M.Ali Yılmaz'dan dobra dobra
Abone olDevlet eski Bakanı, Trabzonspor'un eski ve Onursal Başkanı Mehmet Ali Yılmaz'dan siyaset ve medya dünyasına sıcak mesajlar. M.Ali Yılmaz herşeyi açık açık konuştu.
Dünden Bugüne Tercüman Gazetesi'nden İlayda Çokuslu sordu,
Yılmaz dobra dobra cevap verdi.
Mehmet Ali Yılmaz "Size 'baba' diyorlar. Baba mısınız sahiden"
sorusu üzerine uzun uzun güldü. "Tabii ki babayım. Hem de en
babasından. Tam 5 çocuğum var" dedi.
Devlet eski Bakanı, Trabzonspor'un eski ve Onursal Başkanı ve aynı
zamanda işadamı Mehmet Ali Yılmaz'la buluşmamız epey zor oldu. Uzun
süredir hiçbir basın organına özel röportajlar vermeyen Yılmaz, en
sonunda ısrarlarıma dayanamayıp "peki" dedi ve bol kahkahalı, çokça
cesur beyanatlı bir söyleşi gerçekleştirdik. Özel, tüzel, siyaset,
iş dünyası, ekonomi üzerine samimiyetle sorular sordum, kendisinden
de aynı samimiyetle cevaplar aldım.
Ona "Baba" diyorlar. Evet o bir "Baba". Tam 5 çocuk sahibi
konuşurken mavi gözlerinin ta içi gülen bir baba... İş hayatında en
dipten, en üst noktaya azmi ve zekâsıyla gelmiş mangal yürekli ve
en önemlisi yardımsever bir adam...
Onu siyaset sahnesinde bir daha ki seçimlerde yeniden göreceğiz.
"Bilerek ya da bilmeyerek yapılmayan, yapılmamış çok şey var"
diyor. Halkın içinde dolaşıp ne istediklerini, en çok nelerin
onları üzdüğünü takip ediyor. Uzaktan her şeyi gözlemliyor ama
şimdilik sesini çıkarmıyor... Aynı şey Trabzonspor için de geçerli.
"Her an her şey olabilir" diyor.
Mehmet Ali Yılmaz ticari anlamda nasıl buralara geldi?
Küçüklüğümden beri bir şeyler yaptım. Dereotu, nane, biraz
büyüyünce de Kadıköy'de karpuz sattım. Çalışarak okudum, mühendis
oldum. Mühendis olunca şantiyelerde çalışmaya başladım. Daha sonra
Kadıköy'de Altıyol'da bir proje ofisi açıp projeler yaptım ve
şantiyeciliği de hızlandırdım. Daha sonra ise ufak ufak taahhüt
işlerine girdim ve işlerimi büyüttüm.
Devletten mi aldınız bu işleri?
Evet hep devletle, ağırlıklı olarak da NATO ve Milli Savunma'yla
çalıştım. 1978'den 1988'e kadar da, Türkiye vergi rekortmeni
oldum.
Herkes sizin gibi nane karpuz satarak bu noktaya gelebilir mi?
Kafayı çalıştırmak, risk almak çok önemli. Tabi biraz da Allah'ın
takdiri. Azimle çalışırsan, başaracağım dersen başarırsın
İLK seçimde siyaset sahnesinde olacağı mesajı veren Güneş
Gazetesi'nin eski sahibi Yılmaz, bir yandan medyaya dönüş
hazırlığında olduğunu da saklamadı: "Çoğunluk hisselerinin bende
olması şartıyla Star'a talibim. Bu işe 40 milyon dolar
ayırdım."
Önümüzdeki seçimlerde siyasette olacağını söyleyen Mehmet Ali
Yılmaz, Star Gazetesi için 40 milyon dolar ayırdığını söyledi
Tercüman'da arada yazdığınız yazılar haricinde sizden haber alamaz
olduk. Nerelerdesiniz?
Söylediklerim o kadar çok speküle ediliyor ki, kavga etmemek için
biraz geride duruyorum.
Ortalıkta da olmayınca çeşitli dedikodular üretiliyor. Yoksa
emekliye mi ayırıyorsunuz kendinizi?
Ben buradayım ve işimi yapıyorum. Yoksa emekliye ayrıldığım falan
yok. Kaçan ya da şöyle söyleyelim korkan adam ortalıkta olmaz.
Ancak çıkıyorum piyasaya millet her türlü melâneti bize
işliyor.
Ne gibi melânet?
25 senedir kamuoyunun önündeyim. Ancak zaman zaman kötü şeyleri de
yapabilirim gibi bir imaj yarattılar.
Bunların hepsi yakıştırma mıydı sizce?
Elbette ki öyle. Kötü bir şey ya da şeyler yapan adam ortalıkta
rahatça dolaşabilir mi, dolaşamaz. Bir takım insanların tekerine
çomak sokmuşumdur ve yakıştırma yapmışlardır. Çamur at izi kalsın
meselesi anlayacağınız.
Size "Baba" diyorlar. Baba mısınız sahiden?
Tabi ki babayım. Hem de en hasından. Tam 5 tane çocuğum var
(Gülüyoruz)
Farklı soracağım o zaman. Asar, keser falan 'Ağır abi' durumları
yani.
Öyle olsam nasıl burada olacağım? Ağır abi tamam ama asar, keser
değilim.
Konuşurken gözleri gülen ağır abi de farklı oluyormuş meğerse. (Biz
heep gülüyoruz)
Ya değil mi bak. Benim gibi adam asar, keser olamaz. Sadece olaylar
ciddileşirse ağır abi olabilirim ama genelde haddini bilen,
insanları seven biriyim.
Peki 'Ağır abi' sizce ne demek?
Toplumda sözü geçen, sayılan insan demek. Bunun karşılığında mafya
demek çok ayıp bence. Çünkü mafya güçlü demektir. Kastettiğim de
hem iş yani ekonomik, hem de siyasi anlamdaki güçlülüktür.
Filmlerdeki gibi adamların patır patır vurulması olayları yoktur
yani?
Yok tabi ki. O zaman devleti yok sayacaksın. Devlet yoksa o patır
patır durumları var demektir. Devlet varsa çok ayıp olur.
İnsanların mallarını gasp ediliyorsa, verilenler geri alınıyorsa
burada bir aksaklık vardır.
O zaman ne olur, asıl devlet mafya konumuna düşer.
Çok cesur konuşuyorsunuz. Kimseden korkmamak, ağır abilik bu olsa
gerek. Korkmuyor musunuz? Ya zararınıza şeyler olursa?
Siyasetten çekildiğim zaman da bunları söyledim. Ayrıca zararıma
olacak şeyleri elbette ki yapabilirler, ellerinde güç var çünkü,
ama biz karşı koyarız, koymasını da çok iyi biliriz!..
Koyamayanlar olduğunu düşünüyor musunuz?
Elbette ki vardır ama onlar suyun ön tarafındaydı. Biz arka
tarafındayız. "lar"ı bitiremezler. Çok Mehmet Ali Yılmaz'lar var.
Ayrıca bitirmek için bir sebep olması lâzım. Aslında olaya devlet
demeyelim de hükümet diyelim çünkü devlet kimseyi bitirmez. Devlet
hepimizin devleti, hükümetler de halkın seçtiği kişiler. Denetimi
de halkın elinde. Halk, iyi yönetmeyen hükümetleri görevden alır
başkasını seçer. Türkiye'de bunlar yeni yeni oluştuğu, dış
unsurların çok da etkilerinde kaldığımız için henüz kişiliğini
bulmuş bir milletiz diyemeyiz.
Türkiye nelerin ya da kimlerin etkisinde kalıyor?
Türkiye devamlı birilerinin etkisi altında kalıyor. Ya Amerika bizi
yönlendirir, ya komşularımızla olan münasebetimizdeki artırılan
olumsuzluklardan başkaları yine Türkiye'yi etkilemeye çalışır. Biz
çok büyük bir ulusuz ama hâlâ çelişkiler yaşıyoruz.
Peki başta konuştuğumuz konuya bağlantılı olarak ne zaman tekrar
sizi etkin olarak görebileceğiz?
Tabi ki göreceksiniz. Ben biraz işlerime yöneldim bu aralar.
Hangi işler?
İnşaat ve turizm.
Karadeniz TV ve gazete devam ediyor mu?
Tabi tabi devam ediyoruz. İkisi de bölgesel biliyorsunuz.
Yeniden daha büyük bir basın organına sahip olmak gibi düşünceniz
var mı?
Önceden Güneş Gazetesi'nin sahibiydim biliyorsunuz. Şimdi ulusal
anlamda tekrar düşünüyorum ama bakalım. Free TV ile zaten bir
çalışmamız var. Ancak gazete tirajlarına baktığınızda nüfus artmış,
ikiye katlanmış ama tirajlar yerinde sayıyor. Maalesef okuyan hale
bir türlü gelemedik.
Free TV haricinde gerçek anlamda ulusal bir kanal ya da gazete
kurmak gibi bir düşünceniz var mı?
O yıllarca hep konuşuldu. Milliyet konusunda ısrarlar yapıldı ama
Türkiye'nin ekonomik yapısı düzelmeden bu tür faaliyetlerde
bulunmak pek doğru değil. Her şey paralı hale geldi. Hem de büyük
paraların konuşulduğu bir zamanda yaşıyoruz. Üstelik elimizdeki
gazetelere şöyle bir bakıyorum hepsi BDDK ile TMSF'yle anlaşmalı
hale geldi. Çünkü gazeteciler artık gazetecilik değil bütün işleri
yapıyor. Ben Güneş Gazetesi'ni aldığım zaman bankam ve diğer
işlerim de vardı ve hakkımda sadece gazetecilik yapsın diye
eleştirilmiştim. Ama bakın şimdi etrafınıza herkes benim o zamanki
durumumda. O zaman bütün basın birbirine sahip çıksaydı gazetecilik
şimdi maddi-manevi anlamda bu kadar ucuz olmazdı.
Yani basın sektöründe yeni bir yatırım için beklemedesiniz
anladığım.
Evet bekliyorum çünkü çok pahalı oldu. Mesela Star... Pek çok rakam
dolaşıyor ortada, pek çok da isim. Star'ın satılması için önünde
pek çok engel var, bu bir gerçek.
O yüzden uzun süredir takip ediyorum ve bekliyorum. Ancak önündeki
yasal engeller kalktığı ya da hisse sahibi ortaklarla anlaştığımız
takdirde, çoğunluk hisselerin bende olması kaydıyla Star'a
talibim.
Kafanızda Star Grubu için belirlediğiniz bir rakam var mı?
40 milyon dolar civarı... Ancak bu işte bir karışıklık var.
Ne gibi?
Bakıyorum gazete ve televizyon patronlarına da hepsinin bunların
haricinde türlü türlü işleri var ve o işlerinden dolayı devlet
müesseselerine el koymuş. Ve el konulma olayı da gazetecilikten
değil, diğer işlerinden ötürü oluyor. Dikkat edin Hürriyet grubu
haricinde herkese el atılmış ve bir şekilde devlete bağlı hale
getirilmiş.
Çok cesursunuz maşallah.
Söylediklerim doğrular. Doğru olan şeyleri konuşuyorum. Sanırım
doğruları söylediğim için bana eşkıya diyorlar. Gerçekleri söylemek
aslında cesaret işi olmamalı. Ancak ülke öyle bir hale geldi ki,
herkes sinmiş görünüyor, gerçeği söylemek ya da yazmak artık
cesaret olarak görülüyor. Türkiye bu mu olmalı? Hayır herkes
düşündüğünü rahatlıkla söyleyebilmeli. Hukuk devletinin
gerektirdiği de budur zaten.
Birazda Türkiye'nin gidişatından konuşalım. Devlet eski bakanı
Mehmet Ali Yılmaz nasıl yorumlar ülkeyi?
Televizyonları dinleyip, gazeteleri okuyunca Türkiye'de herşeyin
çok iyi gittiği gibi bir manzara var. Ama kişilerle konuştuğum
zaman ve kendime de sorduğum zaman bunun doğru olmadığını
görüyorum.
n Ama enflasyon düşük.
Hareket olmadığı zaman tabiki düşük olur. Yeterince hareket yok.
Yeni işyerleri açılmıyor, olanlar da yatırım yapamıyor. Ama gelin
görün ki medya da herşeyin iyi gittiğine dair tellaliyecilik
var.
Medyanın durumunu beğenmiyorsunuz yani.
Medya maşallah sesli, ama tek sesli. Ancak olayların muhakemesini
iyi yapabilenler neyin ne olduğunun da çok iyi farkındalar.
Tekrar siyaset sahnesinde görebilecek miyiz sizi?
Ben ülke meselelerinin zaten içindeyim ama aktif değilim.
Aktif olursanız yeni bir parti mi kurarsınız, yoksa var olan bir
oluşuma mı katılırsınız?
Yeni bir parti kurmak gibi bir düşüncem yok. Zaten benim partim
belli. Yapacaklarımız var daha, millet de güveniyorsa yine yapmaya
çalışacağız.
Bu siyaset işine bulaşınca bırakamıyorsunuz, tıpkı gazetecilik
gibi.
Yani sizi bir daha ki seçimlerde göreceğiz öyle mi?
Evet öyle görünüyor. Bir daha ki seçimlerde milli geliri
parametrelere göre değil, gerçekten artması için uğraşacağız.
Trabzonspor'da sırtımdan vurdular
Biraz da spora dönelim mi?
İçindeyim zaten. (Gülüyor)
Ama aktif değilsiniz. Çünkü kendi isteminiz dışında
bırakmıştınız.
Alındım ben biraz. Kırıldım. Türkiye liglerinin en genç başkanı
unvanına sahibim. 1982 yılında İstanbul'dan Trabzonspor'a başkan
oldum. Bütün maçlara giderdim, havaalanı falan da yok. 30-40
kişilik uçaklar vardı ve her zaman seferleri yoktu. İstanbul
kulüpleri hep avantajlıdır. Bu kulüplere her şehirden başkan
olabilir, ama Trabzon'un başkanı Trabzonlu olur. Ben dünya kulübü
olsun diye çok uğraştım, becerdim de ama baktım ki oradaki tutucu
insanlar öyle kalsın istiyor. Bizim elimizden kaçmasın
düşüncesindeydiler. Aşağı çekmeye çalıştılar, çünkü kendilerini bu
olaydan dışlanmış hissediyorlardı.
Kırgınlığınızın sebepleri bunlar mı sadece?
Yok biz devam ederken bakanlıktan sonra da kabul edince başkanlığı,
benimle çalışanların durup dururken biz adayız demelerine canım
sıkıldı.
Arkadan bıçaklandığınızı mı hissettiniz?
Biraz öyle hissettim. Yanımda çalışanlar, uzun yıllar ekmeğimizi
yiyenler de mi takdir etmedi burada çektiğimiz güçlükleri,
yaptıklarımızı ki, biz daha iyi yaparız diye ortaya çıktılar.
Üstelik gelirini ben yükselttim. Orada şunu bekledim; madem beni
çok seviyorlar o zaman biraz tepki koysunlar. Ama bu seçim öyle bir
güne geldi ki arife günü ve bayram tatili içinde olan bir
kongreydi. O aşamada insanlar tatildeydi ve tepkilerini koyamadılar
yeterince ben de aday olmadım. Madem adayları vardı ben de olmak
istemedim.
Peki sonrakilerde niye koymadınız?
İki adaylı bir kongrede benim adaylığımı koymam söz konusu olamaz.
Çünkü ben öyle başlamadım.
Tek olmak mı istemiştiniz?
Ben istemedim ki. Öyle yaptılar yıllarca. Bunca yıllık emeğimden
sonra da birkaç adaylı kongre bana ters geldi. Ha anlaşsalardı
aralarında, "tek adayımız sizsiniz Mehmet Ali bey" diye bana
gelselerdi, düşünürdüm. Dediğim gibi oraya çok ama çok emeğim oldu,
benim gibi başka bir Mehmet Ali bulabilirler mi bilemiyorum.
Kulübe baya da bir para bırakmıştınız üstelik.
Söylemek, şunu yaptım bunu yaptım demek bana biraz ters geliyor ama
hakikaten maddi manevi çok şey yaptım oraya. Gönülden, içten bir
sevgiyle büyüttüm ben o kulübü.
Gazetelerde kulüpteki olaylarla ilgili olarak "bir gün elbet geriye
doğru hesaplaşacağım" diye bir beyanatınız vardı. Ne oldu
hesaplaştınız mı?
Ben hesabımı ileri bir tarihe bırakıp bekletmem. Bir hesabım varsa
hemen görürüm. Uzun vadeli hesap görmem ben, gününde görürüm.
Göremiyorsam zaten bu lâfları etmem.
Kırıldığınız bu kişilerle şimdi nasılsınız?
Çok iyi döverim hepsini. Önünü iliklemeyeni döverim. (Gülüyoruz.
Gerçekten çok değişik, çok keyif aldığım bir söyleşi oldu. Hele Off
The Record kısımlarımız, işte onlar görülmeye ve duyulmaya değerdi.
Mütemadiyen gülüyoruz) Şaka bir yana beni nerede görürlerse
görsünler saygıda kusur etmezler.
Tekrar Trabzonspor'a başkanlık yapacak mısınız?
Hayır şimdilik böyle bir düşüncem yok ama her an herşey
olabilir.
******************
BİYOGRAFİ
21 Ekim 1947'de Trabzon'un Of ilçesine bağlı Gülderen Köyü'nde
doğan Mehmet Ali Yılmaz, ilkokulunu köyünde bitirdikten sonra, orta
öğrenimine İstanbul'da devam etti. Yaz tatillerinde ve okuldan
fırsat buldukça çalışarak Kadıköy Kemal Atatürk Ortaokulu'nu ve
Haydarpaşa Lisesi'ni bitiren Yılmaz, Yıldız Teknik Üniversitesi
İnşaat Fakültesi'nden mezun olarak iş hayatına atıldı. İş hayatında
büyük başarılar kazanan ve taktirnameler alan M. Ali Yılmaz halen
Mühendisler Odası, Müteahhitler Sendikası, Istanbul Ticaret Odası,
Istanbul Sanayi Odası, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Gazete
Sahipleri Sendikası, Türkiye Spor Yazarları Derneği üyelikleri de
yapmaktadır.
Güneş Gazetesi'ni alarak basın sektörüne de giren Yılmaz,
Türkiye'nin en genç kulüp başkanlığı ünvanını elinde bulundurarak
uzun yıllar Trabzonspor Klübü'nün Başkanlığı'nı ve 50. hükümette
Devlet Bakanı olarak görev yaptı.
Söyleşi: İlayda Çokuslu
Kaynak: Dünden
Bugüne Tercüman Gazetesi