Kuzey Irak'ta Kürtlerle dans
Abone olBarzani ise Türk ordusunu bölgeye istemiyor. İran sınır ötesine 5 bin asker kaydırdı. Bundan sonra ne olacak?
ABD Saddam'ı devirmek için tetiğe basmaya hazırlanıyor. İlk
bombalar düşmeye başlayınca dünya gündemi Irak'a kilitlenecek.
Türkiye zor bir pazarlıktan sonra 61 bin ABD askerine geçiş hakkını
vermek durumunda. Bush'un pazarlık için Beyaz Saray'a giden Yaşar
Yakış-Ali Babacan ikilisini nasıl azarladığı ve 'at pazarında
soyguncu' muamelesi yaptığı, bizzat Sayın Yakış'ın ağzından dile
getirildi. TEMPO Dergisi'nin haberine göre, bu kadar sıkı pazarlığa
rağmen ABD Irak'ı ve Kuzey Irak'ı kendi istediği gibi yeniden
şekillendirme çabasını zaten gizlemiyor. Çünkü Bush yönetimi
Saddam'ı devirmeyi 'Yeni Bir Ortadoğu' planının ilk adımı olarak
görüyor. Daha sonra artık açıkça yazılıp çizildiği gibi sırada
Suriye, İran, Suudi Arabistan var. ABD, radikal İslamcı, terörist
gruplara destek verdiği öne sürülen bu ülkelerde 'rejim
değişikliği' istiyor. Nasıl bir rejim? Batı tipi demokratik,
parlamenter ve serbest piyasaya açık rejimler. ABD, Fransa-Almanya,
hatta Rusya ve Çin'in itirazlarına rağmen Ortadoğu'yu kendi askeri
gücüyle yeniden şekillendirmeye ve bölge petrolünü kontrol etmeye
çalışırken, atacağı her adım Türkiye'yi yakından ilgilendiriyor.
Çünkü Ankara 'Yeni Irak'ın nasıl şekilleneceğini şu anda net olarak
göremiyor. Ve Saddam operasyonundan ABD destekli nur topu gibi bir
Kürdistan doğmasından endişe ediyor. Bu yüzden Türkiye, ABD ile
pazarlıklarda hibe miktarını artırmanın yanı sıra, Kürtlere
verilecek destek ve silahlar konusunda ve Türkmenlerin hakları için
elinden geldiğince bastırdı. Ancak uluslararası ilişkileri ve bölge
gerçeklerini iyi bilen çevrelere göre ABD'nin bugün bu konuda
verdiği güvenceler de fazla bir anlam taşımıyor. Neden? Çünkü ABD
operasyonunun nasıl gelişeceği ve Kuzey Irak'ta güç dengelerinin
nasıl kurulacağını şu anda kestirmek çok zor. Bu bölgede işin
içinde kimler var: ABD, Türkiye, Barzani-Talabani ve KADEK'e bağlı
Kürt gruplar. Başka? İran, Irak muhalefeti, hatta ucu El Kaide'ye
kadar uzandığı öne sürülen bazı radikal İslamcı gruplar. Güneydeki
Şiilerin, bölgedeki Türkmenlerin ve Asuri, Keldani gibi diğer bazı
etnik grupların varlığını da hesaba katınca bölge, şimdiden alacağı
şekil tam olarak bilinemeyen bir 'puzzle' haline geliyor. Türkiye
açısından burada en kritik konu: Kürtler. Çünkü eğer Washington'da
geliştirilen bazı senaryolara ve oyun planlarına bakılırsa, ABD
bölgede federal bir yapı istiyor. Irak federal bölgelere ayrılırsa
bunlardan birisi de Kürt Federal yapısı olacak. Barzani ve Talabani
buna şimdiden müstakbel Kürdistan olarak bakıyorlar. Federal yapıyı
mümkün olduğu kadar özerk bir devlet yapısı haline dönüştürmeye
çalışıyorlar ve çalışacaklar. Türkiye ise buna şiddetle itiraz
ediyor ve böyle bir oluşumu 'savaş' nedeni sayacağını şimdiden
açıkça ilan ediyor. Bu yüzden Barzani, Türk ordusunun Kuzey Irak'a
girmesini istemiyor. ABD güçlerini kurtarıcı, Türk ordusunu ise
işgalci olarak gördüğünü ilan ediyor. Şimdiye kadar daha çok İran
desteği ile hareket eden Talabani de Türkiye'ye karşı mesafeli
durma gayretinde. İran ise Kuzey Irak'ın Türk ordusunun fiili
kontrolüne girmesine karşı şimdiden önlem alma çabasında. İran
geçen hafta Kuzey Irak'a 5 bin kadar asker yolladı. Tıpkı Türk
ordusunun yaptığı gibi, sınır ötesine Irak içine konuşlanan İran
askerleri herhangi bir çatışmada ülkelerine yönelik hareketleri
ileri savunma anlayışı ile önleme çabasına girecek. Burada esas
bilinmeyen faktör ABD'nin ne yapmak istediği. ABD'nin öncelikli
hedefi Saddam yönetimini devirmek. Irak için en az iki yıl boyunca
Bağdat'ta bir ABD askeri valisinin oturması bekleniyor. Yani ülke
iki yıl ABD sıkıyönetimi ile yönetilecek. Bu süre içinde Kuzey
Irak'ın ne olacağı ve nasıl yönetileceği henüz belirsiz. Türkiye
Musul ve Kerkük'e dayanan 'kızıl hatları' ile bölgede fiili bir
bekçilik görevi üstlenmek istiyor. ABD şimdilik buna çok itiraz
etmiyor. Ancak Kürtler şiddetle itiraz ediyor. ABD'nin Irak'ta tam
yönetim ve denetim kurduktan sonra Türkiye ve Kürt gruplar arasında
çıkabilecek sürtüşmelerde nasıl bir tavır alacağı ise şimdiden
bilinmiyor. Amerikan basını şimdiden "ABD askerleri Türkler ve
Kürtler arasındaki çatışmada ortada kalabilir" diye uyarı yayınları
yapıyor. Kürt gruplar ise hem heyecan hem endişe içinde.
Heyecanlılar, çünkü ilk kez bölgede 'bağımsız bir Kürt devleti'
kurma şansını yakaladıklarını, ABD desteği ile bu kapının, bu yolun
açılabileceğini düşünüyorlar. Endişeliler, çünkü Türkiye'nin savaş
ortamından ve bölgede çıkacak bir kaostan yararlanarak sert bir
fiili müdahale yapmasından çekiniyorlar. Çünkü böyle bir durumda,
eğer ABD güçleri pasif kalırsa, Kürtlerin Türk ordusuna karşı
askeri açıdan direnme şansı çok az. Ancak bu durum Türkiye'nin
önüne de bir ikilem getiriyor. Eğer Türkiye Kürt bölgelerini askeri
denetim altına alırsa, buradan geri adım atması ya da çekilmesi
zorlaşacak. Ancak sürekli burada kalmanın da 'fiili işgal gücü'
olarak algılanmak gibi bir sakıncası var. Bu durumda Kürt gruplar
ABD'nin ve diğer AB ülkelerinin de desteği ile Türk ordusunun o
bölgeleri terk etmesi için kampanyalar yapacak, harekete geçecek.
Bir de KADEK, terör ve Türkiye'deki Kürtler meselesi var. Eski PKK,
yeni KADEK'e bağlı en az 5 bin kadar militanın Kuzey Irak'ta
bulunduğu biliniyor. Eğer bu silahlı gruplar Barzani ve Talabani
desteği ile Türk ordusuna karşı gerilla ve taciz hareketlerine
girişirse, bölge Türkiye için bir anda 'yüksek tansiyon' bölgesi
haline dönüşebilir. Böylece Türk kamuoyu Irak'taki ve Bağdat'taki
gelişmelerin yanı sıra Kuzey Irak'ta Türk ordusuna yönelik Kürt
grupların terör eylemleri ile meşgul olmak zorunda kalabilir. Bu
tür gelişmeler kötümser senaryolar değil. İyimser senaryoda bile
Kuzey Irak'ın kontrolünde Türk ordusu şu ya da bu şekilde görev
üstlenmek durumunda. İşte bu iyimser senaryoda bile kısa ve uzun
vadede Kürtlerle gerilimin artacağını söylemek kâhinlik olmasa
gerek.