Kurtulmuş askeri vesayete dik duracak
Abone olSaadet Partisi Genel Bakanı Numan Kurtulmuş'un gündeminde askeri vesayet ve Anayasa Mahkemesi vardı.
Saadet Partisi Genel Bakanı Numan Kurtulmuş, ''Askeri, bürokratik vesayete
karşı çıkacağız, sivil ve ekonomik vesayete karşı çıkacağız.
Neoliberal sistemin küresel vesayet sistemlerine karşı çıkacağız."
diye konuştu.
Saadet Partisi Genel Bakanı Numan Kurtulmuş, Anayasa Mahkemesinin, verdiği
kararlarla Türkiye'nin hukuk sisteminde yeni bir dönemi
başlattığını savunarak, ''Anayasa Mahkemesi, 12 Eylül ihtilalinin
kaldırdığı senatoyu fiilen ihdas etmiştir. Anayasa Mahkemesi,
Parlamentonun üstünde bir senato konumundadır'' dedi.
Kurtulmuş, parti genel merkezinde düzenlenen il başkanları ve il
müfettişleri toplantısında yaptığı konuşmada, ''başta Anayasa'da
olmak üzere hukuk, eğitim, yargı ve ekonominin üzerine kurulan
vesayet düzeneklerine'' değindi.
Osmanlı Devleti'nin yıkılmasının ardından Türkiye'nin ''ulus devlet
olarak kurulduğunu ancak devlete uygun ulusun inşa edilemediğini''
öne süren Kurtulmuş, Batı ülkelerinde uluslaşma ve
demokratikleşmenin birlikte yürütüldüğünü, Türkiye'de ise
demokratikleşmenin, millet egemenliğinin arka plana itildiğini
kaydetti.
Demokrat Partinin iktidara gelmesiyle dönemin ''iktisadi ve siyasi
elitlerinin'' rahatsız olduklarını, durumdan rahatsız kesimlerin
gayretleriyle hazırlanan 1961 Anayasası ile de ''bürokratik
oligarşinin vesayet sistemini kurumsallaştırdığın'' ifade eden
Kurtulmuş, ''Milleti kendi başına bırakırsanız bu millet seçim
yapmayı bilmez, 'tek başına bırakırsanız davulcuya, zurnacıya
kaçar' örneğinden hareketle 1960 ihtilalinden bu yana vesayet
düzenekleri kurulmuştur'' görüşünü dile getirdi.
''KARARLAR MİLLET DENETİMİNDEN KAÇIRILDI''
Kurtulmuş, 1961 Anayasası ile kurulan Anayasa Mahkemesi, Senato ve
Yüksek Askeri Şura ile yargı sistemi, güvenlik ve askeri kararların
millet denetiminden kaçırıldığını, 1982 Anayasası ile de
Türkiye'deki siyaset alanının daraltıldığını öne sürdü. Bu dönemde
kurulan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Milli Güvenlik Kurulu
ve YÖK'ün de vesayet sisteminin en kalın halkaları olduğunu savunan
Kurtulmuş, son olarak da ''Derviş Restorasyonu'' olarak tanımladığı
düzenlemelerle Merkez Bankasının yapısının değiştirildiğini,
kurulan üst kurullar aracılığıyla da ekonomik kararların milletin
denetiminden uzaklaştırıldığını iddia etti.
''Böylesine vesayet düzenekleri içerisine hapsolmuş bir demokrasiye
demokrasi demek mümkün değildir. Bu sistemin adı bürokratik
oligarşidir'' görüşünü ifade eden Kurtulmuş, şöyle devam etti:
''Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasası ile siyasetin tabanı
milletten ayrılmıştır. Siyasette oligarşik bir demokrasiye
döndürülmüştür. Son olarak da sisteme 2001'deki yargı
brifingleriyle yargı oligarşisi eklenmiştir.
2007 yılında anayasa değişliğini iptal eden Anayasa Mahkemesi,
hukuk sisteminde yeni bir dönemi başlatmış, 12 Eylül ihtilalinin
kaldırdığı senatoyu fiilen ihdas etmiştir. Türkiye'de Anayasa
Mahkemesi parlamentonun üstünde bir senato konumundadır.''
''CHP'DEN İPTAL BAŞVURUSUNU GERİ ÇEKMESİNİ RİCA
EDİYORUM''
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ''CHP'yi milletin
avukatlığına terfi ettirdiğini'' söylediğini anımsatan Kurtulmuş,
''CHP'nin Ergenekon avukatlığından, milletin avukatlığına terfi
etmesinin en güzel göstergesi olarak Sayın Kılıçdaroğlu'ndan
CHP'nin Anayasa Mahkemesine yapmış olduğu iptal başvurusunu geri
çekmesini rica ediyorum'' diye konuştu.
Anayasa Mahkemesinin, anayasa değişikliğine ilişkin kanunun iptal
edilmesine yönelik başvuruyu esastan görüşmemesi gerektiğini
savunan Kurtulmuş, başvuruyu gündemine alan Anayasa Mahkemesinin
''kendisine verilmeyen bir yetkiyi bir kez daha parlamentonun
üstüne çıkarak kullanmaya kalkıştığını'' söyledi.
MHP'NİN ''OLAĞANÜSTÜ HAL'' TEKLİFİ
Türkiye'deki vesayet sistemini perçinleyen olgulardan birinin de
terör olduğunu dile getiren Kurtulmuş, şöyle devam etti:
''Ne zaman daha çok demokrasi gündeme gelse, artan ya da artırılan
terör olayları Türkiye'de demokrasinin önünü kesecek bir araç
olarak görülüyor. Türkiye'de terörü önlemenin demokrasi, insan
hakları ve hukuk devleti çerçevesinde olmaktan başka hiçbir yolu
yok. Bu çerçevede hiçbir kimsenin olağanüstü hal gibi demokrasi
dışı yolları teklif dahi etmemesi gerekir. Olağanüstü hali teklif
edenlerin parlamentoda bulunması de kendileri açısından yaman
çelişkidir. Bu millet, partileri milletin sorunlarını çözsün diye
Meclise gönderiyor. Bir parti düşünün ki 'biz bu sorunları
çözemiyoruz, gelip başkaları çözsün' diyor, olağanüstü hal istemek
'biz demokrasi açısından seçilmiş kişiler olmayı kabul etmiyoruz,
seçilmemiş olan kişiler sorunları çözsün demek'. Bunun demokrasi
ile bağdaşır yanı yoktur.''
Millete dönük yüzü nedeniyle milletten rahat oy alan ''sağ liberal
revizyonist' siyasetçilerin Türkiye'nin siyasi hayatında mevcut
olduğunu anlatan Kurtulmuş, bu akımın da karar mercine milleti
koymak yerine, Türkiye'deki sorunları çözmek yerine, iç ve dış
şartları arkalarına alarak sorunları revize etmeye çalıştıklarını
savundu.
Sağ liberal revizyonistlerin dışarıdan gelen yardımlarla
Türkiye'nin demokratikleşmesini sağlamayı amaçladıklarını öne süren
Kurtulmuş, ''Dış desteklerle Türkiye'nin demokratikleşmesini
beklemek tersinden tanzimatçılıktır. Elden gelen öğün olmaz o da
her vakit bulunmaz. 'Başkaları bize demokrasi, insan hakları
getirecek, sistemimizi vesayetten kurtaracak' demek fevkalade büyük
bir saflıktır'' dedi.
''ASKERİ, BÜROKRATİK, SİVİL VE EKONOMİK VESAYETE KARŞI
ÇIKACAĞIZ''
Kurtulmuş, ''Askeri, bürokratik vesayete karşı çıkacağız, sivil ve
ekonomik vesayete karşı çıkacağız. Neoliberal sistemin küresel
vesayet sistemlerine karşı çıkacağız. Bunlardan birine sahip çıkıp
diğerlerine karşı durmak asla Türkiye'nin demokratikleşmesine katkı
sağlamaz'' diye konuştu.
Demokrasilerde parayı basma hakkının millette olduğunu belirten
Kurtulmuş, 2001 yılında değiştirilen Merkez Bankası Yasası ile para
basma yetkisinin milletten alınarak Merkez Bankasına verildiğini,
birçok ekonomik karar alma yetkisinin de üst kurullara verildiğini
kaydetti.
Uygulanan neoliberal yöntemlerle ekonominin vesayet altına
alındığını öne süren Kurtulmuş, şöyle konuştu:
''Gerçekten vesayeti kaldıracak mıyız, yoksa kaldıracakmış gibi mi
yapacağız. 8 yıldır iktidarda olan bir partinin 'vesayeti
kaldıramadım' deme hakkı yoktur. 'Bürokratik oligarşi' lafını
biliyor oldukları halde bu sistemi şimdiye kadar değiştirecek her
türlü tedbiri ortaya koymaları gerekir. Bunun başlangıcı da Anayasa
ile başlayacak siyasi ve hukuk reform sürecidir. Milletin söz
hakkından bahsedip yüzde 10 barajını korumak, demokrasiye eleştiri
getirmektedir. Siyasi Partiler Yasası, Anayasa, Meclis İç Tüzüğü
gözden geçirilmeli ve her birinin de demokratik şartlarda çalıştığı
kontrol edilmelidir. Saydamlık ve hesap verilebilirlikteki
kurumsallaşmanın olmaması demokratikleşmeye engeldir. Devlet sırrı
ve devletin çatık kaşının olduğu yerde demokrasi olmaz. Bunu siyasi
iktidar kaldırabilir.
Acımasız neoliberal uygulamalarına son verilmeli. Türkiye temsili
demokrasiyi kurumsallaştırmalı, bu neoliberal yapıdan bizi
kurtarmalıdır. Özgürlükleri konuşmadan demokrat olunmaz. Ekonomik
haklar insan hakları olarak görülmeli. İnanç özgürlükleri de yine
demokrasinin teminatıdır. Bir diğer hak kültür alanındadır.
Demokratikleşmeyi sağlayıcı her çalışmaya destek vereceğimizi ifade
edebilirim.''
''BAŞKALARININ İSTİHBARATIYLA TERÖRİST
AVLANMAZ'
Numan Kurtulmuş, terör olaylarınıN
son dönemde artış gösterdiğine de işaret ederek, AK Parti'nin
terörle mücadele konusunda ''pusulasız yola çıktığını, yol haritası
olmadığını'' öne sürdü.
''Başkalarının istihbaratıyla terörist avlanmaz'' diyen Kurtulmuş,
Türkiye'nin milli savunma sanayini kurmak zorunda olduğunu,
uçaklarını, bilgisayar yazılımlarını ve teknolojik silahlarını
kendisinin yapması gerektiğini vurguladı.
Ortamın vahim bir tablo arz etmesine rağmen, siyasetin ''siperde
çömelme'' ile uğraştığını belirten Kurtulmuş, ''Bu kadar basit
konular tartışılıyorsa oradan çözüm çıkmaz. 'Başbakan ile
Genelkurmay Bakanı niçin çömelmiş' diyen adam 'ben Türkiye'nin
terör meselesiyle ilgilenmiyorum' diyor aslında. Başbakan ve
Genelkurmay başkanı görevini yerine getirmiştir, aferin... Bu üslup
siyasetin seviyesini gösteriyor'' dedi.
Kurtulmuş, terörün çözümü için olağanüstü halin teklif dahi
edilemeyeceğini belirterek, terörün sadece bir parti, etnik grup ya
da Türkiye'nin bir bölgesinin değil tüm vatandaşların, insanlığın
düşmanı olduğunu belirtti. Terörle mücadele esnasında kişileri
kamplara ayıran siyasetten vazgeçilmesi gerektiğini de vurgulayan
Kurtulmuş, Meclis'te bütün tedbirleri bir elde toplayan, sürekli
koordinasyon sağlayan terörü önleme ihtisas komisyonu kurulmasını
istedi.
Numan Kurtulmuş, terörle mücadelede
''profesyonel antiterör grubunun'' oluşturulmasının gerekli
olduğuna işaret etti.
Saadet Partisinin ''Kongreden İktidara'' ismi verilen kongresinin
11 Temmuz 2010 tarihinde Atatürk Spor Salonu'nda yapılacağını
belirten Kurtulmuş, Türkiye'nin tıkanan siyasetine çözümün Saadet
Partisi olduğunu söyledi.