Mahkeme cemaati böyle çözdü!
Abone olİstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği, "paralel yapı" operasyonunda cemaatin devlet içerisindeki örgütlenme biçimini deşifre etti.
Cemaatin emniyetteki yapılanmasına ilişkin yürütülen
soruşturmada polisler hakkında tutuklama kararı çıktı. Mahkeme,
kararında cemaatin Türkiye'deki yapılanmasına ilişkin ayrıntılı
bilgi verdi. Buna göre "paralel yapı" devlet içerisinde, gizli
biçimde örgütleniyor ve kod isim kullanıyorlar. İşte mahkemenin
paralel yapı kararı;
Emniyette ''paralel yapı'' iddialarına ilişkin İstanbul merkezli 12 ilde gözaltına alındıktan sonra tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk edilen 21 polis hakkında verilen kararda, şüphelilerin örgütlü bir suç işledikleri belirtilerek, söz konusu örgütün yapısından bahsedildi.
Emniyette ''paralel yapı'' iddialarına ilişkin İstanbul merkezli 12 ilde gözaltına alındıktan sonra tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk edilen 21 polis hakkında verilen kararda, şüphelilerin örgütlü bir suç işledikleri belirtilerek, söz konusu örgütün yapısından bahsedildi.
İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği'nin kararında, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti'nin ulusal ve uluslararası yararları bakımından
gizli kalması gereken nitelikteki görüşmeleri kaydedilen ve bir
kısım görüşmeleri sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü ile
irtibatlandırılarak iletişim tespit tutanağı haline getirilen
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu,
bakanlar, bürokratlar ve milletvekillerinin telefon görüşmelerinin
dinlenerek kayda alındığı aktarıldı.
CUMHURBAŞKANLIĞI VE BAŞBAKANLIĞIN GÖRÜŞLERİ
SORULDU
Soruşturma kapsamında elde edilen yeni deliller doğrultusunda,
kayıt altına alınan görüşmelerle ilgili Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanlığı'na ve Başbakanlığa görüş sorulduğu vurgulanan
kararda, ''Cumhurbaşkanlığı'nın 26 Ocak 2015 ve Başbakanlığın 6
Şubat 2015 tarihli cevabi yazılarında, söz konusu görüşmelerin
'Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin güvenliği, iç veya dış siyasal
yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken'
bilgiler kapsamında olduğunun tespit edildiği'' kaydedildi.
Şüpheli polislerin bu eylemlerin işlendiği tarihlerde İstanbul
Emniyet Müdürlüğü’nde amir ve memur olarak görev yaptıkları ifade
edilen kararda, benzer soruşturmalarda benzer suçların yine bir
kısım emniyet müdürlüğü personelinin de şüpheli olarak bulunduğu
dosyada örgüt lideri olarak Fethullah Gülen isimli şahsın
gösterildiği, bu şahıs hakkında daha önce yakalama kararı
çıkarıldığı anımsatıldı.
Kararda, şöyle denildi:
''Bu örgütün görünen ve örtülü iki temel amacının bulunduğu,
görünen amacın ahlaklı toplum yetiştirme olduğu gösterilse de asıl
amacın Türkiye'de devletin bütün anayasal kurumlarını, güvenlik
birimlerini, mülki ve adli yapısını ele geçirmek ve aynı zamanda
uluslararası alanda etkili bir siyasi ve ekonomik güç odağı haline
gelmek olduğu, bu amaçla doğrudan mevcut sistemi yıkmak yerine tüm
devlet organlarında, yerel yönetimlerde ve sivil sektörde
örgütlenerek devlet yönetimini kontrol altına alabilmek ve tüm
kadrolara kendi mensuplarının getirilmesi hedeflenmiştir.
CEMAATİN YAPISI
CEMAATİN YAPISI
Örgütün bilinen yasa dışı örgütlerden çok daha sıkı bir
hiyerarşik yapısının bulunduğunun birçok kişi veya kurum tarafından
dile getirildiği, örgüt liderine doğrudan bağlı, 'Tayin
heyeti', 'İstişare kurulu', 'Mollalar grubu' ve 'Meclis'
olarak adlandırılan birimlerin yer aldığı, üst örgüt organlar
olarak bu birimler tarafından sevk ve idare edildiği, mecliste
alınan kararların örgüt mensuplarınca silsile yolu ile en alt
birimlere kadar iletildiği, bu talimatların hiyerarşi içerisinde
gizliliğe, istihbarata ve sır saklamaya özen gösterilerek
koşulsuzca yerine getirildiği, örgütün ilk kurulduğundan beri
'devlet içerisinde örgütlenme' gayesi ile hareket ettiği tespit
edilmiştir.''
KOD İSMİ KULLANILIYOR
Kararda, bu örgütlenme anlayışının bir hiyerarşik düzene göre
hareket eden bir yapıya göre davranmasının söz konusu olduğu ifade
edilerek, kamu kurumlarının hassas noktalarında görev alan örgüt
mensubu kişilerin kod isim kullandıkları, itaat ve bağlılık
vurgusu yapılan bir metin doğrultusunda kutsal değerler
üzerine yemin ettirilerek örgütlerine koşulsuz sadakatlerinin
sağlandığı vurgulandı.
Örgütün legal görünümlü birçok faaliyetinin de bulunduğu, bu
faaliyetler çerçevesinde ekonomik gücünün yüksek olduğu belirtilen
kararda, devletin hassas ve etkili kurumları içerisindeki
kadroların sağladığı avantajlardan faydalandıkları, bu
amaçla siyasal operasyonlara kalkıştıkları, devletten bağımsız bir
dış politika oluşturmaya çalıştıkları kaydedildi.
ELDE ETTİKLERİ BİLGİLERİ "TEHDİT VE ŞANTAJ" AMAÇLI
KULLANIYORLAR
Örgütün önemli hedefinin yasal ve yasa dışı dinleme, izleme, raporlar ile elde ettiği bilgileri, tehdit ve şantaj olarak kullanıp, Türkiye'de devletin bütün anayasal kurumlarını, güvenlik birimlerini, mülki ve adli yapısını ele geçirip, uluslararası düzeyde büyük ve etkili bir siyasi ve ekonomik güç haline gelmeye çalıştığı aktarılan kararda, şöyle devam edildi:
Örgütün önemli hedefinin yasal ve yasa dışı dinleme, izleme, raporlar ile elde ettiği bilgileri, tehdit ve şantaj olarak kullanıp, Türkiye'de devletin bütün anayasal kurumlarını, güvenlik birimlerini, mülki ve adli yapısını ele geçirip, uluslararası düzeyde büyük ve etkili bir siyasi ve ekonomik güç haline gelmeye çalıştığı aktarılan kararda, şöyle devam edildi:
''Bu hali ile bir terör örgütü olarak vasıflandırılması
gerektiği, söz konusu yapılanma incelendiğinde tanımlanan terör
örgütüne uyduğu, Fethullah Gülen örgütü isimli
yapılanmanın, Terörle Mücadele Kanunu'nun 1. ve 7. maddeleri ile
Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin Balyoz davasındaki kararı
dikkate alındığında, bu yapının cebir ve şiddet unsuru da
içerdiği, buna göre bu yapının anayasada belirtilen cumhuriyetin
niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni
değiştirmek, devletin ve cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek,
devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek,
devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı
bozmak amacıyla kurulmuş terör örgütü niteliğinde olduğu tespit
edilmiştir.''
SİLAHLI BİR GÜÇ
Bu amaçla, örgüt lideri olan Fethullah Gülen hakkında da
yakalama kararı çıkarıldığı anımsatılan kararda, şüphelilerin
İstanbul Emniyet Müdürlüğü içerisinde görev ifa etmeleri nedeniyle
zaten silahlı bir güç oldukları, dosya kapsamında eylemleri tek tek
tespit edilen şüphelilerin eylemlerden sorumlu oldukları,
birbirlerinin eylemlerinden haberdar oldukları, dayanışma
içerisinde bulunduklarının anlaşıldığı vurgulandı.
Şüpheli polislerin tek tek yaptıkları eylemlerin sıralandığı
kararda, şüphelilerin, tüm devlet yetkililerinin ve üst düzey
bürokratların dinlendiği ve görüşmelerinin iletişim tespit tutanağı
haline getirildiği söz konusu soruşturmalarda görev aldıkları,
herhangi bir suç unsuru taşımadığı halde üst düzey bürokratların
yaptıkları görüşmeleri terörle ilişkilendirmek amacıyla iletişim
tespit tutanağı haline getirdikleri kaydedildi.
Hakimlik kararında, şüpheliler Ali Fuat Altuntaş, İsa Ardıç,
İsmail Yalınız, Mehmet Işık, Necati Arslan, Muhammet Yasin Akyar,
Mustafa Uyanık, Mücahit Gökoğlu, Oğuzhan Ceylan, Erhan Körtek,
Gafur Ataç, Mehmet Kuru, Ramazan Avşaroğlu, Selman Yuyucu, Serhat
Taner Doğan, Sinan Karataş ve Ziya Yalabuk'un, haklarında kuvvetli
suç şüphesi olduğu, kaçma ve delilleri yok etme ihtimali, tanık ve
mağdurlar üzerinde baskı oluşturma şüphesi bulunduğu, adli kontrol
tedbiri uygulamasının bu aşamada yetersiz kalacağı göz önüne
alınarak, ''silahlı terör örgüte üye olmak'', ''casusluk'' ve
''Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevini
yapmasını engellemeye teşebbüs' suçlarından tutuklanması
kararlaştırıldı.
Hakimlik, diğer şüpheliler Kılıç Arslan, Beyzade Ünver, Halil
Akdeniz ve İsmail Acer'in, haklarında yurt dışına çıkış yasağı
konularak serbest bırakılmasına hükmetti