Liberallerle Kürtlerin yarım kalan aşkı
Abone olMehmet Altan'ın Kürt hareketine yönelttiği eleştirilerine katılmayan Ruşen Çakır "Liberallerle Kürtlerin yarım kalan aşkı"nı yazdı.
İNTERNETHABER.COM
Mehmet Altan'ın Kürt hareketine yönelttiği sert
suçlamaları yorumlayan Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır
"Liberallerle Kürtlerin yarım kalan aşkı"nı
yazdı.
Altan, Kürt hareketinin Erdoğan ile anlaşıp özerklik yolunda bir tercih yaptığını ve demokratik bir Türkiye için mücadele etmekten çekildiğini iddia ettiği yazısında "Çünkü onlar kendi geleceklerini Türkiye’nin demokratikleşmesinde değil, onlara istediklerini vereceğine inandıkları Erdoğan’ın MİT destekli diktatörlüğünde görme eğilimindeler." demişti.
Altan'ın eleştirilerine katılmadığını vurgulayan Ruşen Çakır, liberallerin Kürt hareketi ile kurduğu ilişkiyi eleştirdi. Çakır yazısında şöyle dedi:
İlkin: Yıllarca devlet eliyle Kürtlere inkâr,
ret, baskı ve zulüm reva görülürken ülkenin batısından çok cılız
itirazlar yükseldi. Hâl böyleyken bugün Kürtlere "özerklik
alacaksınız diye bizi faşizme mahkûm mu edeceksiniz?" diye sitem
etmek hakkaniyetli bir tutum olmaz.
Ardından: Sanıyorum sorununun temelinde
liberallerin fazla tezcanlı olması var. Buna karşılık Kürtler ve
KSH (Kürt siyasi hareketi) sabretmeyi biliyor. Bugünkü noktaya
yıllar süren ve ağır bedeller ödedikleri bir süreçle vardılar ve bu
kazanımlarını riske atmak istemiyorlar. Çözüm sürecinin ağar aksak
gitmesi, hükümetin ve özellikle Başbakan’ın kendilerini oyalamaya
çalışması gibi hususlar onları örneğin liberaller kadar tedirgin
etmiyor. Çünkü güçlerine güveniyorlar ve devletin bu sorunu
çözmekten başka bir seçeneği olmadığını biliyorlar.
Üçüncü olarak: KSH’nin en önemli kazanımı devlet
tarafından muhatap alınmak. İmralı (Öcalan) ile doğrudan, Kandil
(PKK) ile dolaylı ve örtülü görüşmeler, bu hareketin en büyük
hayalinin gerçekleştiği anlamına geliyor.
Dördüncü olarak: KSH’nin AKP ile arasını açmasının
yegâne gerekçesi kendisine çok daha güçlü ve iyi bir muhatap
bulması olabilir. Ne var ki, son yerel seçimlerde gördüğümüz gibi
Kürtlere sunulabilen tek seçenek CHP oldu. Halbuki CHP Kürt sorunu
konusunda "kimse konuşmazken biz rapor hazırlamıştık" demenin
ötesinde ciddi bir şey söylemiyor. Daha önemlisi, CHP "Kürt
realitesini tanıma" aşamasından "Kürt siyasi hareketini tanıma"
aşamasına geçmiş değil, geçecek gibi de görünmüyor. Yani KSH’nin
kendisini muhatap bile almayan bir muhalefet partisi uğruna
yıllardır tek başına iktidarda olan AKP ile bağlarını kopartmasını
beklemek hiç gerçekçi değil.
Son olarak: KSH, özellikle İslam dinine karşı katı
tutumunu yumuşatarak kitleselleşme önündeki en ciddi engellerden
birini kaldırmış oldu. Sonuçta KSH günümüzde, tarihinin en güçlü,
özgüvenli dönemini yaşıyor. Orta Doğu gibi zor bir coğrafyada,
sadece Türkiye’de değil, Suriye, Irak ve İran’da da önde gelen
siyasi aktörlerden biri olabilmenin ve böyle kalabilmenin ilk şartı
sürekli değişen koşulları doğru okumak, ilişkileri bunlara göre
değiştirip geliştirmek, kısacası iyi siyaset yapmaktır. Dolayısıyla
diğer siyasi aktörlerin KSH’ye bir şey öğretmekten çok ondan bir
şeyler öğrenmeye çalışması daha isabetli olabilir.
Daha söyleyeceklerim var. Devam edeceğiz.
RUŞEN ÇAKIR YAZILARI