Laik kimliğin isyanı mı?
Abone olAkil İnsanlar’dan İç Anadolu Bölgesi heyeti üyesi Prof. Dr. Erol Göka, Taksim Gezi Parkı eylemlerini değerlendirdi.
Hükümetin başlattığı ‘çözüm süreci’ni halka anlatmak amacıyla
görevlendirilen Âkil İnsanlar’dan İç Anadolu Bölgesi heyeti üyesi
Prof. Dr. Erol Göka, tüm ülkeye yayılan Gezi Parkı eylemlerini,
‘birikmiş öfkenin patlaması’ olarak niteleyerek, “Yani laik
kimliğin isyanı, laik kimliğin feryadı diye okumak mümkün bütün
bunları” dedi.
Radikal'den Yurdagül Şimşem'in haberine göre, hükümetin ‘yaşam
tarzına’ yasaklar getireceği görüşüne ise katılmayan Prof. Göka,
hükümeti kastederek “Ben yakınım onlara, hiç de öyle
görmüyorum. Ama karşı tarafta ne algılandığını onlar
hissedemiyorlar" diye konuştu.
HAREKETLİLİĞİ FARKETMİŞTİK
Psikiyatrist Prof. Dr. Erol Göka, İstanbul ’da Gezi Parkı ile
başlayıp tüm ülkeyi saran eylemleri Radikal’e değerlendirirken Âkil
İnsanlar heyeti olarak toplumdaki bazı hareketliliği fark
ettiklerini söyledi. Bu toplantılarda ‘Biz barıştan yanayız’ diye
başlayan konuşmaların olmadık yerlere gittiğini vurgulayan Göka,
“Hiç kimse durum 30 yıldır sürdüğü gibi sürsün istemiyor. Ama
zihinler dağınık ve çok öfke var. O yüzden ‘Ne oluyor’ sorusu benim
için yeni değil ama bu durum hepimiz için çok yeni gerçekten de.
Buralara gideceğini ben de tahmin etmiyordum” dedi.
Taksim’den yayılan eylemleri “Bu durum hepimiz için yeni” diye
değerlendiren Prof. Dr. Göka, “İşin siyasi boyutuyla ilgili çok şey
söylendi. Haklılık payı da var. Evet, siyasi çıkar var, vandalizm
var, provokasyon var, belki Suriye dikkate alındığında uluslararası
boyutu var. Ama neresinden bakarsak bakalım toplumsal psikolojiyi
çok yakından ilgilendiren bir olay var” dedi.
Uzun zamandır fark ettiği bir şey olduğunu vurgulayan Prof. Dr.
Göka şöyle devam etti:
“Biz Türkiye ’deki Ak Parti iktidarından sonra Ak Parti’ye
destek olmayan çevrelerin; özellikle Cumhuriyet’in doğru bir proje
olduğunu ve bütün yaptıklarının büyük ölçüde doğru olduğunu
düşünenlerin tepkilerini anlamakta zorlandık. Sadece mağlubiyet
psikolojisi gibi değerlendirmeye çalıştık. Şimdi ben yeni yeni fark
ediyorum ki laikler eskiden dindarları anlamazdı, ‘Din Allah ile
kul arasında bir şey biz ona karışmayız’ derlerdi. Halbuki
dindarların önemli bir kesiminin dünyayı ve siyaseti algısında da
inançlarının çok büyük payı vardı. Ve onlar buradan
zedeleniyorlardı. Şimdi büyük ihtimalle aynı durum kendisini ‘laik’
diye tarif eden insanlar için de söz konusu. Onlar için yaşama
tarzları, Cumhuriyet’in kazanımları dedikleri şey bir değer haline
gelmiş vaziyette. Değer haline dönmüşse bu bir kimlik meselesidir
aynı zamanda.. Nasıl dindarlar, Kürtler geçmişte kimliklerine
saldırıdan dolayı çok hassas hale gelmişlerse, laik kesimde de
böyle bir kırılganlık söz konusu. Ve son dönemde şüpheleri,
özellikle alkol yasasından ve köprü adlandırmasından sonra iyice
zorlanmış vaziyette. Kıvılcım bekliyor haline gelmiş diye
açıklıyorum ben durumu. Ve bir eylem fırsatı ortaya çıkınca da
insanlar tepkilerini dile getirdiler. Yani laik kimliğin isyanı,
laik kimliğin feryadı diye okumak mümkün bütün bunları. Buradan
tabii hükümetin de bunu okuması lazım. Öyle ‘Benim çoğunluğum var,
yaparım’ şeklinde algılamayıp nasıl Kürt meselesinde bir çözüm
sürecine girilmişse, bu toplumsal kesimler arasında da bir
mutabakat arayışı içine girmek ve uygulamada daha hassas olmak,
ikna ederek ilerlemek gibi bir tavrı benimsemeliler.”
Prof. Dr. Erol Göka, “Eylemler ‘sosyal patlama’ olarak da
değerlendiriliyor. Sosyal patlama diyebilir miyiz?” sorusunu
“Diyebiliriz. Birikmiş öfkenin patlaması. Bu öfkenin değişik
nedenleri var. Alevilerin farklı mesela. Alkolle ilgili yasayı da
kendi değerine hakaret olarak algılıyor insanlar” diye yanıtladı.
Hükümetin alkolle ilgili, “Batı’da olan yasaları çıkarttım”
dediğini, kendisini zararlı maddeyle uğraşıyormuş gibi gördüğünü
vurgulayan Prof. Dr. Göka, “Ancak bu diğeri için bir kimlik
meselesi. Yaşam tarzını savunmak istiyor” dedi. Prof. Dr. Göka,
insanların biraz da ‘Ben yaparım oldu’ tavrına tepki duyduğunu
vurguladı:
“Ben hükümetin, tepki verenler tarafından algılandığı gibi
düşündüğünü sanmıyorum. Tayyip Bey’in de iyi niyetli olduğunu
düşünüyorum. Öyle yaşama tarzlarına yasak gelecek bilmem ne... Ben
yakınım onlara, hiç de öyle görmüyorum. Ama karşı tarafta ne
algılandığını onlar hissedemiyorlar. Bir an önce bunu anlatmak
durumundayız” dedi.
HER ŞEYİ BAŞLATAN POLİS OLDU
Prof. Göka, göstericilere yönelik polis şiddetini de şöyle
eleştirdi:
“Her şeyi başlatan o oldu. Ne ağaçlar, ne bilmem ne. Yani
insanların zaten kimliğimiz tehdit altında, yaşama tarzımız tehdit
altında diye bir endişeleri vardı. Devlet gücü, otorite bunu iyice
pekiştirdi. Evet, bunlar bizi yok edecekler hissi oldu. Başka türlü
ben sokağa çıkmayı anlayamıyorum. Yani her şeyi polisin şiddeti,
orantılı şiddet mi olur, orantısız güç kullanımı tetikledi.”
ERDOĞAN'A GÖRÜŞME ÇAĞRISI
Prof. Dr. Erol Göka, “Şimdi ne yapılmalı” sorusu üzerine de, bu
kutuplaşmanın dışındaki insanların ve Erdoğan’ın kulak vereceği
insanların araya girmesi gerektiğini söyledi.Âkil İnsanlar
heyetinin fırsat olabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Göka,
Başbakan ya da diğer yetkililere ulaşmaya çalıştığını da
belirterek, “Ben kendi adıma zorlayacağım. Görüşmek istiyorum.
Biraz da bizi dinleyin olmuyor böyle diye. Zorlayacağız şartları”
diye konuştu.