Lut Gölü ölüyor
Abone olDünyanın en tuzlu suyunun ve en alçak noktasının birarada olduğu Lut Gölü (Ölü Deniz) susuz kalıyor.
Dünyanın en tuzlu suyunun ve en alçak noktasının birarada olduğu
Lut Gölü'ndeki (Ölü Deniz) su seviyesi, taze su akıntısının
olmaması nedeniyle günden güne azalıyor.
Tuzlu suyundan dolayı içerisinde herhangi bir canlı yaşamaması
nedeniyle 'Ölü Deniz' olarak adlandırılan Lut Gölü, suyunda
bulundurduğu dünya üzerinde nadir görülen mineraller, havasındaki
yüksek oksijen oranı ve sudaki buharlaşmanın oluşturduğu sis
tabakasının filtre görevi görerek güneşin zararlı ışınlarını emip
yararlı hale dönüştürmesiyle dünya üzerinde bulunan ender doğa
harikalarından biri. İsrail, Ürdün ve Filistin'in Batı Şeria
bölgesi tarafından çevrelenen göl, Ürdün Nehri'nden akan taze
sularla besleniyor. Ayrıca sahip olduğu özelliklerden dolayı
insanlara şifa dağıtıyor.
Ürdün Ölü Deniz bölgesinde bulunan ve bölgenin kendine has
özelliklerinin tedavi amaçlı kullanıldığı yer olan Dead Sea Sağlık
Merkezi Başhekimi Dermatolog Dr. Zuhair Z. Bisharat, Ölü Deniz'in
genel özelliklerini, "Ölü Deniz, deniz seviyesinden 410 metre
aşağıda bulunmaktadır. Bu, dünya üzerinde eşi benzeri olmayan bir
durumdur. Ölü Deniz'in suyunda bulunan yüksek tuz oranı sebebiyle,
buharlaşma çok fazladır ve bu buharlaşma ince bir sis tabakası
oluşturur. Bu tabaka güneş ışınlarının zararlarını en aza
indirerek, yararlı bir hale dönüştürür. Bu etki deri
hastalıklarının tedavisine yardımcı olur. Bu durumun ise, dünyada
bir eşi daha yoktur"şeklinde aktardı.
"PEK ÇOK İNSAN ÖLÜ DENİZ'DEN ŞİFA BULDU"
Ölü Deniz'in pek çok hastaya şifa verdiğini anlatan Dr. Bisharat,
"Ölü Deniz suyunda tuzluluk oranı yaklaşık olarak yüzde 29'dur. Bu
oran içerisinde tuz ve mineraller vardır. Bu da dünya üzerinde
tektir. Bir litre suda yaklaşık olarak 49.5 oranında magnezyum var.
Bu elementler dünya üzerinde nadirdir. Bu demektir ki suyun
kaldırma kuvveti çok yüksektir. Bu da vücudun suyun üstünde
durmasına sebep olur. Ayrıca hava oksijenle doyurulmuştur. Havadaki
oksijen oranı dünyanın herhangi bir yerinden daha yüksektir. Çünkü,
eğer bir dağdaysanız oksijen oranı düşüktür. Ölü Deniz bölgesi
deniz seviyesinden çok alçakta olması nedeniyle havasında yaklaşık
yüzde 10 daha fazla oksijen bulundurur. Ölü Deniz çamurunu, deri
hastalıklarında ve kozmetik ürünlerinde kullanıyoruz. Ölü Deniz
çamuru içinde bulundurduğu mineraller ve tuzlar sayesinde vücut
derisini pürüzsüz yapar. Ölü Deniz'in özelliklerini özetlersek,
burada eşsiz bir güneş, su ve hava var" dedi.
Ölü Deniz Sağlık Merkezi'nin dünyanın çeşitli ülkelerinden
hastaları ağırladığını belirten Dr. Bisharat, geride bıraktığımız 2
senede Ölü Deniz'in akademik boyutta araştırıldığını ve bu
araştırma için seçilen 400 denek üzerinde uygulanan tedavi
sonucunda, hastaların yüzde 30'unun tamamen iyileştiği belirtti.
Bisharat ayrıca, bu hastaların yüzde 57'sinde çok iyi sonuçlar elde
edildiğini, yüzde 10'unda ise hoşnut edici sonuçlar gözlediklerini
kaydetti. Ölü Deniz'in çamuruyla sağlık bulan Avusturyalı
Fizyoterapist Dr. Doris Richer, "Vücudumun yüzde 50-60'ını kaplayan
lekeler vardı. Ölü Deniz'de bulunan eşsiz su, hava ve güneş
sayesinde lekelerden tamamıyla kurtulup evime döndüm. Bu, Ölü
Deniz'e 7. gelişim ve her seferinde 4 hafta kalıyorum" şeklinde
konuştu.
Ölü Deniz'in yeryüzündeki sular için büyük tehdit oluşturan
kirlilik probleminin aksine, buharlaşmanın Ölü Deniz'i son yıllarda
çok ciddi ölçüde tehdit ettiğinin altını çizen ve bu soruna biran
evvel çözüm bulunması gerektiğini değinen Dr. Bisharat son olarak,
"Şu an ölü denizde herhangi kirlilik yok. Çünkü çöl havası geliyor
ve ölü deniz etrafında herhangi bir fabrika ve çok sayıda otel yok.
Bu durumun gelecekte de süreceğini umuyorum, ama ne olacağını
bilemeyiz. Biz bu problem karşısında bilinçli olmalıyız"
ifadelerini kullandı. Dr. Bisharat, "Ölü Deniz kuzey ve güney olmak
üzere 2 ayrı bölümden oluşuyor. Biz kuzey tarafındayız. Kuzey
bölümü çok derin. Burada en derin nokta 400 metre. Güney bölümü çok
sığ yaklaşık 2-3 metre civarında ve tuzluluk oranı yaklaşık yüzde
37, kuzeyde ise yüzde 29. Bu ikisi birbirinden ayrı bölümler.
Umuyoruz ki Ölü Deniz'de kirlilik olmayacak. Eğer olursa bu bir
felaket olur. Çünkü artık Ölü Deniz'in suyu yok. Ölü Deniz'i
besleyen tek su kaynağı Ürdün Nehri. Ürdün Nehri'nin suları artık
eskiye göre nehir sularının sistematik olarak tarımsal alanlar ve
hidroelektrik projelere aktarılması yüzünden çok daha az, ayrıca
buharlaşma oranı yüksek. Her sene Ölü Deniz'den yaklaşık 1 metre su
buharlaşıyor. Bu demektir ki, her sene Ölü Denizin seviyesi 1 metre
azalıyor. Bu bir doğal yıkımdır. Bunu önlemek için tasarım
aşamasından olan Redsea projesi bir çözümdür. Eğer bu
gerçekleşmezse, doğal bir yıkım kaçınılmazdır" şeklinde
konuştu.
Geçen sene, Ürdün, İsrail ve Filistin, Kızıl Deniz'den Ölü Deniz'e
su getirilmesine yönelik Redsea projesi üzerinde anlaşmıştı.