"Kürtler" ve Türkler
Abone olHasan Cemal’in yeni kitabı "Kürtler" yayımlandı: Kürt sorununun arka planına objektif bakan özgün bir kitap.
Hasan Cemal altı kitaplı gazeteci. Beşinci olarak çıkardığı
"Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım" epey tartışma yaratmış, sayıları
çok da az olmayan kişileri kızdırmış, ondan daha fazlasını da
memnun etmişti. Bu yıl 60. yaşını kutlayan Hasan Cemal, 6. ve son
kitabında "Kürtler"i anlatıyor. Yani aslında Kürdü ve Türküyle,
askeri ve siviliyle Türkiye’yi anlatıyor. Kürtler kitabı 1982
yılında Diyarbakır E Tipi Askeri Cezaevi’nde bir öyküyle başlıyor.
Öykü dediysek Felat Cemiloğlu’nun belgesel hapishane günleri. Bir
finali var ki filmlerde görseniz bu kadar da olmaz diyebilirsiniz.
Zaten bu giriş ve hemen ardından gelen Ömer Yüzbaşı öyküsü daha
sonra gelecekler hakkında epey ipucu veriyor. Hasan Cemal bir
gazeteciden beklenen tavırla objektifliğini korumak için elinden
geleni yapmış ve başarmış: "... Dağda askerlerle de yattım,
PKK’lıyla da. Cumhurbaşkanları, başbakanlar, genelkurmay
başkanlarıyla da konuştum, Apo’yla da." Hasan Cemal Türkiye’nin
istikrarsızlığa itilmek istendiği tezine katılıyor ama Türkiye’nin
bir Kürt sorunu olmadığı görüşüne de aynı oranda katılmıyor.
Bugünlerde Amerika’nın Irak saldırısıyla iyice gündemde olan Kerkük
- Musul senaryoları kitabın 3. bölümünde. Şu anda lafı bile
birçoğunu çileden çıkaran Turgut Özal’ın federasyon görüşünü kaç
kişi hatırlar? Süleyman Demirel konuşuyor: "Özal yalnız Irak’ta
değil Türkiye’de de federasyon ister". Hasan Cemal’in "Kürtler"
kitabı Önsöz, giriş, sonsöz ve fotoğraflar dışında 11 bölümden
oluşuyor. Ömrü 24 saat olan köşe yazılarının uçuculuğunu bilen
Hasan Cemal geniş kapsamlı, rahat okunan özgün bir yakın tarih
kitabı yazmış. Hasan Cemal’in vurguladığı gibi tarihi geri çevirmek
olanaksız ve yaşananlardan ders çıkarmak gerek. Hasan Cemal’in
"Kürtler" kitabından bir alıntı: "En büyük Kürt İsyanı... 4 Mart
1999 Günlüğüme aldığım notlardan: Türkiye gerçekten bir yol
ayrımında. Yapacak çok iş var. Evet, terör örgütü PKK’nın belkemiği
kırıldı, çökertildi. Apo yakalandı, bileklerine kelepçe vuruldu.
Toplum olarak, devlet olarak büyük moral kazandık. Ancak burada
duramayız. Türkiye bugün geldiği başarılı noktada durmaya kalkarsa,
durumu idare etmeye çalışırsa, yere kapaklanabilir. Onun için pedal
çevirmeye devam etmek, yani ilerlemek zorunda Türkiye. Hatta buna
mahkûm denebilir. Çünkü yaşamış olduğumuz sorun, yalnız PKK ve
Apo’dan ibaret değil. Başka sayfalar da var çevrilmesi şart olan.
Onun içindir ki, bugün kazanmış olduğumuz moral, önümüzde
kullanılmayı bekleyen büyük bir fırsattır aynı zamanda... Hiç
kuşkusuz devlet de, hükümet de farkında bu gerçeğin. Aş, iş,
eğitim, sağlık gibi ekonomik ve sosyal alanlarda seferberlik
başlatılması konusunda herkes görüş birliği içinde. Farklı görüşler
daha çok demokrasiyle, hukuk devletiyle ilgili konularda dikkati
çekiyor. Farklılıklar bazen içerikle, bazen zamanlamayla ilgili...
Bu bakımdan Dışişleri Bakanlığı’nda zamanlama, Türkiye’nin bugün
gelmiş olduğu yol ayrımında çok önemseniyor. Demokrasi ve insan
haktları çıtasının yükseltilmesi ve bunun için "sivil" önlemler
alınması konusunda büyük bir fırsat ele geçirildiği düşünülüyor. Bu
amaçla, daha önce bakanlık bünyesinde hazırlanmış olan 35 maddelik
yasal düzenleme ve değişiklik yeniden gündeme getirilmiş durumda...
Kaynak : Milliyet