu da demek oluyor ki bir Mars mevsimi bir Dünya mevsiminden yaklaşık 2 kat daha uzun sürüyor. İşte bu nedenlerle Dünya'nın neredeyse yarısı büyüklüğündeki Mars Dünya'nın minik kuzeni olarak görülebilir. Mars aslında ölümcül bir gezegendir. Bunun iki ana nedeni var. 1. Mars'ta sıcaklık çok düşüktür ve -87 santigrad dereceye kadar düşebilir. Adeta Antartika! Mars üzerinde sıcaklık aslında 0'ın üzerine nadiren çıkar. 2. Mars'ta Dünya'dakine benzer bir atmosfer yoktur. Dünya atmosferinin %1'inden bile daha incedir. Mars atmosferinin neredeyse %95'i karbon dioksitten oluşuyor! Yani Mars yüzeyinde özel kıyafetler olmadan dolaşmak imkânsızdır. Adını Roman savaş tanrısından alan Mars 'kızıl gezegen' olarak adlandırılır. Bunun nedeni yüzeyindeki demir oksittin (yani demirin paslanması olayı) gezegene kan gibi kızılımsı bir renk vermesidir. Rusya, ABD, Avrupa ve Hindistan tarafından bugüne kadar onlarca uzay aracı Mars'a gönderildi. Mars ilk kez 1964 yılında bir uzay aracı tarafından ziyaret edildi. Yani Ay'a ayak basılmadan 5 yıl önce! Marine 4 isimli NASA'ya ait bu araç Mars'a ilk kez en yakın geçişi yapan uzay aracı oldu. Daha sonra Mars etrafında bir yörüngede dolanacak şekilde tasarlanan birçok uzay aracı gönderildi. Birçok deneme başarısız olsa da bazıları uzun süre Mars etrafında dolanarak gezegenin ayrıntılı görüntülerini elde etti. Mars yüzeyine inmek ise daha büyük bir çaba gerektiren daha karmaşık bir iş. Bunu ilk başaran uzay aracı NASA'nın Viking 1 isimli uzay aracı oldu. Viking 1 Mars'a 1975 yılında gönderildi ve başarılı bir iniş gerçekleştirdi.Bir uzay aracını milyonlarca km uzaklıktaki bir gezegene indirmekten daha zor olan şey ise o uzay aracını gezegen üzerinde indirdikten sonra sorunsuz bir şekilde hareket ettirebilmektir. NASA'nın Pathfinder (Rehber) isimli uzay aracı 1997'de gezegene başarılı bir şekilde indi ve taşıdığı 10 kiloluk hareket kabiliyetine sahip tekerlekli minik robotik araç Sojourner (Misafir) gezegen üzerinde 3 ay süren araştırmalar yaptı. Daha sonra daha iyi bir robotik araç olan Spirit (İnsan Ruhu) Mars'a 2004'te iniş yaptı ve 6 yıl boyunca sorunsuz şekilde çalıştı. En son gönderilen ve halen çalışır durumda olan iki uzay aracı ise belki de sağlamış olduğu bilgiler açısından en önemlileridir. Bunlardan ilki Opportunity (Fırsat) Spirit uzay aracının ikizidir ve Spirit'den 3 hafta sonra Mars'a iniş gerçekleştirmiştir. 2012'de gezegene iniş yapan ve halen çalışır durumda olan bir diğer araç ise Curiosity (Merak) uzay aracıdır. Bu iki araç toprak ve kaya örneklerini incelemek için özel olarak yapılmış bilimsel laboratuvarları üzerlerinde taşımaktadırlar. Sadece yüzeye inen araçlar değil Mars etrafında yörüngede dolanan araçlar da inanılmaz bilimsel keşiflere imza atabiliyor. 2005 yılında Mars'a gönderilen 720 milyon dolarlık Mars Reconnaissance Orbiter isimli uzay aracı onlardan biri ve belki de artık en meşhuru. Çünkü bu araç NASA'nın 28 Eylül 2015'te duyurduğu, ve belki de şu ana kadar ki en büyük keşfi olan, Mars yüzeyinde sıvı suyun varlığına ilişkin en güçlü delili buldu: sulandırılmış tuz akıntıları. NASA Mars'taki geçmiş ve eğer varsa hali hazırdaki yaşam olasılıklarını araştırmak için 'Seek Signs of Life - Yaşam İşaretlerinin Peşinden Koş' isimli bir Mars araştırma programını sürdürüyor. Bu amaçla yakın bir gelecekte başka uzay araçları da Mars'a gönderilecek. Örneğin, NASA 425 milyon dolarlık InSight isimli bir aracı 2016 yılında gönderip Mars yüzeyinin daha derinlerini sismik açıdan incelemeyi planlıyor. Mars 2020 Rover isimli robotik araç ise 2020 yılında Mars'a gönderilecek ve öncelikli amacı Mars üzerinde yaşam arayışı olacak. Belki de Mars ile alakalı en heyecan verici proje NASA'nın Orion isimli projesi. Bu proje 4 astronotu Güneş sistemimiz içeresinde daha uzaklara götürebilmek amacıyla NASA tarafından halen geliştirme aşamasında olan bir insanlı uzay aracı projesi. NASA 2050 yılına kadar Mars'a insanlı uçuş gerçekleştirmeyi planladığı bu proje üzerinde hala çalışıyor ve sürekli testler yapıyor. Sadece NASA değil, Avrupa Uzay Ajansı (ESA) da ExoMars isimli hareket kabiliyetine sahip bir uzay aracını 2018'te Mars'a göndermeyi planlıyor. Hindistan Uzay Araştırmaları Organizasyonu (ISRO) ise 2014 yılından beri Mars yörüngesinde dolanan kendilerine ait uzay aracına ilave olarak 2018-2020 tarihleri arasında bir uzay aracını daha Mars'a göndermeyi planlıyor. ESA ve Rus Federal Uzay Ajansı'nın ortaklaşa bazı Mars projeleri de bulunuyor. Öyle görünüyor ki yakın bir gelecekte Mars hakkında daha birçok keşif haberi duyacağız. Peki neden bazı devletler milyarlarca dolar yatırıp Mars'ı ve genel anlamda yaşadığımız evreni anlamaya çalışıyor? Aslında bunun çok mantıklı ve ileri görüşlülük timsali birçok nedeni var. 2005 yılında Mars'ın kuzey kutbundaki bir krater içerisinde su buzu bulunması Mars'taki hayat arayışında önemli bir adım oldu. Yakın bir zamanda elde edilen bulgular gösteriyor ki Mars yüzeyinde geçmişte devasa okyanuslar vardı. Su bildiğimiz anlamda bir yaşam formu için anahtar özellik taşıyan bir molekül. Vücudumuzun ve gezegenimizin yüzeyinin büyük bir çoğunluğu su. İşte bu nedenle su varsa hayat vardır diye düşünüyoruz. Eğer Mars geçmişte okyanuslara sahip ise bu bir zamanlar Mars'ta hayat olduğu anlamına geliyor. Peki ne oldu da Mars bir anda iklimsel değişimlere uğrayıp yüzeyindeki suyu kaybetti? İklimsel değişimlerin gezegeni yaşanmaz hale getirmesi ani değil de uzun yıllar alan bir süreç miydi? Acaba günümüzde Dünya'nın yavaş yavaş başına gelen şey de bu mu? Bu nedenle mi Dünya üzerinde her geçen gün şiddetini arttıran iklimler görüyoruz? Küresel ısınma gerçekten var mı? Mars'ta geçmişte yaşam olmasa bile acaba bir gün üzerinde yaşam barındırabilecek koşullara sahip olabilir mi? İşte bu sorulara yanıt bulmaya çalışıyoruz ki üzerinde yaşadığımız gezegenin akıbeti hakkında daha doğru bilgilere sahip olalım. Belki bu sayede gezegenimizi yok olmaktan kurtarabiliriz. Belki… Elbette bu tarz uzay araştırmalarının tek getirisi bu değil. Bu amaçla hayata geçirilen her proje tasarım ve uygulama aşamalarında birçok teknolojik ve bilimsel gelişimi de beraberinde getiriyor. Bunlardan en basit örnek belki de çoğumuzun kullandığı kablosuz internet bağlantı teknolojisi olan WiFi. WiFi radyo astronomi çalışmaları esnasında geliştirilmiştir. Buna benzer birçok örnek verilebilir. İşte bilimsel araştırmalara önem veren böyle projelerin mimarı olan ülkeler Dünya'da bilim ve teknoloji anlamında lider konuma geliyorlar. Bu sayede bilim ve teknoloji üreten devletler haline gelerek ekonomilerine büyük bir katkı sağlıyorlar. Bu da o devletlerde yaşayan insanların gelir düzeyinin yükselmesine neden oluyor. Gördüğünüz gibi bilimsel araştırmaların yararı saymakla bitmiyor. Dünya dışı yaşam arayışımızda Mars her zaman özel bir yere sahipti ve hala da öyle. Mars yüzeyinde keşfedilen sıvı suyun varlığına dair kanıt öyle gösteriyor ki belki de Dünya dışı yaşamı bulacağımız ilk yer minik kuzenimiz Mars olacak. Sadece Mars değil Güneş sistemimizdeki dev gezegenlerden Jüpiter ve Satürn'ün uydularında da suyun olduğuna dair kanıtlanmayı bekleyen ciddi bulgular var. İnsanoğlu olarak Evren'in büyüklüğü ile kıyaslanabilecek devasa egomuzdan sonra ikinci en önemli özelliğimiz belki de kocaman merakımız. Bu merakın ülkemizin her yerini sarmasını ve uzay bilim ve teknolojilerine daha fazla zaman ayıran ve yatırım yapan bir ülke konumuna gelebilmeyi diliyorum.