Leman Sam'dan olay açıklamalar!
Abone olLeman Sam'ın Özellikle Güneydoğu'da yaşanan olaylar, kadınlara tecavüz, Osmanlı tartışmaları hakkında söyledikleri ortalığı karıştıracak gibi görünüyor.
Kızı Şeval Sam konuştuğunda Türkiye'de küçük bir kıyamet
kopmuştu. Özellikle, başörtüsü için yaptığı, "Bez
parçası" yorumu günlerce tartışılmıştı. Yurt
Gazetesi'nden Derya Demir, anne Sam'ı buldu ve
konuşturdu.
Sesinin güzelliğini herkes biliyor Leman Sam’ın ama bu kadar
değil... Onun güzelliği doğayı, hayvanları, ona değen insanları da
sarıyor. Giysiye para harcamıyor, makyaj yapmıyor, okuyor,
düşünüyor, yazıyor... Memleketteki her fenalık için kaygılanıyor.
Özellikle Güneydoğu'da yaşanan olaylar, kadınlara tecavüz, Osmanlı
tartışmaları hakkında söyledikleri ortalığı karıştıracak gibi
görünüyor.
Bakın Leman Sam, Derya Demir'in ülkedeki
gelişmelerle ilgili sorularına nasıl cevap veriyor!
‘SUSURLUK DEVAM EDİYOR’
Uzun yıllar Anadolu'da yaşadınız. Hakkari'de yaşadığınız
dönemi anlatabilir misiniz. O günün Hakkari'sini nasıl tasvir
edersiniz?
Babam asker olduğu için çok yer değiştirdik. Kökleşemedim bu
yüzden. 2.5 yıl Hakkari'de yaşadım. 13-14 yaşındaydım. Hayatımın en
güzel dönemlerinden biridir. Dağların ortasında toprak evlerden
oluşmuş, neredeyse hiç ağacı olmayan ve 8 aya yakın yolların kapalı
olduğu, daracık sokaklarından iki arabanın geçemediği, gazete okuma
imkanının olmadığı bir yerdi. Irak radyosu dinliyorlardı ve Kürtçe
konuşuluyordu. Ben de öğrenmiştim. Arkadaşlarım Kürttü. Güzel
insanlardı. Çok masumlardı. Çocuk aklımla hep düşünürdüm.
“Bunlar nasıl insanlar, nasıl bu kadar sınırlı bir yaşamla
yetinebiliyorlar", derdim.
Batı insanının daha hırslı, daha aç gözlü olduğunu düşünürdüm. Ne
zamanki öğrendiler hayatın hiç onların bildiği gibi olmadığını,
işte o gün terör başladı diye düşünüyorum. Efkar Köprüsü vardı.
Altından da ince bir su geçerdi. Akşam üzeri herkes yanına eşini
dostunu alarak yürüyüşe çıkardı. Bir aktivite oluyordu onlar için.
Bir hastanesi vardı ama hiç doktoru yoktu. Sümbül Dağı'na aşıktım.
Mavi denilince hayatım boyunca hep Sümbül'ün mavisi aklıma gelir.
Sümbül'e bakar saatlerce kilitlenirdim. Bana bir terapi gibi
gelirdi. Kar yağdığı zaman kendinizi masal dünyasında
zannederdiniz. O zamanlar terör yoktu. Mesut Barzani'nin babası
Molla Mustafa Barzani zamanında sınır karakoluna 6-7 ayda bir bomba
düşerdi. Molla Mustafa Barzani attı diye konuşulurdu.
Yılmaz Erdoğan'ın amcası ile nişanlı mıydınız?
Yılmaz Erdoğan bir Kürt ailesinin çocuğudur. Amcası Namık Erdoğan
Sağlık Bakanlığı'nda müfettişti. Başbakan Tansu Çiller'di. Susurluk
zamanıydı. Birçok yolsuzluk olayını yakalamış ve bu dosyalar
çantasında ve Başbakan'a bunları anlatma niyetindeydi. Kararlıydı
bu konuda. Ben hep uyardım onu. “Evlisin, çocukların
var” diyerek. Susurluk Olayı'nın daha içyüzünü bilmiyorduk
ama biraz dikkatli olan ve satır aralarını iyi okuyanlar aşağı
yukarı neler döndüğünü kestirebiliyordu. Şimdi böyle bir insanın
Sağlık Bakanlığı'nda yolsuzluk dosyaları ile Çiller'e gitmesi beni
dehşete düşürdü. Yalvardım. “Aileni düşün” dedim o
ise “Ben bu memleketin ekmeğini suyunu yedim, bu görevim, yapmak
zorundayım” dedi. Dediğini de yaptı. Kaçırdılar Kırıkkale'de
öldürdüler. O Susurluk'un ilk şehitlerinden biridir. 1980
temizlenmemiştir. Onun devamı Susurluk'tur. Susurluk kesinlikle
temizlenmemiştir. Bugün hâlâ Susurluk'un devamını yaşıyoruz ama
kimse bunu konuşmuyor...
Televizyonla aranız nasıl? Dizi izliyor
musunuz?
Kuzey Güney dizisini izliyorum. Kıvanç Tatlıtuğ'u çok başarılı
buluyorum. Mankenden oyuncu olmaz, gazeteciden şarkıcı olmaz gibi
altını çizerek bazı yargılar ortaya atıyorlar. Herkesin gizli
kalmış yetenekleri olabilir. Ben Kıvanç Tatlıtuğ'un herkes bir adım
atarken beş adım attığını düşünüyorum. O kadar saygılı ki
mesleğine, bence hayatından vazgeçerek emek harcıyor. Çok güzel
türkü söylüyor. En önemlisi de bozulmadı, şımarmadı. Medya
malzemesi olmadı. Onun çok düzgün bir insan olduğunu düşünüyorum.
Muhteşem Yüzyıl ile hiç ilgim yok. Ben zaten Osmanlıyı tamamen
reddediyorum. Osmanlı benim ceddim değildir.
“MECLİS’E GİRSEM DÖVEREK ATARLAR!”
Siyasete girmeyi düşündünüz mü?
Benim ihtiyaçlarıma benim fikirlerime uygun bir parti yok. Her
seçim döneminde bana teklifler gelir. Meclis’e girsem beni döverek
atarlar. Zaten ben onların oturduğu koltuğa oturmam. Çünkü o
koltuklar ceylan derisinden yapıldı. Şu anki milletvekillerinin
entelektüel birikimini yeterli bulmuyorum. Milleti temsil eden bir
milletvekilinin entelektüel seviyesi yeterli olmalı. Okumalı, şiir
bilmeli. CHP'li Güldal Mumcu arkadaşımdır. Güldal'ın öyle bir
ortamda içinde fırtınalar koptuğunu tahmin ediyorum. Seçim
sistemimizin yanlışlığından kaynaklanıyor bu durum. Feodal yapının
içinden çıkmış adam parasını yatırıyor ve seçime giriyor. Para güç
olduğu sürece Meclis’e giren insanlar böyle olacaktır. Halk
özellikle cahil bırakılmış ki güce tapılsın.
Hayvanların haklarını neden bu kadar radikal
savunuyorsunuz?
Baş şeytan insandır. Dünyanın en tehlikeli hayvanı insandır. Devlet
hayvan ithalatını destekliyor. ‘Pet shop’lar alıyor bu hayvanları.
Adamın biri alıyor. Çocuğu sıkılınca sokağa atıyor ve o hayvanlar
sokakta çiftleşiyor. Kedi, köpeklerin sayısı çığ gibi büyüyünce
belediye devreye giriyor. Zehir ve zehirleme için ihale açıyor.
AB'den paralar alınıyor ama buralara harcanmıyor. Bu bir devlet
politikası.
Bu kadar insan açken, hayvanın sırası mı diyen de
var.
Böyle diyenlere şunu söylerim. “Be şerefsiz, sen insanlar
için ne yaptın? Öyle evde oturup, ötmek kolay. Sen insan için benim
bir şey yapmadığımı nereden biliyorsun?” Hayvana karşı
vicdanı olmayanın insana, ağaca da yoktur. Ormandaki bir ağacın da
yaşam hakkı var. Hayvansever lafını da sevmiyorum. Bu lafı
reddediyorum. İnsansever diye bir laf var mı?
‘TECAVÜZCÜLER HADIM EDİLSİN’
Bu duyarlılık, bilinç nasıl oluşuyor?
Ben böyle doğdum, hep böyleydim. Bildiğim bir şey var. Aileden
kaynaklanıyor. Eğer aile kültürlü, vicdanlı bir aile ise bu bilinci
çocuklarına aşılar. Küçücük bir çocuğa tecavüz edip öldüren bir
adamın itilaf edilmesinden yanayım. İçeri tıkacaksın, bir süre
sonra çıkacak ve başka bir çocuğun kanına girecek. İtilaf değilsede
mutlaka hadım edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Cedleri yapıyordu
işte. Bir sürü hadım ağası vardı ya Osmanlı'da. Madem ceddin böyle
yapıyordu, neden sen de yapmıyorsun.
“KADINLAR DA SUÇLU”
“Türkiye'de aklınıza gelebilecek her konuda ben kadınların da suçu
olduğunu düşünüyorum. Kadınlar masum değil. Güldünya öldü o da mı
suçlu, hayır. Resmin geneline baktığınız zaman öldürülen kadınların
anneleri de suçlu. Ben çocuğuna “Al bu silahı git ablanı
vur diyen” anneleri biliyorum. Osmanlı cedlerine
bakacaklarına öteki cedlerine baksınlar. Orta Asya Türkleri'nin
anaerkil yapısını örnek alsınlar. Kadının bu kadar pasifize
olmasını iki nedene bağlıyorum. Birisi feodal yapı, diğeri din.
Bizim de kahramanlarımız olmalıydı. “
SÖYLEŞİNİN TAMAMINI OKUMAK İÇİN
TIKLAYIN