Leyla Umar'ın kederli günleri
Abone olGazeteci Leyla Umar özel hayatını Zaman'dan Nuriye Akman'a anlatmaya devam ediyor. Umar, acılarla nasıl zirveye yükseldiğini anlatırken gözleri dolu dolu oldu.
Umar'ın gazeteci Refik Erduran'la yaşadığı evlilikle ilgili
anlattıkları bir hayli ilginç ve ses getirecek cinsten... İşte o
röportaj... NURİYE AKAMAN/ZAMAN Refik Erduran’ın annesi hem benim
hem oğlunun hayatını mahvetti Refik’in annesiyle yaşadığınız dramı
biraz biliyorum, sizin ağzınızdan dinlemek ilginç olacak. İyi bir
röportajcı olmasan anlatmazdım. Tanıştıktan bir ay sonra beni
annesi Refika Hanım'a götürdü. Eşi ölmüştü. Hoş bir kadındı; niye
evlenmediğini sordum “Niye evleneyim, benim eşim var.” dedi. “Aa
öyle mi, Refik hiç evlenmediğinizi söyledi.” dedim. Yanıtı aynen
şöyleydi: “Benim kocam Refik, kızım. Onu elimden hiç kimse alamaz.”
Feci bir şey. Hasta bir kadın mı bu? Tabii, öyleydi ama oğlunun
yaşamını da mahvetti. Onun için Refik'in yaptıklarını hoşgörmeye
çalıştım. Annesinin söyledikleri önce şaka geldi. Oradan çıkınca,
“Refik, annen şaka yapıyor değil mi.” dedim. “Hayır Leyla çok
ciddi. Annem bana beş yaşından itibaren kocasıymışım gibi
davranır.” dedi. Kadın Refik'i yanında yatırır, “Ben senin
kocanım.” dedirtirmiş. Peki aralarındaki ilişkinin düzeyi neymiş?
Sormadım. Bunu asla bilmek de istemiyordum. Annesi ilişkimizi
evvela ciddiye almadı. Fakat sonra Refik'in bana ilgisinin
arttığını görünce, bir rakip gibi davranmaya başladı. Benden
kopmadığını gördükçe hem çok kötü davranmaya başladı; hem de
boşanmasına neden olduğu Refik'in ilk eşiyle birlikte ev tutup 8
yıl yaşadı. Refik'e annesi gibi aşağı yukarı aynı hislerle bağlı
olan Leyla adında bir ablası vardı. Onlar birbirlerine şöyle hitap
ederlerdi: Refika Hanım'a Anoş, Leyla'ya Loloş, Refik'e Refoş
derlerdi, bana da Liliş adını taktılar ve bu ismi onlardan başka
hiç kimseye kullandırmadım. Böylelikle Refik'in tabiriyle ben de
Oşlar kabilesine girmiş oldum. Bir annenin oğlundan koca rolü
istemesi sizi nasıl etkiledi? Refik'in iki karakteri vardı.
Annesiyle bazen el ele oturur, birbirlerine sevgili gibi
davranırlardı. Sonra Refik müthiş bir infiale kapılır, annesi için
‘Off yakamı bırakmıyor' diye söylenirdi. Refik'in çektiği o acıyı
anlıyorum; ama ben de aynı hatayı yaptım. Bir anne şefkatiyle onu
iyileştirmeye çalıştım. Halbuki karısı, hattâ sevgilisi gibi
davranmalıydım. Anne gibi ne yaptınız mesela? O gidiyor, aşklarını
yaşıyordu. Bana 5 sene içinde uslu oturacağına dair garanti verdi.
İnanmak istedim. Traji-komik bir şey; ama aynen böyle oldu. Beş
sene sonra “artık serbestim” deyip başladı yine çapkınlığa. Ben
karısı gibi davranıp da “Refik tamam, ben dayanamayacağım.
Allahaısmarladık” deseydim ikimiz de kendi yolumuza gider ve belki
daha mutlu olabilirdik. Annesinin yanında ikinci bir anne olup da,
onun her istediğine susarak tedaviye kalktığım için sonuç bu oldu.
Mesela bir gün doktora gittik kanı alınacak, canı acıyacak diye ben
o kadar ağlıyorum ki, doktor ikimizi de kovdu. Böyle bir şey olur
mu? Anne rolü oynamak sadece benim kabahatim. (Ağlıyor.) Çünkü
annenin intikamını alıyor kadınlardan... Tabii, onun için anlayış
gösteriyordum. Ama yaptığı kırıcı şeyler yaşamımı altüst etti. Gece
gündüz nerede olduğunu soramazdım bile. Ben artık onu evde bekleyen
anne olmuştum. Bu arada çocuğumu ihmal ettiğim için kendimi bu
yüzden asla affetmedim. O hale gelmişti ki, onun ilk eşinden olan
çocuğu bana gelir, benim çocuğum gelemezdi. Çünkü başkasından olan
erkek çocuğa tahammülü olmadığını söylerdi. Acaba onun annesiyle
yaşadığı ilişkiyi, sizin de oğlunuzla yaşadığınızı mı düşündü?
Hayır, ara sıra beni ilk eşimden kıskandığını söylerdi; ama doğru
değildi. Çünkü onun sorumsuz babalığını hiç tasvip etmezdi. Ben de
onu üzmemek için çocuğumu gizli gizli görüyordum. Siz anne rolüne
soyununca, onu birinden kurtulamazken iki anne ile karşı karşıya
bıraktınız. Maalesef öyle oldu. Onu o kadar sevdim ki, her şeye
katlanabilmeyi göze aldım. Bu nedenle onu suçlayabilir miyim? Son
yıllarda basında hakkında çıkan haberlerden sonra herkes suçluyor
onu; ‘canavar, alçak Refik' diyenler bile var! Bence o yaralı bir
adam. Refik'in bugün karısını boşayıp üvey kızıyla evlenmesini ve 3
bebek sahibi olmasını elbette tasvip etmiyorum; ama nedenlerini
bildiğim için onu çok iyi anlıyorum. Bunlar annesiyle olan
aşk-nefret ilişkisinin sonuçları. Ben de bu durumu kabul edince
hastalandım; sinirlerim çok zayıfladı. Neden doktora gitmediniz?
Cesaret edemedim. Refik kısa bir usluluk devresinden sonra tekrar
kadınlarla ilişkiye girerek, kendini ispatlamaya çalıştı. Bir
tanesi hayatımın en büyük acısı oldu. Asla adını açıklamayacağım
hanımla ilişkilerini tesadüfen öğrendim. Çünkü o gün eve her
zamankinden erken bir saatte geldim.. Yatak odasının kapısına
yönelirken bir hanımla telefonda konuştuklarını duydum.
Hissediyordum onunla aralarında bir şey olduğunu. Bir süre önce
sordum da bunu kendisine “Ben mi?” diyordu, “o harita yüzlü kadına
mı bakacağım?” Fakat o telefon konuşmasını duyduğum an hayatımda
ilk defa ölmek istedim. Yedinci katta oturuyorduk. Terasa koştum,
kendimi atmayı düşünürken oğlum geldi aklıma. Döndüm, yatak odasına
girdim. Hâlâ telefonda konuşuyordu. “Refik, Allahaısmarladık. Keşke
erkek gibi bana söyleseydin” dedim ve çıktım. Arkamdan fırladı: “Oh
olsun sana. Beni bunca yıl zorladın dürüst ol diye. Ben erkeğim.
Beni bulutların üstüne çıkardın diye, istediğin gibi olacağımı mı
sandın?” diye bağırmaya başladı... Hiç konuşmadım. Evden ayrılıp,
avukata beni hemen boşaması için vekaletname verdim. Ertesi gün
biletimi alıp Roma'daki bir Amerikalı kadın arkadaşımın yanına
uçtum. O kadar acı çekiyordum ki, Refik'ten gelen telgraf, telefon,
mektuplardaki aşk sözlerine bile aldırmıyordum. Oysa onlar
hayatımda okuduğum en güzel aşk mektuplarıydı. Ölümümden sonra,
yayınlanmasını isterim... Ve hâlâ inanıyorsunuz ona... Hayır hayır,
bir ilişki elektrik düğmesi gibi söndürülemezdi. Hele benimki gibi
hastalık olmuşsa... 19 gün sonra boşandığımızı avukatım müjdeledi.
O da kalktı geldi Roma'ya. Kalp spazmı geçirdi. ‘Capri'ye gidin,
istirahat edin’ dedi doktor. O kadar tuhaf bir durumdu ki. Capri'de
birkaç gün hiç konuşmadan karşılıklı oturduk. Ve onunla 18 yıl daha
yaşamaya devam ettiniz. Nasıl oluyor? İşte benim gibi bir aptal
olursa oluyor. Kopamadım. Hatta bana hayran olan bir Amerikalıyla
birlikte yemek yediğimizi görünce, Refik'in “Beni terk etmeyeceksin
değil mi?” diyerek kolumu uzun süre bırakmadığını hiç unutmam.
Roma'dan ayrıldık. Londra'da BBC'de iş buldum. Tabii Refik
fevkalâde sözler verdi. ‘Affet beni, bir daha olmayacak’
gibisinden. Ama huyundan asla vazgeçmedi. Ben aldatılmış kadın
olmaktan o kadar utandım ki, bir yıl Türkiye'ye dönemedim. Beş-altı
yıl sonra Amerika'ya gittik. Parasız kalınca Çağlayangil’den
röportaj ayarlamasını rica ettim Peki en sonunda Refik'i nasıl
tamamen bıraktınız? 8 yıl yaşadığımız Hollywood'da her şey
çığırından çıktı. Devamlı, önüne gelenle birlikte oluyordu ve bana
çoğunu anlatıyordu. Bazen kadınlar ziyaret ediyor, Refik'i bana
çekiştiriyorlardı. Bir gün, Milliyet'le anlaşma yaptı; yazacağı
romanı bana ithaf edecekti; “Bu bizim bebeğimiz olacak” diyordu.
Fakat bir türlü yazamıyordu. Otelde yazacağım diyor; valizini alıp,
gidiyordu. Ben de inanıyorum. Hatta az kalorili kurabiyeler
yapıyor, Türk çayını ve Türk gazetelerini yolladığı kuryeyle
gönderiyordum. Bir gün ortak arkadaşımız olan çok zengin, Beverly
Hillsli bir kadın aradı beni, “Senin kocanla sevişiyorum” dedi.
“Nasıl olur deli misin, sen benim arkadaşımsın. Sana inanmıyorum.
Refik otelde kitabını yazıyor.” dedim. “Öyle mi?” dedi kadın,
yanında Refik varmış, telefonu ona verdi. Refik'ten de inanmadığım
için bir güzel azar işittim... Türkiye'ye dönmeye karar verdim.
Refik'le hiçbir şekilde ilişkimin devam edemeyeceğini nihayet
anladım. O zaman Dışişleri Bakanı olan Çağlayangil'e yazdığım bir
mektupta ziyaret edeceğim ülkelerin başkanlarıyla bana röportaj
ayarlamasını rica ettim. Hiç param yoktu, geriye kalan birkaç
mücevherimi satıp; bir dünya turu bileti aldım. Nasıl olur? Yoksa
Refik Bey mi yedi hepsini? Birlikte yedik diyelim. İki oğlanı da
Amerika'da okutmak, Beverly Hills yaşamına uymak ailemden
kalanların çabucak bitmesini sağladı tabii ki... Annemin evine
kadar her şeyi sattım sonunda. Şimdi mutlu mu üvey kızıyla? Hiç
bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Neyse... Sonunda döndüm
Amerika'dan. Refik bir süre o kadınla yaşadı. Necla diye beni
benden iyi tanıyan bir arkadaşım vardı. Dedi ki, “Leyla farkında
değil misin, İngrid Bergman'ın bir filmi vardı. Adam kadına her
istediğini yaptırır, kadın sonunda benliğini kaybeder ve sonunda
hastalanır, sen ondan beter oldun. Refik seni mahvetti, kurtar
kendini.” Sinirlerim o hale gelmişti ki Abdi İpekçi benim için
Psikolog Dr. Özcan Köknel'den bir randevu almıştı, beni dinledikten
ve Refik'in yazdığı bir iki mektubu okuduktan sonra “Leyla Hanım
hasta olan siz değilsiniz, ama bu ilişkiye devam ederseniz ondan
beter hasta olacaksınız. Bırakın onu.” dedi.