Haberin başlığını okuduğumda “popülist bir yaklaşım”
olarak değerlendirmiştim. Ancak içeriğini okuduğumda toplum olarak
ne kadar hoşgörüsüz olduğumuza hayıflanmadan
edemedim.
Sözünü ettiğim haber rallici Burcu Çetinkaya
ile ilgili.
Yaklaşık 6 yıl önce kapanma kararı alan ve başörtüsü takmaya
başlayan Çetinkaya başını yeniden açmış.
Dediğim gibi haberin başlığını okuduğumda açıkçası
“popülist” bir yaklaşım olarak değerlendirdim. Ancak
Çetinkaya’nın başını açtıktan sonra yayınladığı
fotoğrafının altına yazdığı sözler yüreğimi burktu.
Şöyle diyordu Çetinkaya fotoğrafın altında:
“Bugün bir karar aldım ben. Bu kararda asla 6 yıldır
taşımaya çalıştığım başörtüsüne inanmamak veya saygısızlık yok. Bu
kadar yapabildim.
Aldığım kararı tamamen manevi yaşamak istedim. Hatta imkân
olsaydı sessizce. Nasip. Gücüm yetmedi diyelim. Kalbim aynı
yerde.
Ama o da benimle Allah arasında zaten. Bu süreçte benden güç
alanlar olduysa onları istemeden kırdıysam özür. Her
hareketimi 6 yıldır siyasi zannedenler vardı. Belediye başkanı,
siyasetçi adayı her şey yaptılar. Onlarca iftira attılar. Hayatımda
hiç bir siyasi partiye üye olmadım ben.
Hatta siyasi tekliflere hayır diyerek sporumu yapmaya devam
etmeyi seçtim. Şimdi de kendi halimde işime gücüme bakarak hayatıma
devam edeceğim inşallah.
Sadece azıcık kendimi dinlemeye ihtiyacım var... Bu geçen
süreçte alkışları hiç kabul etmedim. Hakaret edenlere de
kırılmamaya çalıştım.
Sadece hakkımda konuşulduğunda cevap hakkımı kullandım.
Şimdi de bakış açım aynı... Kimseye hakaret etmeden hayatı yaşamaya
devam etmeye çalışacağım...”
Cümlelerde, kelimelerde yaşanan hüznü, kalp
kırıklığını sitemi hissetmemek mümkün değil. Anlaşılan o
ki Çetinkaya almış olduğu karar sonrasında büyük
bir baskı ve hatta yıldırma politikasına maruz
kalmış.
Neler yaşadığını ve neler yaşatıldığını bilmiyoruz ama zor bir
süreçten geçtiği açık.
Benzer bir süreci manken Gamze Özçelik de
yaşamıştı.
Özçelik de kapanma kararının ardından adeta bir
linçe maruz kalmıştı. Malum medya
Özçelik hakkında eski defterleri karıştırarak
ekranlardan bir insanı rencide edecek, üzecek
görüntülere yer vermişti. Günlerce sürmüştü linç kampanyası.
Bu belki de buzdağının görünen kısmıydı. Kim bilir
Özçelik de görünmeyen kısımda ne gibi baskı ve
linçlere maruz kalmıştır.
Diş göstermeleri, salya akıtmaları, çeşitli insan dışı tavır ve
davranışları müteessir etmesin.
Nefretten, kinden hazdan beslenen karanlık ufuklu insanların
güzel insanların aydınlığında yok olacağının bilinci ile
amellerimizi güçlendirmenin zamanıdır.
LGBT gibi gayr-i ahlaki bir oluşum söz konusu
olduğunda kişisel tercihlere saygı duyulmasını
isteyenlerin aynı saygıyı başörtüsü ve dini değerler söz
konusu olduğunda göstermemesi enteresan, enteresan olduğu kadar da
anlaşılmaz bir tutum.
Toplum olarak maalesef çok dışlayıcı bir noktaya gidiyoruz
demeyeceğim çünkü maalesef o noktadayız.
Nefret ve öfkenin gölgesinde, gözümüzü bürümüş olan
hırsın perdelediği karanlıkta yol alıyoruz.
Farklılıklara ve tercihlere saygı kalmadı.
“Benden değilsen kahrol!” zihniyeti sağlıklı
bir düşünce yapısı değil.
Söylemde dile getirdiklerimizi eyleme dökemediğimiz sürece
toplumsal barış sadece bir hayalden ibaret kalır.
Maalesef öfke ve ötekileştirme toplum nezdinde bulaşıcı hale
gelmeye başladı.
Kendimiz için istediğimizi başkaları için vermediğimiz sürece
daha çok hayal kırıklıkları yaşayacağız bu gidişle.
Burcu Çetinkaya ve Gamze Özçelik’e yaşatılanların bir
daha tekrarlanmaması dilek ve temennileriyle…
facebook.com/msbeser
twitter.com/msbeser
instagram.com/msbeser