PKK tek taraflı “ateş-kes” ilan
etti.
Eskiden de bu türden gelişmeler olurdu ama Türk basınında
şimdiki gibi yankı bulmazdı. Çünkü bu konu doğrudan
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sorumluluk alanında kabul
edildiğinden, sadece generallerin sözlerine yer verilirdi.
Küçümseme içeren başlıklar aynı merkezden servis
edilirdi:
-Sözde ateş kes!
Çatışmalar, baskınlar, mayınlar, savaş uçakları, helikopterler,
şehitler, ölü ele geçirilen(!) gerillalar, bilançolar, kayıplar,
kazanımların hepsi özde olurken, savaşılan rakibin ateş-kes ilanı
sözde kalabiliyordu.
Son dönemde bu cephede oynanan kanlı oyunun
iç yüzü aydınlanmaya başlayınca bakış açıları da
değişmeye yüz tuttu.
Karakol baskınları için şike yapıldığı, Türk
Silahlı Kuvvetlerine bağlı askerlerin göz göre göre ölüme
terk edilişi… Hatta bunların canlı olarak izlenmesi… İşin içinde iş
olduğu yolundaki yıllardır duyulan kuşkuyu bütün çıplaklığıyla
ortaya koydu.
En son patlayan “Heron bombası” kimseye kıpırdayacak yer
bırakmadı.
Burada Taraf gazetesini ve Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan’ı
sergilediği cesur gazetecilik nedeniyle ayrı bir yere koymak
gerekiyor. Çünkü Taraf’ın yayınladığı bazı haberlerin daha önce
büyük gazetelere servis edildiği ancak yayınlanmadığını bütün
gazeteciler biliyorlar.
Şimdi Türkiye’nin önüne yeni bir fırsat çıktı.
Baskınsız, çatışmasız, ölümsüz geçecek günler var.
Ama “sayılı” günler…
Eskiden olduğu gibi yine kulakların üzerine yatılmasın ki,
bu ateş-kes bir fırsata dönüşebilsin.
Eğer gerçekten bir barış ve huzur ortamı sağlanmak
isteniyorsa, o zaman çağrı dikkate alınmalı, Kürtlerin sesine
kulak verilmelidir.
Silahsız siyaset yapmak isteyen Kürtlerin
önü açılmalı.
Öncelikle seçilmiş belediye başkanları, meclis üyeleri, il
başkanları, ilçe başkanları serbest bırakılmalıdır.
Kürt yurttaşların vatandaş olmaktan kaynaklanan haklarına
saygı gösterilmelidir. İnsanlar sandığa gitmiş oy vermiş,
yerel yöneticilerini seçmişler, bırakın yönetsinler.
Uydurulmuş davalar açarak onları hapislere tıkmak
kardeşliğe sığmaz. Bir an düşünün Kürtler çoğunluk ulus olarak
ülkenin Batısındaki Türk belediye başkanlarını, olur olmaz
sebeplerle görevlerinden alıp hapse atsalardı, ne hissederdik?
Kürtlerin barış için Türklerden daha sorumlu davrandıklarını
teslim etmeliyiz.
Bunca Kürt siyasetçi hapisteyken, en saygın liderlerine siyaset
yasaklanmışken, elleri kolları kelepçeli bir hareket,
“duralım” diyor: Ateş-kes ilan ediyor!
Bunun bir tek açıklaması olabilir:
-Kürtlerin barış atağı!