Mansur Yavaş AYM’ye güveniyor
Abone olYerel seçimlerde CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mansur Yavaş, Anayasa Mahkemesi’nin yargı denetimi görevini serbestçe, siya...
Yerel seçimlerde CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı
Mansur Yavaş, Anayasa Mahkemesi’nin yargı denetimi görevini
serbestçe, siyasi ve sosyal baskı altında kalmadan karar vereceğine
olan inançlarını muhafaza ettiklerini belirtti.
CHP’li Mansur Yavaş yaptığı yazılı açıklamada, bazı basın yayın
organlarında, Anayasa Mahkemesi’nin daha önce vermiş olduğu bir
karara atıf yapılarak, Yüksek Seçim Kurulu kararlarına karşı
Anayasa Mahkemesi’ne gidilmesinin mümkün olmadığına ilişkin yorum
ve haberler yayınlandığını hatırlatarak, şunları kaydetti:
“Tarafımızın Anayasa’nın 67. maddesinde ve AİHS’ye ek 1 numaralı
protokol 3. maddesinde tanımlanan serbest seçim hakkı, Anayasa’nın
36. maddesinde ve AİHS’in 6. maddesi (1) numaralı fıkrasında
tanımlanan adil yargılanma hakkı ve Anayasa’nın 25-26. maddeleri
ile AİHS’in 10. maddesinde tanımlanan ifade özgürlüğü hakları,
Yüksek Seçim Kurulu’nun başvurumuza konu olan hukuka aykırı kesin
kararı ile ihlal edilmiştir. 1982 Anayasası’nın 2. maddesinde
Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu belirtilmekte, 5.
maddesinde devletin temel amaç ve görevleri arasında hukuk devleti
ilkesiyle bağdaşmayan engelleri kaldırmak sayılmakta, 11.
maddesinde Anayasa hükümlerinin yasama, yürütme ve yargı
organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri
bağlayan temel hukuk kuralları olduğu, kanunların Anayasa’ya aykırı
olamayacağı ifade edilmekte, 8. ve 123. maddelerinde ise idarenin
yasallığı ilkesi vurgulanmaktadır. Anayasada farklı şekillerde
ifade edilen hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilebilmesi ve
sürdürülebilmesindeki hayati rol temel hak ve özgürlükleri esas
alan yargı denetimidir. Basında yer alan haberlerde geçen ve
Anayasa Mahkemesi’nin sadece iki üyesinden oluşan bir komisyon
tarafından 2013 yılında verildiği anlaşılan kararda dayanak olarak
Anayasa’nın 79. maddesi ve Anayasa Mahkemesi Kuruluş ve Yargılama
Usulü Kanunu’nun 45/3. maddesindeki ‘Anayasa’nın yargı denetimi
dışında bıraktığı işlemler bireysel başvurunun konusu olamaz’ hükmü
gösterilmiştir. Ne var ki, Anayasa’nın 79. maddesindeki ‘YSK
kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz’ hükmünden
anlaşılması gereken ise tıpkı Anayasa tarafından diğer Yüksek Yargı
organlarına tanınmış olan ‘kararlarının kesin olması’ olmalıdır.
Şöyle ki, Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin bir
hukuk devleti olduğu belirtilmiş, 5. maddesinde devletin temel amaç
ve görevleri arasında hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayan engelleri
kaldırmak sayılmış, 11. maddesinde Anayasa hükümlerinin yasama,
yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve
kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu, kanunların
Anayasa’ya aykırı olamayacağı ifade edilmiş, 8. ve 123.
maddelerinde ise idarenin yasallığı ilkesi vurgulanmıştır.”
“Anayasada farklı şekillerde ifade edilen hukuk devleti ilkesinin
gerçekleştirilebilmesi ve sürdürülebilmesindeki hayati rol temel
hak ve özgürlükleri esas alan yargı denetimidir” diyen Yavaş,
“07.05.2010 tarih ve 5982 sayılı Kanun’la Anayasa’ya getirilen
değişikliklerin ardından 1982 Anayasası’nın özgün halinde hayat
bulan anayasal alan ve anlayış kökten ve radikal biçimde
değişmiştir. Yeni özgürlükçü anlayış dahilinde, temel hak ve
özgürlüklerin korunması ve ihlal edilmelerinin engellenmesinin
anayasal teminatını ve denetimini esas alan ve böylelikle temel hak
ve özgürlüklerin ihlalini koruyucu bir mekanizma getiren yepyeni
bir anayasal alan yaratılmıştır. Bu bağlamda, 1982 Anayasası’nın
özgün halinden itibaren yer alan 79. maddesindeki ‘YSK kararları
aleyhine başka bir mercie başvurulamaz’ hükmü anılan yeni koruyucu
mekanizma karşısında ancak söz konusu kararların kesin olması
anlamını taşıyabilecektir. Aksi şekilde söz konusu hükmü, temel
hakların ihlali halinde dahi Anayasa Mahkemesi’nin yargısal
denetimi dışında tutulacağı şeklinde yorumlamak, siyasal katılım
haklarıyla ilgili çok önemli kamu gücü işlemlerinin temel hak ve
özgürlüklere uygunluk bakımından denetlenememesi sonucunu
doğuracağından bireysel başvuru rejiminin getiriliş amacı ve
rasyosuna aykırı düşecek, bireysel başvuru kurumu ile getirilen
özgürlükçü/koruyucu mekanizmayı hiçe sayacaktır” dedi.
"İHLAL NEDENİ" İDDİASI
AİHM’in ilgili içtihatları incelendiğinde de seçim
uyuşmazlıklarının karara bağlanmasında keyfi karar alınmasının
ihlal nedeni olduğu görüldüğünü dile getiren Yavaş, şu ifadelere
yer verdi:
“AİHM’in Kovach v. Ukrayna Kararında, mahkeme ‘Seçim Kurulu’nun
kararının keyfi olduğu’ gerekçesiyle serbest seçim hakkının ihlal
edildiği kararını vermiştir. Aynı şekilde AİHM’in verdiği Namat
Aliyev v. Azerbaycan kararındaki serbest seçim ihlali kararı ve
gerekçeleri de başvurumuza konu YSK kararına yönelik alınması
gereken ihlal kararına emsal oluşturmaktadır. AİHM söz konusu
kararında özetle ‘her ne kadar seçim sürecinin karmaşıklığı ve
zaman sınırlamaları ile seçimlerin aksatılmaması/gecikmemesi
nedeniyle, yerel otoritelerin seçim uyuşmazlıklarına dair alacağı
kararlar belli usul şartlarını karşılamasa ve ayrıntılı gerekçeler
içermese de, bu durum itiraz sürecinin etkililiğini zayıflatacağı
yönünde anlaşılmamalıdır. Şöyle ki, seçim usulsüzlüğü iddialarının
esasının irdelenmesine yönelik ‘hakiki bir gayret’ gösterilmesi
temin edilmeli ve verilecek kararlar yeterince
gerekçelendirilmelidir. Görülen davada ise seçim kurulları ve
mahkemelerinin kararları başvurucunun seçilme hakkının korunmasında
‘hakiki bir gayret’ gösterilmediği görülmektedir hususlarına yer
vermiştir. Tarafımızın seçme seçilme hakkı, YSK’nın başvuruya konu
kararın verilmesi esnasında göstermesi gereken ‘hakiki gayret’i
göstermemesi nedeniyle ihlal edilmiştir.”
AYM’YE İNANCIMIZI MUHAFAZA EDİYORUZ
“AYM’nin bu husustaki eğilimini, medyadaki haberlere konu olan ve
2013 yılında sadece iki üyeden oluşan bir komisyon tarafından
verildiği ifade edilen dar ve eski tarihli yorumu aşan biçimde, en
sonuncusu Şubat 2014 tarihli Taşpınar Kararında olduğu üzere açıkça
ve ayrıntılı olarak, özgürlükçü bir yorumla, bir hukuk devletinde
olması gerektiği üzere yargı denetimi dışında kalan işlemlerin
kapsamını daraltan ve Anayasa’nın ruhuna daha uygun bir yorum yapan
eğilimini benimsemekte ve doğru bulmaktayız” diyen Mansur Yavaş,
şunları kaydetti:
“Bu noktadan sonra, bir demokratik hukuk devletinde Anayasa
Mahkemesi’nin yargı yetkisini kullanmasına ve özgürce karar
vermesine müdahale olarak yorumlanabilecek veya mahkemeyi baskı
altına alma ihtimali bulunan bu tarz tartışmaların tarafı ve konusu
olmak istemediğimizi, bu dakikadan sonra yapılacak tartışmaların
hukuki olmaktan uzak spekülatif tartışmalar olacağını
düşündüğümüzü, bu nedenle Anayasa Mahkemesi’nin yargı denetimi
görevini serbestçe, ne siyasi ne de sosyal baskı altında kalmadan
karar vereceğine olan inancımızı muhafaza ettiğimizi kamuoyuna
saygıyla duyururuz.”
(İHA)