Laiklerin türbanı istememe gerekçesi
Abone olSon zamanlarda "Tessettür mayosu" tartışılıyor. Reha Muhtar'ın başlattığı tartışma Ahmet Hakan'la sürdü. Fakat Hakan'ın fikirleri Yalçın Pekşen'e uymadı....
Reha Muhtar ve Nazlı Ilıcak arasında başlayan Türbanlı Mayo
tartışması medyanın yeni malzemesi oldu. Konuyu köşesinde eleştiren
Ahmet Hakan'ın fikirleri Yalçın Pekşen'e pek uymadı. Pekşen,nu
şöyle değerlendirdi...
Yazı: Yalçın Pekşen
Kaynak:
Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan din entellektüellerinin önde gelenlerinden biri, hatta bir iddiaya göre 'dinci kesimin medar-ı iftiharı'dır. Necmettin Hoca çevresinden Nişantaşı çevresine balıklama dalan Hakan şimdi ne yazarsa olay haline geliyor.
Çünkü bu arkadaş entellektüellik gereği, dincilerin asla aklına gelmeyecek şeyler yapıyor: Din geleneklerini tartışmaya açıyor.
Son yazısında da türbana karşı hoşgörüsünün sınırlarını şöyle açıklıyordu:
Tophanedeki kahvelere takılan...
Nargile içen...
Çorlulu Ali Paşa Medresesi'nde erkek arkadaşlarıyla şiir okuyan...
Kış olunca kayağa giden...
Nalan'ın şarkısına 'of...of' çeken...
Blucin giyen...
Ayakkabı da 'Converse'i tercih eden...
Tesettür defilesi izleyen...
Tesettür kuaförüne giden...
Reina'nın kapısında, Tarkan'ın konserinde görünen...türbanlı kızlara hiçbir itirazı yok.
Hatta o kadar ki 'türbanı modernleşmenin aracı' bile sayıyor.
'Hem türbanlı, hem de...' diye formüle edilen cümleleri ise 'feci demode' buluyor.
* * *
Amma velakin...
Hoşgörüsünün bir sınırı olmalı ki, ultra liberal yaklaşımının tıkandığı tek yer var.
Nargileye, okeye, kafeye, kayağa, defileye, Tarkan'a, markaya..eyvallah ama zurnanın zırt ettiği yer 'tesettür mayosu' oluyor.
O yüzden din kardeşlerine 'Türbanla da denize girmeyiver...' şeklinde öneride bulunuyor.
* * *
Hakan'ın yazısı şimdi dinci ve laik çevrelerde tartışılıyor; fakat tartışma konusu mayoların çirkin olup olmadığı yönünde..
Aslında o konuda tartışmaya bile gerek yok. Çünkü aklı başında hiç kimse tarafından bu mayoların güzelliğinden söz edilemez. Ben böyle birini deniz kıyısında gördüğüm zaman, 'uyurgezer bir bayanın yanlışlıkla plaja geldiği' duygusuna kapılıyorum ki, Ahmet Hakan'ın imam-hatip çevrelerinden gelen, tesettür davetlerinde gelişen estetik duyguları bile bu çirkinliğe isyan ediyor.
Aslında kendisi ile mayo konusunda aynı fikirde olmama karşın, benim de Ahmet Hakan'ın tavrına itirazlarım var.
Türban ve tesettür elbette yenilen başka herzelerle birlikte, Türkiye Cumhuriyet'inin 80 yıllık kazanımlarını birkaç yılda silip süpürdü.
İslam dünyasından çıkıp da 'laikliği uygulayabilmiş tek devlet'i yeniden 'ılımlı İslam devleti' görünümüne soktu.
Laik kesim, türbana-tesettüre o yüzden alışamadı ve o yüzden itiraz ediyor.
Şimdi bu görüntünün İslami tefekkürün önde gelen müritlerinden biri tarafından salt 'estetik kaygıya' indirgenmesi, dincilerin önde gelenlerinin bile ne yaptıklarını bilmediklerini gösteriyor.
Eğer iş sadece göz zevkini bozuyor, bozmuyor noktasına gelip dayanacaksa, ülkeyi dünyanın gözünde yerin dibine sokmaya değer miydi?
Yazı: Yalçın Pekşen
Kaynak:
Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan din entellektüellerinin önde gelenlerinden biri, hatta bir iddiaya göre 'dinci kesimin medar-ı iftiharı'dır. Necmettin Hoca çevresinden Nişantaşı çevresine balıklama dalan Hakan şimdi ne yazarsa olay haline geliyor.
Çünkü bu arkadaş entellektüellik gereği, dincilerin asla aklına gelmeyecek şeyler yapıyor: Din geleneklerini tartışmaya açıyor.
Son yazısında da türbana karşı hoşgörüsünün sınırlarını şöyle açıklıyordu:
Tophanedeki kahvelere takılan...
Nargile içen...
Çorlulu Ali Paşa Medresesi'nde erkek arkadaşlarıyla şiir okuyan...
Kış olunca kayağa giden...
Nalan'ın şarkısına 'of...of' çeken...
Blucin giyen...
Ayakkabı da 'Converse'i tercih eden...
Tesettür defilesi izleyen...
Tesettür kuaförüne giden...
Reina'nın kapısında, Tarkan'ın konserinde görünen...türbanlı kızlara hiçbir itirazı yok.
Hatta o kadar ki 'türbanı modernleşmenin aracı' bile sayıyor.
'Hem türbanlı, hem de...' diye formüle edilen cümleleri ise 'feci demode' buluyor.
* * *
Amma velakin...
Hoşgörüsünün bir sınırı olmalı ki, ultra liberal yaklaşımının tıkandığı tek yer var.
Nargileye, okeye, kafeye, kayağa, defileye, Tarkan'a, markaya..eyvallah ama zurnanın zırt ettiği yer 'tesettür mayosu' oluyor.
O yüzden din kardeşlerine 'Türbanla da denize girmeyiver...' şeklinde öneride bulunuyor.
* * *
Hakan'ın yazısı şimdi dinci ve laik çevrelerde tartışılıyor; fakat tartışma konusu mayoların çirkin olup olmadığı yönünde..
Aslında o konuda tartışmaya bile gerek yok. Çünkü aklı başında hiç kimse tarafından bu mayoların güzelliğinden söz edilemez. Ben böyle birini deniz kıyısında gördüğüm zaman, 'uyurgezer bir bayanın yanlışlıkla plaja geldiği' duygusuna kapılıyorum ki, Ahmet Hakan'ın imam-hatip çevrelerinden gelen, tesettür davetlerinde gelişen estetik duyguları bile bu çirkinliğe isyan ediyor.
Aslında kendisi ile mayo konusunda aynı fikirde olmama karşın, benim de Ahmet Hakan'ın tavrına itirazlarım var.
Türban ve tesettür elbette yenilen başka herzelerle birlikte, Türkiye Cumhuriyet'inin 80 yıllık kazanımlarını birkaç yılda silip süpürdü.
İslam dünyasından çıkıp da 'laikliği uygulayabilmiş tek devlet'i yeniden 'ılımlı İslam devleti' görünümüne soktu.
Laik kesim, türbana-tesettüre o yüzden alışamadı ve o yüzden itiraz ediyor.
Şimdi bu görüntünün İslami tefekkürün önde gelen müritlerinden biri tarafından salt 'estetik kaygıya' indirgenmesi, dincilerin önde gelenlerinin bile ne yaptıklarını bilmediklerini gösteriyor.
Eğer iş sadece göz zevkini bozuyor, bozmuyor noktasına gelip dayanacaksa, ülkeyi dünyanın gözünde yerin dibine sokmaya değer miydi?