Kuş gribi mi medya gribi mi?
Abone olAğrı'da tavuk eti yedikten sonra rahatsızlanan 4 kardeşten birinin hayatını kaybetmesi ve medyanın bunu "Flash haber" olarak duyurması tartışmalara yol açtı
Ağrı'nın Doğu Beyazıt ilçesinde hasta tavuk eti yedikten sonra
rahatsızlanan 4 kardeşten birinin hayatını kaybetmesini bazı
kanallar, "Türkiye'de kuş gribinden bir kişi öldü" diye "Flaş
haber" olarak duyurdu, hemen hepsi alt yazı geçti..
Bazı gazeteler de, M. Ali Koçyiğit'in kuş gribinden ölmüş
olabileceği şüphesini manşete taşıyınca, gündeme yine "medya
abarttı" tartışması patladı. Kesinleşmiş teşhis veya tahlil sonucu
olmadan, ölümü kuş gribine bağlamak ne kadar doğruydu? Biz de
tartışmayı “Çapraz Ateş”e aldık. Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri
Genel Müdürü Yrd. Doç. Dr. Turan Buzgan ile Basın Konseyi Başkanı
Oktay Ekşi bakın neler dedi?
Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Yrd. Doc. Dr. Turan
Buzgan:
Ülkemizde kuş gribine yakalanmış insan yok. medyanın panik
yaratmaması lazım. Fransa'da sıcaktan 10 bin kişi öldü. Fransız
basınında hiç yer almadı.
1. Ağrı'daki ölümün sebebi kuş gribi mi?
BUZGAN: Şu anda yapılan bütün testler, son vak'anın kuş gribi
olmadığını gösterdi. Normal mevsimsel bir grip de değil, zatürree.
Değişik sebeplerden kaynaklanabilir. Bakteriler, virüsler olabilir.
Bakteri kaynaklı olma ihtimali biraz daha düşük. Çeşitli
virüslerden kaynaklanma ihtimali daha yüksek. Tetkiklerimiz devam
ediyor. Fakat ilk etapta kuş gribi üzerine yoğunlaştık. O da
negatif çıktı. Yani ülkemizde bir kuş gribi insan vak'ası yok. Bunu
açıklıkla ifade edebilirim.
2. Meyda ölüm olayını çarpıttı mı?
-Medya elbette haber değeri olan şeyleri halkımıza duyuracaktır.
Ama bu kadar önemli bir konuda biraz daha sorumluluk duygusuyla
hareket edilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu ve benzeri konularda
toplum duyarlılığının da oluşturulması çok önemlidir. Fakat boş
yere panik yaratacak davranışlardan da kaçınmak gerekiyor. Aksine
tutum Türk turizmine, ekonomisine ve sosyal hayatına olumsuz
etkiler yapıyor.
3. Basın bazı gerçekleri görmezden mi gelsin?
-Hayır. Fakat önce olan biteni test etmek gerekiyor. Türkiye bu
konuda çok hassas. Manyas'taki kuş gribi olayında Tarım Bakanlığı
ile Sağlık Bakanlığı'nın hızlı, aktif tumunu, konuyu kamuoyuyla
paylaşması, Dünya Sağlık Örgütü ve Avrupa Komisyonu'nun takdirini
kazanmıştı. Ben sadece devletin sorumluluğunu, medyanın da
paylaşması gerektiğini düşünüyorum. Genellikle karşılaştığımız
olaylar her mevsimde, her yerde görülebilecek zatürre vakalarıdır.
Bunu, 'Kuş gribi şüphesi' olarak açıklamak, yüksek duyarlılıkla,
aşırı bir anlatımla gündeme taşımak elbette mahsurludur.
4. Avrupa basını bu durumda ne yapardı?
-Biraz daha ihtiyatlı, duyarlı davrandıklarını görüyoruz. Örnek
verebilirim. Aslında bu kadara varmaması lazım ama yaşanan bir
durum olduğu için gözlememi aktarıyorum. Geçtiğimiz yaz Fransa'da
aşırı sıcaklar yüzünden yaşlı 10 bin insan hayatını kaybetti.
Fransız basınında, pek birşey çıkmadı. Bizde olsa durum herhalde
çok farklı olurdu. Benim dikkat çekmek istediğim husus, genel
sağlık, afet riskleri gibi konulara yaklaşırken ülke şartları
bakımından biraz daha sorumluluk duygusuyla hareket edilmesi
gerektiğidir.
Basın Konseyi Başkanı- Hürriyet Gazetesi Başyazarı Oktay
Ekşi
GAZETECİYİ öncelikle ilgilendiren yaptığı yayına bağlı olmasıdır...
Zarar verir mi vermez mi tarafına değil haberin gerçek olup
olmadığına bakarız...
1. Basın bu kuş giribi olayını abartıyor mu?
EKŞİ: Basın Konseyi bağlamında konu bize intikal ederse, bizim
meseleye bakış açımız şudur: Kuş gribi mi değil miydi? Muhabir
kendisi mi yazıyor, yoksa bir doktor ona, " bu böyledir" dediği
için mi kaleme almış haberi? Bence böyle bakmak lazım.
2. Biri bu haber uydurma derse...
Basın Konseyi olarak bizim 16 ilkemiz var. Bunlardan biri,
"Gazeteci araştırılması olanaklar içinde bulunan haberleri
araştırmadan veya doğru olduğuna emin olmaksızın yayınlayamaz"
diyor. Bu maddeye aykırı bir durum varsa alır bakarız. Haberde kuş
gribi demiş de sonuç onu teyit etmemiş ise, bu gazetecinin söz
konusu ilkeyi ihlal ettiği düşüncesiyle kınayıcı veya uyarıcı bir
karar verebiliriz.
3. Haber, Türkiye'ye zarar verici nitelikteyse...
Söz gelişi söylüyorum, falan haber 'Türkiye'nin turizm
potansiyelini baltaladı' veya buna benzer bir şey oldu, 'şarbon
var' dendi çıkmadı, haber et ihracatını engelledi. Bu da ülkenin
zararınadır. Bu sorumsuz gazetecilik değil midir” gibi bir soru
çıksa karşımıza, genel olarak söylüyorum, yılların bana verdiği,
kanaat olarak söylüyorum ona bakmayız. Biz yazılan gerçeğe uygun
mu, değil mi tarafına bakarız meselenin. Gazeteci, haberin ne
sonuçlar vereceğini düşünmek zorunda değildir demek çok katogorik
olur. Öyle bir şey olur ki ne insani açıdan, ne bir ülkenin
vatandaşı olarak, ne meslek etiği açısından ”Ben mecbur muyum bunu
düşünmeye. Hayır düşünmem" diyemezsin. "Gazeteci gerisini düşünmeye
mecbur değildir" anlayışı bana uygun düşmüyor. Ama ilke olarak
gazeteciyi öncelikle ilgilendiren yaptığı yayının gerçeğe bağlı
olmasıdır.
4. 10 bin kişi öldü. Fransız basını yazmadı deniyor
Ondan çok emin değilim. Bunu söyleyen zatın, çok doğru bildiğini de
sanmıyorum. Sanmıyorum diyorum, çünkü Fransız basınını takip eden
biri değilim. Fakat bu ölümler Fransız basınında da yer almıştır.
Evet bazen Avrupa'da genel bir anlayış hakim oluyor basına. Mesala
İngiliz basınında, eski yıllarda bizim terör türü sayabileceğimiz
bazı olayların büyütülmeden verildiğine ben de kaniyim.
Kaynak : BUGÜN