Leyla Zana ölüm orucuna başlarsa ne olur?
Abone olLeyla Zana, ölümlerin devam etmesi halinde ölüm orucuna başlayacağını açıklarken bu kararın PKK ve Hükümet açısından ne anlam ifade ettiği tartışma konusu oldu.
Leyla Zana, Kürt siyasi hareketi içinde pozisyonu tarife ihtiyaç
duymayan isimlerden biri. PKK’ya yakın çizgideki Kürt siyasi
hareketi ile sembolleşmiş olmasına rağmen aldığı kararlar tüm
siyasi kesimlerde etki yaratıyor, anlamlı bulunuyor. Zana’nın
Türkiye’nin çatışmalı ortama döndüğü, yeniden ölümlerin yaşandığı
bu günlerde son çıkışı, “Ölümler durmazsa ben de ölüm orucuna
yatarım” oldu. Sokağa çıkma yasağı ve yaşanan çatışmalara tepki
göstermek için Cizre’ye doğru yürüyen Halkların Demokrasi Partisi
heyeti içinde yer alan Leyla Zana, bu sözleri heyetin durdurulduğu
İdil’de söyledi.
“Elinde silah bulunan tüm kesimlere”
Açıklamasının satır araları neden bu kararı aldığını, koşullarını
ve bundan sonrasına ilişkin yapmak istediklerini ortaya koyuyor.
Kullandığı “Elinde silah bulunan tüm kesimlere sesleniyorum”
ifadesi önemli ve son dönemde ateşkes için Devlet’e ve PKK’ya
seslenen tüm HDP’lilerden biraz daha farklı bir anlam taşıyor.
Geçmişte bu sözlerine anlam katan bir dizi çıkışı var ama son çözüm
süreci açısından en anlamlısı kendi hareketi içinden gelen
tepkilere rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı baş başa
görüşmede verdiği “Sorunun çözümü için adım atın” mesajı ve İmralı
Cezaevi’ndeki PKK lideri Abdullah Öcalan ile birlikte Tayyip
Erdoğan’ı sorunun çözümü için en kritik iki aktörden biri olarak
tanımlaması. Yani Zana’nın “karşı cephede” farklı bir anlamı
var.
Leyla Zana’nın Kürt hareketi içindeki anlamını anlatmak için ise
sayısız örnek kullanılabilir. O’nu bu hareketin sembolü haline
getiren 1991 yılında Meclis’teki yemin krizinden, cezaevi
yıllarına, milletvekilliğine dönüşünden Kürt kadınlarının kendisine
bakışına kadar bir dizi örnek sayılabilir.
Bir ay düşündü
Zana açıklamasında da söylediği gibi bu kararı almadan önce uzun
bir süre kendi kendine değerlendirme yaptı. Büyük bir risk alarak
2012 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşme, sonrasında
Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelerle başlayan çözüm süreci,
O’nun için önemliydi. Ancak şiddetin tekrar başlaması, müzakere
masasının devrilmesi Zana’yı yine bir risk alarak taraflara farklı
bir mesaj verme arayışına itti. Bu defa görüşmeyi, diyalog kurmayı
değil farklı bir yolu tercih etti.
Kullandığı “Beni tanıyanlar bilir. Ağzımdan söz bir kere çıkar.
Kellem gitse geri dönmem. Artık yeter. Gençler öleceğine biz
ölelim.” ifadesiyle kararlılığının altını çizdi. Al Jazeera’nin
edindiği bilgilere göre Zana, ölüm orucuna başlamak için Hükümet’in
ve PKK’nın bir adım atıp atmayacağını görmeyi bekleyecek.
Önümüzdeki günlerde HDP heyetiyle birlikte güvenlik
operasyonlarının sürdüğü Diyadin, Doğubeyazıt, Silopi gibi
ilçelerde temaslarda bulunacak, halkla görüşecek. Ardından da
beklediği adımın gelmemesi yani müzakere masasına dönülmesi dahil
şiddeti durduracak bir adımın atılmaması durumunda ölüm orucuna
başlayacak.
Bayramoğlu: Sonuç verir mi bilmiyorum ama
önemli
Al Jazeera, Leyla Zana’nın ölüm orucu kararını siyasi aktörlere ve
konuyu yakından takip eden isimlere sordu. Gazeteci Ali Bayramoğlu,
Zana’nın bugüne kadar sorunun siyaset üzerinden, çatışmasız çözümü
için attığı adımları hatırlattı:
“Bu karar hem bir anlamda çaresizliği gösterir hepimizin adına. Hem
de aynı zamanda bireysel güçlü bir irade koymadır. Sonuç verdirir
mi? Bunlar sembolik adımlar, çok kolay değil. Bugün çok büyük bir
siyaset oyunu oynanıyor. Bir tarafta fiili bir özerklik ilan etme
hali var. Bu eleştirilerle içiçe geçiyor. Diğer tarafta devletin
müdahalesi var. Demek ki benzer süreçlerin ilerlemesi için alan
kontrolü meselesinin çözülmesi lazım. Farkındalığı artırma anlamına
gelir. Zana bir Kürt siyasetçisidir, hapishanelerde yattı çıktı,
Kürt siyasi hareketinin merkezinde bulundu. PKK’ya çok yakın ve
uzak olduğu dönemler oldu. Bu Kürt siyasi hareketi içinde de bir
eylemdir ama sonuç verir mi bilmiyorum.”
“Zana, beyaz tülbenti ortaya koydu”
Bir değerlendirme ise içinde bulunduğu harekete eleştirel
yaklaşımları da olan bir isimden, HDP’li Altan Tan’dan. Tan,
Zana’nın kararı netleşmeden olası etkilerini konuşmanın doğru
olmadığını düşünüyor. Ancak yaptığı benzetme önemli:
“Diyor ki her iki taraf da elini silahtan çeksin. Bizim
geleneğimizde kadınların çok önemli bir yeri var. En büyük aşiret
kavgalarında bir kadın beyaz tülbentini koyarsa o kavga durur.
Dünyada da bunun örnekleri var, Gandhi örneği var ortada. Kürtlerin
de geleneği var. Leyla hanım emeği geçmiş, acılar çekmiş bir
arkadaşımız. O da tabiri caizse beyaz örtüsünü koyuyor. Bundan
anlayan olursa olur, olmazsa da artık bilemem, onu o zaman konuşmak
lazım.”
"HDP bunu siyasi irade haline getirmeli"
Akademisyen Vahap Coşkun ise politikacıların inisiyatif alması
gereken bir dönemde Zana’nın bu yolu tercih ettiğini söyledi.
Zana’yı “Çözüm süreci daha başlamadan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile
görüşerek psikolojik bir eşiğin atlatılmasını sağlayan isim” olarak
tanımlayan Coşkun, ölüm orucu kararı ile Zana’nın aldığı
inisiyatifi HDP’nin siyasi irade haline getirmesi gerektiği
görüşünde.
“Sadece hükümet politikalarına yönelik değil PKK’nin son dönemde
yaptıklarına, yürüttüğü siyasete yönelik bir eleştiri var. Aynı
zamanda bir çağrı da var. Şunu söylüyor, 'Eğer taraflara sözümüzü
geçiremiyorsak bizim sözümüzü geçireceğimiz kendi nefsimiz var'
diyor. Salt hükümete dönük değil PKK’ye dönük de bir çağrı. Bu
eleştirilse bile göz ardı edilebilecek bir çağrı değil. Leyla hanım
Erdoğan ile görüştüğü dönem de eleştirildi ama sonra yaptığı
girişimin doğru olduğu ortaya çıkmıştı. Politikacıların inisiyatif
alması gereken bir dönemde kendi inisiyatifini ortaya koyuyor.
Kamuoyunda da önemli yankısı olacak. Silahların sesinin yükseldiği
bir dönemde bu silahları devre dışı çıkarabilecek enstrüman,
siyasetçiler. Leyla Zana’nın yaptığı bireysel bir pozisyon almadır.
Bugüne kadar Hükümet ile HDP arasında bir temas olsaydı işler bu
noktaya gelmezdi. Umulur ki bu hükümet ile HDP arasında bir temasın
geliştirilmesine imkân verir. Bu siyasi aktörlerin daha fazla
ortaya çıkması gerekiyor. Bu bireysel açıdan önemli ama HDP bunu
siyasi irade haline getirmeli. Daha ileri adımlar da düşünülebilir,
Kandil’e gidilmesi, 80 vekilin çağrı yapması gibi.”