Macaristan : Ya Mehmet, ya AB
Abone olMacaristanlı Türk çocuğu Mehmet, AB krizine neden oldu. Konu Erdoğan'a açıldı. Türkiye'de "Mehmet" seferberliği başladı. Fakat babası oğlunu vermeye niyetli değil.
Macarların AB’ye karşılık istediği Türk çocuğu: Beni
babamdan koparmayın
Babası tarafından Türkiye’ye kaçırılan ve Macaristan’ın yaklaşık
bir yıldır Türkiye’den iadesini istediği 8 yaşındaki Türk çocuğu
Mehmet Karoly Tüysüz’ü ZAMAN buldu.
Emniyet Teşkilatının her yerde aradığı küçük Mehmet, bulunması
halinde Macaristan’a iade edilecek. Macar bir anneden doğan, fakat
daha sonra annesinin başka biriyle evlenmesi nedeniyle babasının
Türkiye’ye getirdiği Mehmet, “Babamla mutluyum. Beni geri
vermeyin.” diyor. Baba Mehmet Tüysüz, şimdiye kadar iddiadan öteye
gitmeyen oğlunu Türkiye’ye kaçırdığı bilgisini doğruluyor.
Macarların kendisine oğlunu kaçırmaktan başka çare bırakmadığını
savunan Tüysüz, “Ben ABD’de iken eşim beni aldatıp başkasıyla
evlendi. Oğlumu Hıristiyanlaştırdı. Benden habersiz dava açıp yalan
beyanlarla oğlumun velayetini üzerine aldı. Hangi baba buna müsaade
eder?” diye soruyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği
Macaristan ziyaretinde de konu gündeme geldi. Erdoğan, Macaristan
Başbakanı Ferenc Gyurcsany’nin “Mehmet’i bulun” ricasıyla
karşılaşmış, bunun üzerine “Döner dönmez İçişleri Bakanı’nı arayıp,
konuyu bizzat ben takip edeceğim.” sözünü vermişti. Başından beri
iade meselesini milli dava haline getiren Macar medyası da
Türkiye’nin Mehmet’i iade etmemesi halinde AB’ye alınmayacağı
tehdidinde bulunuyor. Babasıyla aynı adı taşıyan Türk babanın
avukatı Yüksel Yangel, Başbakan’a yanlış bilgi verildiğini ifade
ederek, “Elimizde her türlü yasal belge mevcut. Sayın Başbakan’a
hepsini takdim etmeye hazırım.” şeklinde çağrıda bulunuyor.
Baba Mehmet Tüysüz (33)’ün hikayesi 1990’ların başına dayanıyor.
1992 yılında Macaristan’a giderek bir işyeri açtı. Macar bir
bayanla hülle evliliği yaptı. Macar vatandaşı olabilmesi için bu
evliliğin en az 5 yıl sürmesi gerekiyordu. Bu süre içerisinde
‘resmî’ eşini hiç görmeyen Tüysüz, Edina Julianna Papp adlı bir
başka Macar kadınla imam nikahı yaptı. Edina Papp, Türkiye’ye
gelerek 13.11.1995’te Bahçelievler Müftülüğü’nde Müslümanlığı
seçti. 1997 yılı başında küçük Mehmet dünyaya geldi. Macar nüfusuna
da babasının soyadıyla kaydedilen çocuk Mehmet Karoly Tüysüz adını
aldı. Baba Tüysüz, daha sonra çalışmak için ABD’ye gitti. Kazandığı
parayı da banka yoluyla eşine gönderiyordu. Ancak iki yıl sonra
duyduğu bir haber Tüysüz’ü can evinden vurdu. Arkadaşları telefonda
“Karın başka biriyle evlendi. Çocuğunun velayetini de üzerine
aldı.” deyince soluğu Macaristan’da aldı. Evinde yabancı bir
erkekle karşılaştı. Karısının kendisinden habersiz velayet davası
açarak Mehmet’in velayetini üzerine aldığını da bu esnada öğrenmiş.
Çocuğunun okuluna giden baba, ikinci bir şokla karşılaşır. Küçük
Mehmet öğle yemeğinde domuz eti yemektedir. Tüysüz, bir ay boyunca
Macar idari makamlarına ulaşmaya çalışmasına rağmen olumlu bir
cevap alamaz. Oğlunu görmesine de izin verilmeyince Temmuz 2004’te
çocuğunu alarak Türkiye’ye döner.
Macar medyası 10 aydır babaya ve Türkiye’ye ateş püskürüyor. Anne
Edina Papp, son bir yıldır Macaristan medyasının ilgi odağı. Papp,
Başbakan Erdoğan’dan sözünü yerine getirmesini beklediğini
söylüyor. Papp, çocuk kaçırmayla ilgili uluslararası sözleşmelerde
belirtilen bir yıllık sürenin dolmasına az kaldığını, temmuz ayına
kadar Erdoğan’dan olumlu bir cevap beklediğini, aksi takdirde
dedektif tutacağı tehdidinde bulunuyor. Uluslararası Çocuk
Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair Sözleşme, yer değiştirme veya
alıkonulmadan itibaren bir yıldan az zaman geçmişse çocuğun geri
dönmesini emrediyor. Bir yıl geçmesi halinde ise çocuğun çevresine
intibak ettiği ve geri dönmesi halinde psikolojik sorunlar
yaşayacağı tespit edilmediği müddetçe yine geri gönderilmesini
emrediyor. Bu nedenle konuyu milli bir davaya dönüştüren Macarlar,
Türkiye’nin AB üyeliğini bile küçük Mehmet’in iadesi şartına
bağlıyor. Macar gazetelerinde bu yönde yorumlar çıkarken, Mehmet’in
iade edilmemesi halinde Türkiye’nin üyeliğine destek verilmeyeceği
yazılıyor.
Ocak ayından beri İnterpol tarafından aranan baba ise Türkiye’de
adeta yeraltı hayatı yaşıyor. “Macarlar her gün bu konuyu işlerken
Türkiye neden bana sahip çıkmıyor?” sorusunu yönelten Tüysüz,
“Çocuğumu benden kimse alamaz. Sayın Başbakan’dan anlayış
bekliyorum. Hangi baba, oğlunun göz göre göre
Hıristiyanlaştırılmasına, domuz eti yedirilmesine göz yumar?”
şeklinde devam ediyor. Ailesini hiçbir zaman terk etmediğini
vurgulayan Tüysüz, asıl aldatılanın kendisi olduğunu söylüyor.
Mehmet ise babasının aksine daha rahat. Tek sıkıntısı okula
gidememek. Macaristan’dan birinci sınıftayken ayrıldı. Arandığı
için bu yıl ikinci sınıfa devam edemedi. Ancak sokağa rahatlıkla
çıkan, bisiklete binen Mehmet, Türkiye’de babasıyla olmaktan mutlu.
Macarca konuşamayan Mehmet, Türkçe okuyup yazabiliyor.
‘Türk yargısı karar vermeden iade olmaz’
Avukat Yüksel Yangel de Türkiye’de olanlara anlam veremiyor.
Yangel, “Macar mahkeme kararının Türk yargısı tarafından
tanınabilmesi için tenfiz (tanıma) kararı verilmesi gerekir.”
diyor. Böyle bir karar olmadan, yabancı mahkeme kararı ile ‘Velayet
annededir’ şeklinde işlem yapılamayacağını belirten Yangel, “Tenfiz
davası açılacak olursa dava, müvekkilime ihbar edilecek ve Macar
annenin yalan beyanları ortaya çıkacaktır. Çünkü anne, müvekkilimin
kendisini ve çocuğunu terk edip ABD’ye kaçtığını, çocuğun geçiminin
kendisi tarafından karşılandığını beyan etmiştir. Mahkeme de bu
gerekçeyle velayeti anneye vermiştir. Oysa müvekkilimin eşine her
ay 500 doların üzerinde para gönderdiği banka dekontları ile
sabittir. Bu sebeple olayı hukuki yöntemlerle değil de siyasi
yollarla halletmeye çalışıyorlar.” dedi.
Ayşegül ile Vesile’nin davası yıllarca
sürmüştü
Daha önce de yabancılarla evlenen Türk anne ya da babaların
benzer mücadeleleri olmuştu. Bunlardan ilk akla gelenler ise
İzlandalı anne Sophia Hansen ile Türk baba Halim Al’ın kızları
Ayşegül ile Vesile. 1996 yılında Türk kamuoyunun yakından takip
ettiği davada İzlandalı anne, eski eşinin mahkeme kararına rağmen
kızlarını kendisine göstermediği gerekçesiyle dava açmıştı. Türk
baba, 1998 yılında dört ay hapse mahkum edilmiş; ancak daha sonra
bu ceza paraya çevrilmişti. Yargıtay ise 2000 yılında baba Al
lehine kararı bozmuş ve beraatini istemişti. Bakırköy 9. Asliye
Ceza Mahkemesi de Yargıtay kararına uyarak Halim Al’ın beraatine
karar vermişti.
2004 yılında Türkiye-Macaristan arasında benzer bir olay daha
yaşanmıştı. Dünya ve Avrupa şampiyonu eski milli güreşçi Fatih
Özbaş ile Macar eşi Emese Rasko arasında yaşanan çocuk savaşı,
diplomatik bir boyut kazanmıştı. Macar anne, kızı Szofi’yi
Türkiye’den kaçırmak isterken yakalanmış, bunun üzerine
Macaristan’ın Ankara Büyükelçiliği devreye girmişti. Fakat Türkiye,
elçiliğe sığınan Anne Rasko ile kızına seyahat yasağı getirerek
ülkeyi terk etmelerine izin vermemişti. Macaristan Dışişleri
Bakanlığı, Türkiye’nin Budapeşte Büyükelçisi Aydan Karahan’ı
çağırarak gerekli iznin verilmesini istemişti. Olay Macar
gazetelerinde yine manşet olmuştu. Bir başka olay da Türkiye ile
Avusturya arasında yaşandı. Avusturyalı anne Franziska Mitterer,
Türk baba Bayram Kobal’dan olan 7 yaşındaki kızları Yasemin’i
ülkesine kaçırmıştı. Fakat Avusturyalı annenin kendi ülkesinde
açtığı velayet davasını Türk baba kazanmıştı. Mitterer buna rağmen
bir velayet davası da Türkiye’de açmıştı. Dava Fatih 1. Aile
Mahkemesi’nde görülmeye devam ediyor.
Haber : Ahmet Dönmez
Kaynak :