Peki ihtiyacımızdan fazlasını almaktan nasıl kaçınabilir, mutfak masraflarımızı azaltmak için neler yapabiliriz? İşte çok işinize yarayacak bazı ipuçları… Kapıdan girer girmez fırında pişen ekmeklerin ya da ızgaradaki sucukların kokusunu alıyorsunuz ve bir anda iştahınız açılıyor. Bu da alışveriş yaparken daha kontrolsüz hareket ettiğiniz anlamına geliyor. Normalde almayacağınız şeyleri de alıyorsunuz. Alışveriş arabaları gittikçe büyüyor ve bu da sizi daha fazla alışveriş yapmaya itiyor. ABD'de bir süpermarkette test olarak her zamankinin iki katı büyüklüğünde alışveriş arabaları kullanıldığında müşterilerin yüzde 19 daha fazla alışveriş yaptıkları gözlenmiş. Manav reyonu genellikle marketlerin girişinde yer alıyor. Çünkü sebze ve meyvelerin parlak renkleri moralinizi düzeltip sizi daha fazla alışveriş yapmaya yönlendiriyor. Kasa koridorları gittikçe daralıyor. Çünkü alışveriş yapanların yüzde 60'ı gereksiz olduğunu düşündükleri ürünleri ödeme aşamasında geri bırakıyor. Dar alanlarda bu muhakemeyi yapmak ve fazlalıkları bırakmak daha zor oluyor. Marketlerde hiç saat ya da pencere olmadığını fark ettiniz mi? Dahası yılın hangi günü, günün hangi saati olduğundan bağımsız ışıklandırma ve sıcaklık da hep sabittir. Çünkü içeride uzun süre zaman harcamanız için ellerinden geleni yapıyorlar. Bir kutu yumurta almaya girip bir araba dolusu erzak alıp çıkıyorsanız bu taktiklere kurban gidiyorsunuz demektir. Alışverişteyken sık sık saatinize bakın. Markette daha az para harcamak istiyorsanız kulaklılarınızı takıp hareketli bir müzik dinleyin. Marketlerde genelde kalp atış hızınızdan daha yavaş müzikler çalınır. Bu da müşterileri markette daha fazla zaman harcayıp yüzde 29 daha fazla alışveriş yapmaya yönlendirir. Ortalama bir tüketici sadece dört tane ürünün fiyatını biliyor bunlar da ekmek, süt, yumurta gibi temel birkaç gıda maddesi. Bunun dışında alışveriş yaparken harcadığı para o ürünün maliyetinin altında mı üstünde mi buna dair hiçbir fikri olmuyor. Bu nedenle son alışverişinizin fişini saklayıp yanınızda götürmeyi ihmal etmeyin. Fiyatları karşılaştırın. Eğer bir düşüş görüyorsanız stok yapmanın zamanı demektir. Şarküteri reyonu ile peynir ya da et dolabında aynı ürünler sırf sunum farkı nedeniyle farklı fiyatlarla satılıyor olabilir. Alışverişinizi yaparken buna dikkat edin. Sebze ve meyvelerin üzerine sıkılan su daha taze ve doğal görünmelerini sağlamanın yanı sıra aldığınız ürünlerin daha hızlı çürümesine ve tartıda daha ağır çekmesine neden oluyor. Torbaya atmadan önce sularını silkelemeyi ihmal etmeyin. "Bir alana ikincisi yarı fiyatına" gibi bir kampanyada indirim aslında yüzde 50 değil, ürün başına yüzde 25'tir. Bu tür kelime oyunlarının kafanızı karıştırmasına izin vermeyin. Süpermarketlerde çok satılması hedeflenen pahalı ürünler, daha az satılması sorun olmayacak aşırı pahalı türdeşlerinin yanına konur. Böylece, "O kadar da kötü değilmiş" demeniz beklenir. Nitekim siz de tam olarak bunu der, normalde pahalı diye almaktan vazgeçeceğiniz bir şeyi alıverirsiniz. Dört tane biberi tek tek torbaya koyup tarttırdığınızda, çok büyük ihtimalle dördü bir araya paketlenmiş biberlere ödediğinizden daha az para ödeyeceksiniz. Ambalajın kolaylığına kanmayın. Koridorların iki ucunda yer alan standlar genellikle indirim standı gibi görülür ama aslında buralar markaların belli ürünleri öne çıkarmak için kullandıkları promosyon alanlarıdır ve oralarda satılan ürünlerin fiyatında indirim yoktur. Aynı şekilde marketlerin broşürlerinde öne çıkarılan ürünlerin de hepsi indirimli değildir. Marketlerde, türdeş ürünlerden en pahalı olanı göz hizanıza ya da hemen altına yerleştirilir. En ucuz olan ürünler ise ya en altta ya da en üsttedir. Dolayısıyla onları görme ihtimaliniz pahalı ürünleri görme ihtimalinizden daha zayıftır. O nedenle alışveriş yaparken ilk gördüğünüzü almak yerine bütün rafı taramalısınız. Mümkünse marketin çok kalabalık olmadığı saatlerde alışveriş yapmaya çalışın. Bilimsel araştırmalar kalabalık saatlerde insanların normalden daha fazla alışveriş yaptığını çünkü grubun bir parçası olmak istediğini gösteriyor. Hafta sonu yerine pazartesi ya da salı günü markete gitmek kalabalıktan kaçınmanızı sağlayabilir. Marketler çocuklu müşterileri çok sever. Onlar için özel arabalar bile üretirler. Yeter ki huysuzlanmasınlar ve siz de içeride uzun uzun dolaşın. Üstelik sizin alacağınız ürünler göz seviyenizdeyken çocuğunuzun alması hedeflenen ürünler de alt kısımlara yerleştirilir ki çocuğunuz görüp isteyebilsin. Tavuğunuzu parçalar halinde almak yerine bütün alın. Göğüs, but ve bageti ayrı ayrı aldığınızda ödeyeceğiniz para, tavuğu bütün aldığınızda ödeyeceğiniz paradan çok daha fazladır. Parçalama işini kendiniz yapabileceğiniz gibi kasap reyonu görevlisinden de rica edebilirsiniz. Büyük ihtimalle olumlu yanıt alacaksınız. Aynı şey et için de geçerli. Marketlerde dolaşmak için almayacağınız ürünlerin durduğu rafları kullanın. Örneğin kediniz yoksa kedi mamalarının durduğu koridoru geçiş için kullanabilir, böylece sırf gözünüze ilişti diye gereksiz parçalar almaktan kaçınabilirsiniz. Yanlışlıkla bir koridora girdiğinizde arabanızı sağa sola çarpmadan rahatlıkla döndürüp çıkabiliyor musunuz? Muhtemelen hayır. Onun yerine koridorun sonuna kadar ilerleyip oradan devam etmek zorundasınız. Hem belki bu arada ihtiyacınız olduğunu fark etmediğiniz bir şeyleri de alabilirsiniz. Marketlerin dış raflarında manav, fırın, kasap, süt ürünleri gibi temel gıda ürünleri bulunur. Alışveriş yaparken mağazanın dış koridorlarında dolaştığınızda daha pahalı olan işlenmiş gıdalardan uzak durabilirsiniz. Ödeme aşamasında, "Falanca kartınız var mıydı?" diye sorar kasiyerler. "Yok" dediğinizde de hemen ücretsiz kart çıkarmanıza yardımcı olmayı teklif eder, bu sayede indirim kazanabileceğinizi söylerler. İndirim güzel ama bu kart sayesinde bütün satın aldıklarınızın kaydının tutulduğunu, karşınıza çıkan reklamların, indirimlerin sizin alma alışkanlıklarınıza göre şekillendirildiğini de unutmayın. Çok alakasız reyonlar olsalar bile, mısır gevreğinin yanına süt, kedi mamasının yanına tüy toplayıcı rulo koyduklarında size iyilik yaptıklarını düşünüyor olabilirsiniz. Ama gerçekten o süte ihtiyacınız var mıydı acaba? Rafların ve etiketlerin renkli olması tabii ki dikkatinizi çekmek için ancak hangi rengin kullanıldığı da önemli. Örneğin kırmızı iştahınızı kabartıyor, aç hissetmenize neden oluyor. Sarı ise mutluluk ve dostluk hissetmenizi sağlıyor. Bunların ikisi bir araya geldiğinde de çok dostane bir ortamda çok kabarmış bir iştahla önünüze geleni almaya meyilli oluyorsunuz. Süpermarketlerdeki etiketlerinde hiç tam fiyat görüyor musunuz? Fiyatların sonu hep ya 49, 90 ya da 99 kuruştur. Çünkü 4 lira 99 kuruşluk bir ürün aslında pratikte 5 lira olsa da beyniniz 4'ü algılamayı tercih eder. Dahası fiyat etiketlerinde para birimi de yazmaz. "Sadece 4.99!" Para birimi olmadan para harcadığınızı daha az hissedersiniz.