Mahkemede neler konuşuldu?
Abone olOrhan Pamuk'un durdurulduğu dava avukatların birbirleriyle söz düellosuna sahne oldu. Pamuk'un avukatlarıyla müdahil avukatların düellosuna hakim müdahale etti.
Yazar Orhan Pamuk'un, İsviçre'de yayınlanan bir dergide yer alan
röportajdaki sözleri nedeniyle ''Türklüğü alenen aşağılamak''
suçundan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanmasına
başlandı.
Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nce görülen davanın tarafları, daha
geniş olan Şişli 1. Asliye Ceza Mahkemesi salonuna alındı.
Davayı yerli ve yabancı çok sayıda basın mensubunun yanı sıra
Avrupa Parlamentosu heyeti ile tarafların izlemek istemesi, Şişli
Adliyesi içinde yoğunluğa neden oldu.
Mahkeme hakiminin salondaki yerini almasından önce bazı avukatlar,
salonda bulunan Avrupa Parlamentosu heyetine tepki gösterdi. Orhan
Pamuk'un yargılandığı dava müdahil avukatlarla sanık avukatları
arasındaki söz düellosuyla geçti.
Davanın hakimi avukatların birbirleriyle sözlü sataşması karşısında
tarafları ikaz eden mahkeme hakimi, salondan bazı kişileri dışarı
çıkarttı. Orhan Pamuk'un avukatları davadan 'kişisel zararları'
olamayacağı için müdahilliiğin boş kalması gerektiğini söyledi.
Pamuk'un avukatları iddianamede sakatlıklar ve ayıplarla dolu
olduğunu söyledi. Avukatlara göre iddianamelerin düşmesi
gerektiğini söyledi. Müşteki avukatlar ise bu argümanların hepsine
karşı çıktı. Orhan Pamuk'un manevi baskı altında bulunduğunu
söyleyen avukatlar, "Müvekkilimizin bugün sorgulanması gerekir"
diye konuştu.
Müşteki avukatlardan Mehmet Üçok ise 'Sanıkla kolkola giren birçok
grup var. Burada yargılanan Türk Milleti demesini anlayamıyor ve
protesto ediyoruz" diye konuştu.
Yabancı parlamento mensuplarının salonda bulunmasının Türk
mahkemesinin yargı bağımsızlığını etkilediğini savunan avukatlar,
''Avrupa Komisyonu Türk yargısını denetlemeye gelemez'' şeklinde
konuştular.
Kürsüdeki yerini alan hakimin salondaki kalabalığın nedenini
sorması üzerine bazı avukatlar, ''Bağımsız yargımızı denetlemeye
gelmişler efendim'' diye cevap verdiler.
Mahkeme görevlileri, başsavcının talimatıyla salona öncelikle
Avrupa Parlamentosu'ndan gelen heyet ile taraf avukatlarının
alınacağını bildirdi. Ancak duruşma salonunun kapısı açıldığında
herkesin içeri girmek istemesi üzerine izdiham yaşandı.
Bu sırada, bir avukat ile İngiltere'nin Avrupa işlerinden Sorumlu
Devlet Bakanı Denis MacShane arasında bir itişme oldu. Daha sonra
salona, alabildiği kadar kişinin girmesine izin verildi.
Hakim Metin Aydın ve Cumhuriyet Savcısı Hasan Bölükbaşı salona
girmeden önce müşteki tarafındaki bazı avukatlar, salonda olan
Avrupa Parlamentosu heyetine tepki gösterdi.
Yabancı parlamenterlerin salonda bulunmasını Türk mahkemesinin
yargı bağımsızlığını etkilediğini savunan avukatlar, ''Avrupa
Komisyonu Türk yargısını denetlemeye gelemez'' şeklinde
konuştular.
Kürsüdeki yerini alan hakim Metin Aydın'ın salondaki kalabalığın
nedenini sorması üzerine bazı avukatlar, ''Bağımsız yargımızı
denetlemeye gelmişler efendim'' diye cevap verdiler. Hakim ve
savcının yerlerini almalarından sonra adı okunan Orhan Pamuk,
duruşma salonuna girdi.
-PAMUK'UN AVUKATI İFADE ALINMASINI İSTEDİ-
Müşteki Mehmet Özet ve avukatı Mehmet Üçok'un duruşmada
bulunduğunu tutanağa yazdıran Hakim Metin Aydın, dosya
incelemesinde 2 Aralık 2005 tarihli kararla suç tarihi itibariyle
sanığın eyleminin 765 sayılı TCK'nın 159/1. maddesine uyabileceği
ve sanık lehine olan bu madde sebebiyle aynı kanunun 160/2. maddesi
uyarınca takibatın yapılmasının Adalet Bakanlığı'nın iznine
tabi olduğunu belirterek, bu gerekçeyle dosyanın Adalet
Bakanlığı'na gönderildiğini bildirdi.
Bunun üzerine söz alan Orhan Pamuk'un avukatı Haluk İnanıcı,
mahkemenin dosyanın Adalet Bakanlığı'na gönderilmesi yönünde karar
vermesine rağmen duruşmadan vazgeçmediğini ve bu nedenle duruşmaya
katıldıklarını söyledi.
Müvekkilinin 7 aydır manevi baskı altında olduğunu ifade eden
İnanıcı, müvekkilinin sorgusunun yapılmasını istediklerini
belirtti. Davaya katılma talebinde bulunanların şahsi olarak suçtan
zarar görmediklerini öne sürerek müdahillik makamının
boşaltılmasını isteyen İnanıcı, dava açıldıktan 7 ay sonraya
duruşma günü verildiğini, duruşmaya 2 hafta kala iddianamenin
düzeltilmesi yoluna gidilebilecekken, mahkemenin bu işlemler
yapılmadan dava şartı olarak izin alınması gerektiği düşüncesiyle
dosyayı Adalet Bakanlığı'na
gönderdiğini bildirdi.
Bu işlemler sırasında kendilerinin herhangi bir görüş beyan
edemediklerini, işlemlerden haberleri olsa görüş beyan etme
şanslarının olabileceğini kaydeden İnanıcı, yapılan işlemlerin adil
yargılama hakkını zedelediğini, iddianamede suç yerinin belli
olmadığını, suç tarihinin neye göre belirlendiğinin açıklanmadığını
savundu.
Dava açılmadan önce hak düşürücü sürenin göz önüne alınmış olması
gerektiğini belirten İnanıcı, günlük yayınlarda 2 ay, aylık
yayınlarda 4 ay olan hak düşürücü sürenin tamamlanmış olduğunu öne
sürdü.
Muhakeme şartları açısından ayıplar olduğunu öne süren İnanıcı,
beraat kararı verilmesi gereken durumlarda CMK'nın 223. maddesinin
9. fıkrasına göre yargılamanın durdurulması ya da ertelenmesi
yönünde karar verilemeyeceğini bildirdi.
Bu maddeye göre, müvekkili hakkında beraat kararı verilebileceğini
ifade eden İnanıcı, müvekkilinin savunmasının alınmasını istediğini
bildirdi.
-MÜŞTEKİ AVUKAT KERİNÇSİZ-
Duruşmada daha sonra, ''müşteki'' sıfatıyla duruşmada bulunan
avukat Kemal Kerinçsiz'den diyecekleri soruldu. Bunun üzerine söz
alan Orhan Pamuk'un avukatı Haluk İnanıcı, Kerinçsiz'in konuşma
hakkı olmadığını, katılma talebi kabul edildiği takdirde
konuşabileceğini söyledi. Bu sırada taraflar arasında tartışma
yaşandı.
Hakim Aydın'ın, celse arasında verdiği dilekçelere ilişkin
diyeceklerini sorduğu Kerinçsiz, müştekiler hakkında davaya
katılmaları konusunda bir karar verilmeden dosyanın Adalet
Bakanlığı'na gönderilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu
savundu.
Kemal Kerinçsiz, dosyanın Adalet Bakanlığı'na gönderilmesi
konusunda İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'ne itirazda
bulunduklarını belirterek, mahkemenin de dosyanın acilen
istenmesine karar verdiğini söyledi.
Dava konusu eylemin yurtdışında meydana geldiğini, dolayısıyla
TCK'nın 159. maddesinin 4. fıkrası kapsamında olduğunu öne süren
Kerinçsiz, 160. maddenin 2. fıkrasının 159. maddenin 4. fıkrasını
kapsamadığını kaydetti.
Bu nedenle dosyanın Adalet Bakanlığı'ndan derhal geri istenmesine
karar verilmesi gerektiğini belirten Kerinçsiz, CMK'nın 223.
maddesinin 8. fıkrasına göre durma kararı verilmesi gerektiğini
söyledi.
Davanın yeni TCK'nın 301. maddesinden açılmasında herhangi bir hata
olmadığını belirten Kerinçsiz, sanık avukatının zaman aşımının
dolduğuna dair iddiaların da yerinde olmadığını kaydetti.
Hakim Metin Aydın'ın, Kemal Kerinçsiz'in sözlerini tutanağa
geçirirken yanlışlıkla ''sanık avukatı'' demesi üzerine
Kerinçsiz'in ''Sanık müdafisi değilim aman efendim. Üzülürüm''
şeklinde konuşmasına salondakiler tepki gösterdi. Çıkan tartışma,
Hakim Aydın tarafından yatıştırıldı.
-''MÜŞTEKİ'' AVUKATINDAN KINAMA-
İddianamede ''ihbarcı'' sıfatıyla yer alan duruşmaya da ''müşteki''
sıfatıyla katılan Mehmet Özet'in avukatı Mehmet Üçok da duruşma
öncesinde mahkemeye verdiği 2 sayfalık dilekçesini tekrarladığını
bildirdi. Hakim Aydın, Özet'in dilekçesinde ''Türk milletinin
onuruna, yasalarına, birlik ve bütünlüğüne sahip çıkması, buna
karşı suç işleyenlerin cezalandırılmasının istendiğinin
görüldüğünü'' söyledi.
Avukat Üçok ise müdahilliklere karar verilmesini istediklerini
belirterek, sanık avukatının müdahil kürsünün boş olması gerektiği
yönündeki beyanını anlayamadığını ifade etti.
Yaklaşık 15 yıllık avukat olduğunu ve bu şekilde bir duruşma salonu
daha önce görmediğini belirten Üçok, bu durumu kınadığını söyledi.
Üçok, sanığın avukatı ile birlikte yalnız olması gerektiğini
savunarak, duruşma salonunda yabancı temsilcilerin bulunmasını
eleştirdi. Duruşmaya ''müşteki'' sıfatıyla katılan Mehmet Soykan da
mahkemeye bir dilekçe sundu.