Leyla ile Mecnun'un yaratıcısı Ayşe Arman'a içini döktü...
Abone olAyşe Arman'ın Sırrı Süreyya Önder ve Onur Ünlü röportajı bugün de devam etti. Arman gündemdeki yolsuzluk iddialarına göndermede bulunan sorular yöneltti.
Hürriyetsi yazarı Ayşe Arman
Pazar günü başladığı Sırrı Süreyya Önder ve
Onur Ünlü röportajına bugün de devam etti.
Muhafazakarların yeni nesil fenomenlerinden olan ünlü yönetmen
Onur Ünlü'nün Sırrı Süreyya ile birlikte kaleme
aldığı son filmi "İtirazım Var"ı konuşmaya devam
eden Arman gündemdeki yolsuzluk iddialarına göndermede bulunan
sorular yöneltti.
İşte röportajın bugün yayınlanan bölümü:
İHTİYAÇTAN FAZLASI HARAMDIR
Çok para utanç verici bir şey mi?
Sırrı Süreyya Önder: Hem de ne biçim! Mal ateştir.
Yakar insanı...
Onur Ünlü: Filmde söylüyor işte, “İhtiyaçtan fazla
mal haramdır!” diyor. Ben de böyle olduğuna inanıyorum...
SSÖ: Tek başına tüketimle kurduğumuz ilişkiye, hep
beraber şöyle bir çeki düzen versek, dünyanın şu an yaşadığı birçok
sorunu geride bırakmış oluruz. Tüketim bela bir şey. Ambalajlayıp
ambalajlanıp, yeni haller, biçimler adı altında dayatılıyor.
Günümüzde tüketimle meselesini çözmüş insanlar, ermiş insanlar
bence. Bu kadar basit. Yani öyle fazlaca Hindistan’lara,
Himalaya’lara gitmeye gerek yok. Kendi nefsiyle böyle bir
muhasebeyi kurabilen herkes, ermiş insandır!
ZATEN SANA KALMAYACAK Kİ O
MAL
Peki, bu kadar iyi film yapan insanlar, iyi para kazanmayı
da hak etmiyor mu?
OÜ: İlla alacaksam, alıp onu bir başkasıyla
paylaşmalıyım. Tamam bir iş yapıp 10 lira kazanacaksam, “Hayır,
bana 2 lira yeter!” dememeliyim. Çünkü o 8 lira, orada kalır.
Kalmasın. O 8 lirayı bir şeye dönüştüreyim. Üreteyim mesela. Ama
mal yığmayayım. Mal yığmak günah diye geçer...
SSÖ: Zaten sana kalmayacak ki o mal. İnsan ömrü
nedir ki? Mal biriktirmek için bütün hayatını heder eden insanlar
var...
OÜ: Ben 17 senedir İstanbul’dayım, hiç maaşlı
çalışmadım. Hep parça başı. Senaryo yazdım parasını aldım. 17
senedir hâlâ bir sonraki kirayı nasıl ödeyeceğimi hiç bilmedim.
Halimden şikâyetçi de değilim.
"ÇOCUĞA GELECEK HAZIRLAMALIYIM" DEMEK
KİBİRDİR
İyi de çoluk çocuk olunca, en azından o çocuğa bir gelecek
hazırlamak gerekmiyor mu?
SSÖ: O da çocuğa ipotek koymaktır! Benim babam 8
yaşındayken öldü. Evin en büyüğüydüm. O günün parasıyla bize 35 bin
lira borcu ve şerefli bir adı kaldı. Ne oldu? Kendimize bir hayat
kurduk. Ben de bugün ölebilirim, çocuğum da kendine bir hayat
kurabilir. “Çocuğuma bir gelecek hazırlamalıyım” da aslında bir
kibirdir. Sen nesin ki, çocuğuna gelecek hazırlıyorsun! Güzellik
bir sivilceye, mal da bir kıvılcıma bakar! İnsanlar bu enerjilerini
mal yığmak yerine, hayatın güçlüklerine karşı çocuklarına bir takım
yetiler kazandırmaya seferber etseler çok daha iyi olur...
ESİNLENME DEĞİL, KLİŞE
Sean Penn’in “Gizemli Nehir” filminde de, yetimhanede
büyüyen tecavüze uğramış çocuklar anlatılıyordu. Sizin filmde de
böyle bir şey var. Bir esinlenme durumu söz konusu mu?
OÜ: Hayır, esinlenme durumu yok. Bir sürü şey
gibi, bu da bir polisiye klişesidir. Birçok polisiyede vardır.
Çünkü yeterince sert ve dramaturjik olarak doğru olması gerekir.
Şöyle bir örnek vermek istiyorum. Filmin sonunda imam, katili
polise teslim etmez. Yani kendi kendine bir adalet uygular.
Normalde bu, beklenilen bir şey değildir. Normalde dedektif teknik
olarak, suçluyu adalete teslim eder ve işten çekilir. Fakat bizim
adam, kendi kendine bir adalet hükmünde bulunuyor. Bunu yapabilmesi
için de katilin, çok sağlam ve özgün bir gerekçesi olması
gerekirdi. İşte o yüzden, bu gerekçeyi sağlam bir klişeyle
şekillendirdik.
ÖDÜL ALMAK SUÇ!
“Sen Aydınlatırsın Geceyi” neden vizyona girmedi? Sadece
üniversitelerde gösterildi?
OÜ: Çünkü istemedim. Sinema sahiplerinde ve
dağıtıcılarda, bu türden filmlerin seyirciyle buluşmayacağına
yönelik bir kanaat var. Vizyonda fazla tutmuyorlar. Şans bile
vermiyorlar. “Öyle mi?” dedim, o günlerde de maddi geri dönüşe
ihtiyacım yoktu. Esti bana, “E ben de vermiyorum!” dedim. Öyle
kaldı film...
Yazık değil mi emeğe...
OÜ: Üniversitelerde gösterdim. Gençlerin izlemesi
ve beğenmesi bana yetti. Ben bir dağıtımcıdan “Sen ödül de aldın
ama...” diye şikâyet bile işittim. Ödül almak bile suç yani!
“Ödüllü filmler izlenmez” diye bir kafa var...
RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN