Lamı cimi yok, gıda teşhirine devam!
Abone olPiyasayı saran sahte ürünleri teşhir eden bakanlık uygulamaya devam edecek. Yeni teşhir listelerine hazırlıklı olun.
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı eşine az rastlanır bir
uygulamaya imza atarak, sahte ürünleri teşhire başladı. Vatandaştan
olumlu puan alan bu uygulama ile bir çok üründe at ve eşek eti,
bazı ürünlerde de GDO tespit edildi. Ünlü markaların da isimlerinin
listeye girmesi dikkat çekti.
Bakan Eker, bir testle değil birkaç testle aynı sonucun alınması
üzerine firmaların teşhir edildiğinin altını çizip uygulamanın
devam edeceğini söyledi.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, gıda güvenliğinden
Uludere’ye kadar VATAN’ın tüm sorularını yanıtladı. İşte Bakan
Eker’in açıklamalarından bazı satırbaşları şöyle:
YILDA 450 BİN DENETİM YAPIYORUZ: Gıda güvenliği
konusunda Türkiye genelinde yılda 350-450 bin arasında denetim
yapıyoruz. Bütün imalethaneler, üretim, satış yerleri, marketler,
lokantalar hepsi denetimden geçiyor. Bunların bazıları periyodik,
bazıları rutin, bazıları şikayet üzerine denetleniyor. Ürünler
piyasadan alınıp, labaratuvarlarda analiz ediliyor. Bakanlığın, 40
tane laboratuvarı var. Vatandaşın şikayeti üzerine de analiz
yapıyor.
OYUNCAK FALAN DEĞİL, ÇOK CİDDİYİZ: Eskiden de
denetimler yapılıyordu. Eskiden firmalara para cezası veriyor,
savcılığa veriyorduk. 2010 yılında kanun çıkardık. O kanunla
bugünkü atacağımız adımların yasal zeminini oluşturduk. Sonra
yönetmelik çıkardık. Yönetmeliklerle, ‘Gıda yönetiminde Türkiye
eskisi gibi olmayacak. Yönetmeliklere uymayan firmaları teşhir
edeceğiz. Herkes buna göre tedbirini alsın’ dedik. Teşhir etme de
ilave bir tedbir. Biz şaka yapmıyoruz. Biz ciddiyiz. Oyuncak falan
değil. Bir şey söylüyoruz, bunu yapacağız. Gıda denetimlerimiz
devam edecek.
3 YILDA 500 BİN ÇAĞRI GELDİ: Şubat 2009 yılında,
‘Alo 174’ adıyla ‘Alo Gıda’ hattını hizmete açtık. Bu merkez, 7 gün
24 saat, band kaydıyla değil çalışanların telefona çıkmasıyla
hizmet veriyor. Türkiye’nin neresinde olursanız olun şikayetinizi
söylüyorsunuz.3 yıl içinde, bir ay öncesine kadar 500 binin
üzerinde çağrı geldi. Bu hat kurulması, bizim kendi başlattığımız
bir uygulama. Dünyada örneğini bilmiyorum. Bununla denetimlerimize
halk desteğini de katmış olduk. Bu rakamın 90 bini şikayet ve
değerlendirme. Bunların sonuçları da insanlara bildiriliyor. Buraya
her türlü gıda için şikayet geliyor. Ben, bakan yardımcım,
müsteşar, genel müdürler ve il müdürlerinin hepsinin bilgisayar
sisteminde bu hattın şifresi var, girip takip ediyoruz. Daha ne
yapalım ya...
TEŞHİR İÇİN TEST SONUÇLARINI BAŞKA TESTLE TEYİT
EDİYORUZ: Vebal duygusu taşıyorum. Makamlar, mevkiler
geçici. Allah’a, vicdanıma hesap vereceğim. Arkadaşlarıma verdiği
talimat şu, ‘Beni vebal yüklenecek durumla karşa karşıya asla
getirmeyin. Haksızlık yapmayın, zulüm olur. Ama toplumun sağlığı
kişilerin ve şahısların menfaatinden önce gelir. O da ayrı bir
vebal. Dönüp de, ‘pardon demeyeceksiniz. Diyen en ağır şekilde
bedelini öder. O yüzden firmaların bağırması hiç beni
ilgilendirmiyor. Biz sadece PCR yöntemi sonucuna göre firmaları
teşhir etmedik. Sadece bu sonuç değil. PCR binde bir de olsa, sonuç
veriyor. ‘Üretim hattında tavuk yaptın, iyi yıkamadın,
temizlemedim, sonra danayı koydun, bıçağın arasında, makinen içinde
kaldıysa PCR sana onu verir. ‘Bunda tavuk eti’ var der. Ama ben
sadece onunla teşhir etmedim. Ben onu biliyorum. ELISA testini
yaptım. Siz bunu bilmezsiniz. ELISA testi, daha büyük miktarlardaki
, yüksek orandakini de size veriyor. Onlar bu testini yaptığımızı
bilmiyordur. Ben, hukuka karşı olduğumdan vicdanen daha fazla
sorumluluk duyarım. Çünkü, bunlar benimle birlikte yaşayacak. ELISA
testini de doğrulandıktan sonra firma teşhir olmuştur. Firma dikkat
edecek. Lami cimi yok, etiketinde ne diyorsa o olacak. Yüzde yüz
dana eti diyorsan yüzde yüzde dana eti olacak arkadaş. O zaman
üzerinde yazma. De ki kardeşim, bunun içinde yüzde 80 dana eti,
yüzde 20 tavuk eti. Öyle de. Yüzde yüz dana eti deyip de tavuk
varsa...
TÜKETİCİ SAĞLIĞINA DİKKAT EDECEĞİZ: Bundan sonraki
süreçte bu dikkat daha da artacak. Gıda güvenliği uygulaması çok
yararlı, bundan sonra da devam edecek. Hiçbir sorun yok. Hepimiz de
kendimizi, standartlarımızı, bu denetim sistemine göre dikkate
alacağız. Bu konuda daha şeffaf olacağız, tüketici sağlığına daha
fazla dikkat edeceğiz. Gıda güvenliğinde bir husus daha var. Teşhir
edilen firmaların listelerine baktığınızda büyük firmalar da var.
Ama çoğunluğu çok yaygın olmayan çok bilinmeyen firmalar. Burada
sosyo ekonomik yapı faktörü de var.
Pankart cezasına karşı
Ben Türkiye’de demokrasinin güçlenmesinden yanayım. İnsanlar bir
söz söyledi diye insanların ceza almasından gönlüm elbetteki razı
değil. İnsanlar ne düşünüyorsa söyleyebilmeli. Ama nereye kadar?
Bir başkanın özgürlüğüne, kişilik haklarına hakaret ve fiziki
saldırıya dönüşmediği sürece, şiddet içermediği sürece insanlar
düşüncelerini en iyi şekilde, rahat ve şık şekilde söyleyebilmeli.
Bu bir demokratikleşme, sivilleşme süreci.
‘Çözerken Türk sorunu çıkarmayalım’
Biz AK Parti olarak, gelin bu sorunu hep beraber barış içinde
çözelim diyoruz. Kürtler vardır. Kürtlere yapılmış olan haksızlığın
giderilmesi gerekiyor. Bunun için de Kürt kimliğinin varlığınıın
kabul edilmesi ve tanınması, sorunun tarif edilmesi, sorunun çözümü
yönünde demokratikleşme ve sivilleşme yoluyla adımları atılması,
Türk ve Kürt’ün birarada tekrar yaşama ortamının hazırlanması bizim
gayemiz. Ama çözümdeki bizim farklılığımız, bunun barış içinde
yapılmasını istememiz. Kürt sorunu çözerken bir de Türk sorunu
çıkarmayalım. Çünkü bir tarafta da bunu kaşıyanlar var. Bir tarafta
kart kurt demişsin, bu insanları yok saymışsın. Ama buna inanmış
insan var. Bir tarafta, 30 senedir haksız yere hayatını kaybetmiş
vatandaşlarımız, şehit olmuş insanlarımız var. Bunların acısı var.
Bunların yarasını barış içinde saralım. Acıları yarıştırmayalım.
Senin gözyaşın daha çok benim daha çok bunu bırakalım.
Atlara fısıldayan Bakan
“Atları ve ata binmeyi çok seviyorum. Ata binmeye, titiz bir
eğitimden sonra başladım. Son seneler ata çok bindim” diyen Bakar,
Veliefendi Hipodromu’nda, pazar günü sabah saatlerinde ata binerek
stres attı. Şampiyonlukları, birincilikleri olan 12 yaşındaki Arap
cinsi Cicibey adlı ata uzun dakikalar binen Bakan, köyde yetişmesi
nedeniyle atla çocuk yaşta tanıştığını, babasının da atı olduğunu
anlattı. Atların özelliklerini de sıralayan Eker, “Atlar,
hırslanır, kıskanır, utanır ve sancılanır. İnsana benzeyen bu
özellikleri var. Bu spor, başka bir canlıyla yapılan tek spor.
Diğer sporların hiçbirisini başka bir canlıyla yapamıyorsunuz. Ata
bindiğinizde, hem duygudaşlık, hem refleks anlamında onunla
sekronize olmanız gerekiyor. Ata binerken, çok kalori yakıyorsunuz,
enerji sarfediyorsunuz” dedi. Eker, hükümet de başka atan binen
bakanın olmadığını, kendisinin ata bindiğini ise diğer bakanların
bilmediğini de sözlerine ekleyerek, ‘Binen olursa çok sevinirim”
dedi. 3 yıl önce verdiği kiloları da almamaya dikkat ettiğini
söyleyen Bakan Eker, ‘Fazla 10 kiloyu, ‘hepsinden yedim, hepsini
yemedim’ prensibiyle verdiğini de hatırlattı. Eker, ‘Vücudumuzu
korumamız lazım. O bize emanet. Sporumu da yapıyorum” diye de
ekledi.
‘Uludere’de kimin talimat verdiğine yargı karar
verecek’
YARGI ÇÖZECEK: Uludere olayında niyet önemli. Daha
nasıl özür dilesin. Şart mıdır yani. Hükümet ilk günden itibaren,
‘trajik, üzücü bir olaydır’ tavrını gösterirken, ailelerin
mağduriyetinin giderilmesi yönünde her türlü gayreti, çabasını
sergiledi. Ben, başbakan yardımcıları, başbakanın eşi, kızı
ailelerle görüştü. Bunlar nedir yani? Bu safhada hükümet olarak
yapılması gerekenler yapıldı. Hükümetin yapabileceği, bu işin
aydınlanması ve hukuki olarak bir karara varılması için yargıya
destek sağlamak. Yani, her türlü bilgi, delil ve bulguyu temin
edip, yargıya teslim etmesi lazım. Burası bir hukuk devleti ise
buna karar verecek olan hükümetin kendisi değil. Ortada eğer bir
kasıt, ihmal, hata, yanlışlık varsa, böyle birşeyin sonucundaysan
bunun netliğe kavuşması lazım. Bu nasıl olacak, buna yargı karar
verecek. Hükümet elindeki polis, emniyetle, istihbarat,
jandarmayla, valilikle bunlar aracılığıyla edindiği bilgileri
hiçbirinin üstünü örtmeden, önyargı içinde olmadan bunu alıp
yargıya vermesi lazım. İkincisi, şahısların mağduriyetleriyle
ilgilili ailelerle ilgili desteğin ve yardımı yapmaktır. Kimin
talimat verdiği konusuna da yargı karar verecek.
KONUŞULMASIN DEMİYORUZ: İnsanlar bu meselenin
açığa kavuşturulmasını istiyor. Söyledikleri bu. İnsanlar,
hükümetin bunu kasten yapmadığını veya bu hükümetin doğrudan
kendisiyle, tavrıyla ilgili olmadığını biliyor. Ama bunu istismar
edip, aleyhimize kullanmak isteyenler var. Bölgedeki siyasi
rakiplerimiz, BDP bazen CHP bunları alıyor, işliyor, kullanıyor.
Bunun üzerinden muhalefet, istismar yapıyor. Biz bunu insanlar hiç
konuşmasın demiyoruz. İnsanların bunu başka bağlamda tartışmasını
haksız buluyoruz. Bu şekilde tartışma biçimi yanlış. Geçen hafta
Diyarbakır, Şırnak’ta esnafla, vatandaşla görüştüm. Öyle denilen
gibi bir kırılma yok. Vatandaş bunu biliyor.
BU SÜRECİ MİLLET DESTEKLİYOR: Kürdüm, o bölgenin
evladıyım.Eskiden devletin bakış açısını devlet adına iş yapan,
karar alan uygulama yapan, yöneten mahalli temsilcilerin
tutumlarını davranışlarını da, o zaman ki, merkez hükümetin tutum
ve davranışları bilen birisiyim. Vatandaş onun neyin düşündüğünü,
bugün neyi düşündüğünü biliyor. Millet gelişmelerin farkında,
millet bu süreci destekliyor. Süreci desteklemeyen PKK. Neden?
Çünkü işine gelmiyor. Siyaset yaptığı argümanları elinden alıyoruz.
Varoluş nedenleri ortadan kalkıyor. O yüzden bize saldırıyorlar.
Farklı yöntemi olan, farklı metodu olan, farklı birşeye inanan
sonuçta bir örgüt. Marksist, Leninist kodlarla düşünen, o
yöntemleri benimseyen zihin yapısına sahip. Politik çıkarlarım var,
‘Sen kürt sorunun barış içinde çözeceksin, benim yaptığım boş mu
yani’ diyor. AK Parti olarak kucaklıyoruz, geçmişte devletin
yaptığı hatalara sahip çıkıyoruz. ‘Hata, yanlış yapılmıştır’
diyoruz.
KÜRT KARDEŞİMİN MARMARİS’TE TAPUSU VAR: Bugün
Türklerin de Kürtlerin de 74 milyonun hepsinin cebinde 780 bin kara
alanında tapusu var. Şırnaklı Kürt kardeşimizin Marmaris’te
Bodrum’da İstanbul Yeşilköy’de Ataköy’de tapusu var.
Kastamonulu’nun Mersin’de var, Kars’ta tapusu var. Bu kadar
herkesin cebinde her yerin tasupu varken sen kalkacaksın
Şırnaklı’ya sadece orada kal diyeceksin. Devlet aygıtında artık
insanların bekledikleri şeyler farklı. Bireyler artık devlet
aygıtına fonksiyonellik, sağladığı yarar açısından bakıyor. Bölünme
iddiası gündeme getirenlerin kendi düşünceleridir. Türkiye
bölünürse Kürtler’in faydasına mı olur? Sonra bu ne sağlayacak.
MHP VE BDP SINIRLI ALANDA KALIYOR: Ne kadar
kapsayıcı, kucaklayıcı olursanız o kadar iyi. Ne kadar dışlayıcı,
içe dönük siyaset izlerseniz, kendinizi o kadar daraltırsınız.
Bizim üzerimizdeki tarihsel sorumluluk, hem de bizim sahip
olduğumuz imkan ve avantajlarla, herkesi kucaklayabilme herkesle
diyalog kurmabilmek, herkes tarafından benimsenebilme durumumuz
var. Bunu nasıl yapıyoruz. Ayırım yapmadan, insanları kategorilere,
belirli gruplara, ayırmayarak. Hangi katmanda, hangi grupta yer
alıyorsa alsın, bizim kardeşimiz. Rengi, dini, dili ırkı, inancı ne
olursa olsun hiç ilgilendirmiyor. Nerede yaşarsa yaşasın. Ama böyle
değil de, birtakım kodlarla, diğerlerini dışlayan, diğerlerinin
tamamını içine almayan bir yaklaşımla meselelerin yorumlamaya
çözümler geliştirmeye kalkışırsanız o zaman sınırlı alanda
kalırsınız. BDP ve MHP’nin problemi de bu. Bu sizi taassuba
götürür. Taassup da asabiyete götürür.
CHP, KÜRT SORUNUNU BESLEMİŞTİR: CHP’nin zihniyeti
Türkiye’de Kürt sorununu oluşumunu besleyen zihniyettir. Kürt
sorunu varsa tarihsel olarak son yüzyıllık süreçte, bu sorunun
beslenmesi büyümesi gelişmesi bu noktalara taşınıp boyut
değiştirmesinde CHP’nin sahip olduğu zihin kodları, politikaları
var. Bugünkü yönetimde de belirli şekillerde devam ediyor. CHP’nin
kemik yapısında o hala var. Olmasaydı, mecliste Genel Başkan
Yardımcısı Dersim’le ilgili neler söyledi. Hala orada o yapı var.
Hatta yer yer 2007 ve sonrasında seçimlerde CHP ile MHP arasında
yerel ittifaklar, bölgesel ittifaklar olduğunu da biliyoruz.
İKTİDAR VE MUHALEFETİN GÖRÜŞMESİ HAYIRLI BİR ŞEY:
Hükümet ve muhalefetin Kürt sorunu için görüşmesine, Sayın Başbakan
‘Biz yapıcı her türlü öneriye açığız, kategorik yaklaşımımız yok.
Nereden geldiğine de bakmayız’ dedi. Burada doğruysa kimin
söylediği önemli değil. Sonuçta Türkiye’nin bir sorunu var. Eğer
insanlar sorun için siyasi çözüm önerisi getiriyorsa bunu
değerlendirmek lazım. Bu da güzel, doğru ve hayırlı bir şey. Bu ne
kadar fizibil ne kadar değil şartlar ortaya koyar. Önyargımız
yok.
ŞAHİN’İN SÖZLERİ KENDİSİNİ BAĞLAR: İdris Naim
Şahin’in Uludere’yle ilgili sözlerini, ona sorun. İnsanların
kanaatleri, kendi düşüncesidir, kendisini bağlar. Ondan sonra
kendisiyle hiç görüşmedik. Hiç biraraya gelip konuşmadık.