Lost izleme rehberi
Abone olEmrah Güler, "Lost Başucu Kitabı" ile adanın unutulan, es geçilen veya anlaşılamayan taraflarını anlatıyor.
Yaklaşık beş yıldır devam eden Lost dizisi, her yeni bölümde
izleyicilerine farklı kapılar açıyor; onları daha da heyecandırıyor
ve düşündürüyor. Emrah Güler, Lost Başucu Kitabı
ile adanın unutulan, es geçilen veya anlaşılamayan taraflarını
anlatıyor..
Önemli olan Lost'un sonunda ne olacağını kestirebilmek mi, yoksa
dizinin felsefesini anlayıp, içine girebilmek mi? 'nın yazarı Emrah
Güler, bu miti anlatmak amacıyla, diziyi kare kare izleyip, notlar
almış, uzun araştırmalar yapmış.
Çeşitli gazete ve dergilerde sinema, televizyon ve popüler kültür
yazıları yazan Güler, kitabı 'Lost izleme rehberi'
olarak görmeniz gerektiğini söylüyor: "Lost, izledikçe
karmaşıklaşan, mitolojinin giderek büyüdüğü bir dizi. Beş yıldır
devam ettiği için unutuluyor. Bu nedenle izleme deneyimini
zenginleştirmek için yazdım." Kitabın başındaki Lost çizelgesinde,
kazadan öncesi ve sonrası gün gün maddeler halinde anlatılıyor.
İlerleyen bölümlerde de dizideki karakterlerin özellikleri, olumlu
ve olumsuz taraflarıyla tek tek aktarılıyor.
Bunların yanı sıra dizinin gizemine dair pek çok ayrıntı
var. Bunlardan bazıları:
Adanın iyileştirici gücü: Locke'un kaza
öncesinde belden aşağısının felç olduğunu ve adaya düşer düşmez
yürümeye başladığını öğrendiğimiz zaman, Lost'un ve adanın bir
başka gizemiyle tanışırız.
Daha sonra Rose, ilerlemiş kanserinin adada düzeldiğine inanır ve
Sun, kısır olduğunu bildiğimiz Jin'den hamile kalır. Juliet,
adadaki erkeklerin sperm sayısının normalden beş kat fazla olduğunu
söylemesine karşın, nasıl olduğuna bir açıklık getiremez.
Canavar: Kiminin beyaz bir ışık, kiminin siyah bir
duman olarak gördüğü, adadaki herkesin makinecanlı karışımı sesini
duyduğu zaman kaçacak delik aradığı (bu durum Ben için geçerli
olmayabilir) canavar neyin nesi? Belki Rousseau'nun dediği gibi,
"Adaya koruyan bir güvenlik sistemi,"; belki de Hurley'in dediği
gibi, "Kafası kızmış bir zürafa." Bazı Lost hayranlarının ortaya
attığı gibi, "Ütopik bir toplumun oluşturmaya çalıştığı bir tür
yargı mekanizmasının kontrolden çıkmış hali," olabilir. Başka
hayranların savunduğu gibi "Biyolojik ve elektromanyetik bir
deneyin sonucu da olabilir." Her durumda, bu canavarın ne olduğunu
öğrenmek için son sezona kadar beklememiz gerekiyor.
Popüler kültür cenneti olarak ada: İlk başta
önemsiz ayrıntılar gibi görünen Sawyer'ın sahilde okuduğu
kitapların sayısı çoğaldıkça ve başka sahnelerde de belirli
romanların ya da yazarların adı geçmeye başladıkça, Lost'un farklı
bir koldan daha beslendiğini görürüz.
Dikkatli izleyiciler, kısa süre içinde Alice Harikalar Diyarında ya
da Oz Büyücüsü gibi romanların, dizinin yapısında önemli rollere
sahip olduklarını keşfederler.
United Colors of Lost: Lost'un ana kadrosunun
beyaz, zenci, Latin kökenli, Asya kökenli, şişman, Amerikalı,
Avustralyalı, Fransız, Iraklı, İngiliz, İskoç, Koreli ve Nijeryalı
karakterlerden oluşması ve bunu olası izleyici önyargılarının
suyuna gitmeden genel yapıya yedirebilmesi, Lost'un başarısına
işaret ediyor. Son yılların en güçlü dizilerinden The Wire gibi
Amerika'nın etnik gerginliklerini ya da daha geniş bir bakış açısı
içerisinde Medeniyetler Çatışması'nı yansıtmadığı için eleştirilen
Lost, tam tersi bir bakış açısıyla idealize edilmiş bir çeşitlilik
yaratmayı başarıyor. Tabii, Batılı bir bakış açısından idealize bir
çeşitlilik. (Ece Koşal)