Kurtlar Vadisi'nden ilginç savunma
Abone olİlgi kadar eleştiri de alan reyting rekortmeni 'Kurtlar Vadisi'nin senaryo danışmanı Soner Yalçın, Milliyet okur temsilcisi Derya Sazak'a ilginç açıklamalarda bulundu.
Kurtlar Vadisi dizisinin senaryo danışmanı olarak
Türkiye'de son dönemde yükselen şiddet dalgasını nasıl
yorumluyorsunuz? Futbol cinayeti, Kızıltepe infazı... Dizide
mafyadan, derin devlete 'karanlık' ilişkiler konu ediliyor. Diziye
ilgi kadar eleştiri de var...
Kurtlar Vadisi ne anlatıyor? Diyor ki bu ülkede bir Susurluk süreci yaşandı. Susurluk'ta 3 - 5 özel timci gözaltına alındı, yargılandı. Emekli askerler de vardı. Sadece bunlar değildi Susurluk'un aktörleri. Geri planda büyük para baronları vardır. Bunlar yeraltı dünyasındaki rantı toplayıp, siyasette kullanıp devleti ele geçirmek istediler. Hedef, siyasi iktidara oynamaktı. Bunun temeli de 1980'de Özal'ın ekonomik sistemiyle atılmıştır. Mafya 1990'larda doruğa çıkmıştır.
Kurtlar Vadisi dizisi, mafya olgusunu anlatıyor. Cesur bir dizi. Devletin mafyayla mücadelesini anlatıyor.
Susurluk'ta, bana göre devlet kendisini teslim almak isteyen mafyayla hesaplaşmak zorunda kaldı. Susurluk sürecini anımsayalım, insanlar öldürülüyor, PKK'ya para veriliyor, uyuşturucu ve silah kaçakçılığından yeraltı dünyası büyük rant sağlıyor.
Dizide şiddetin dozu yüksek değil mi? Bıçakla, silahla insan öldürmek çok kolaymış gibi yansıtılıyor. Sürekli cinayet işleniyor... Kuşkusuz geri plandaki 'komplo'yu sergilemek de önemli. Gelirken, 1994'te yazdığınız 'Ersever'in İtirafları' kitabınızı okudum. Aydınlatılmayan ne çok şey var!
Dizinin mesajı 'bıçak' değil. Ersever'in kitabı neyse, 2004'te, bu dizide de olayları özgürce anlatabiliyor muyum, ona bakmak lazım. Kuşkusuz bir senaryodur, belgesel değil. Kurtlar Vadisi'nin konsept danışmanıyım. Türkiye'nin bir mafya gerçeği var. Ben Türkiye'yi anlatıyorum, onlar hayal dünyasının insanları, filmi çekiyorlar.
Kurtlar Vadisi, yakın tarihin güncel anlatımı mı, yoksa ekranda izlediğimiz şekliyle bugün de derin devlet - mafya bağlantılı ilişkiler senaryoyu aşan bir gerçeklik içeriyor mu?
Mafyalaşma sürecine 1990'dan sonra girilmiştir ve Susurluk'la birlikte, buna ordu da diyebilirsiniz, derin devlet de diyebilirsiniz, adına ne derseniz deyin. Devlet, yapılan işi anlamıştır; Susurluk'la birlikte, Susurluğun gerçek aktörlerini tasfiye etmiştir.
Susurluk bir kaza değil miydi? O zaman da kazadan çok 'suikast' olduğu öne sürülmüştü.
Susurluk bir kazaydı. Susurlukla birlikte birçok şey ortaya çıkmıştır. Gazeteciler, kamuoyu bunu başka türlü analiz etmiştir. Devlet de kendisine göre analiz etmiştir. Bence devlet doğru analiz etmiştir ve bunları tasfiye etmiştir. O günkü siyasi ortamda, ekonomik olarak kimler güçlüyse daha sonra kimler Kartal Cezaevi'ne girdiyse, kimler girmediyse o açıdan da bakmakta yarar var.
Susurluk denilince akla önce Abdullah Çatlı geliyor. Reis!
Bugün medya, kamuoyu hepimiz şiddeti tartışıyoruz. Stat cinayeti, kapkaç, çeteler vs. Bunlar hep yüzeysel. Ben daha derine bakma taraftarıyım. Biz büyük bir 'iç savaş' yaşadık, 30 bin insanımızı kaybettik. İstanbul'da, Ankara'da bile bombalar patlıyorsa, bugün çete diye ortada dolaşan çocuklar hep bu şiddet ortamında gözlerini açtılar. Bu travmayı nasıl unutabiliriz. Bir toplumun bu kadar 'balık hafızası' olabilir mi? Tamam terör bitti, Silahlı Kuvvetler dünyada bir ilki başarmıştır. Bir gerilla örgütünü dünyada yenen tek düzenli ordudur. Bu başarının altını çizmek gerekir. Peki gayri nizami savaşın topluma yansıması ne oldu? Ordu üzerine düşeni yaptı, ya diğerleri? Bizler de üzerimize düşeni yaptık mı?
PKK'ya karşı savaş ortamını 'kötüye' kullananlar da çıkmadı mı?
Susurluk kazası bu gerçeği sıraladı. Suikast silahları, yargısız infazlar, polisi, çeteyi, siyasetçiyi aynı araçta buluşturan 'derin' ilişkiler unutulacak mı? Susurluk hesaplaşmasının 'ucu açık' kaldı. Siyasetçiye 'derin devlet'e dokunulamadı. O ayrı... Gayri nizami savaş yaşandı.
Mafya Türkiye'nin düzeni diyorsunuz. Dizi de bu dünyayı sergiliyor.
Ben sosyolog değilim, bunun analizini yapanlar çıkar. Ben, gazeteci olarak, gördüğüm Türkiye'yi anlatıyorum. Kurtlar Vadisi sonuçta bir dizi film. Bu bir hayal. Senaryoyu yazanlar da gerçekleri hayalle harmanlıyorlar.
Dizideki Konsey, 'derin devleti' çağrıştırıyor. Bu realite devam ediyor mu?
Mutlaka ediyordur.
Devlet için 'Kurşun atan da yiyen de birdir' deyip mafyalaşmaya kadar giden gerçekler.
'Bu ülke için kanımızı, canımızı veririz' derken, bir gün baktılar ki masalarına dolarlar gelmeye başlamış. İyi oteller, arabalar derken, 1970'lerin ülkücü gençliği, 1980'li yıllarda savruldular, mafya oldular. Daha doğrusu tetikçi oldular. Kurtlar Vadisi'nin özü de budur.
Çatlı'lar, Çakıcı'lar, Peker'ler buzdağının görünen yüzü, bu ilişkilerin gerisinde devletin uzantısı güçler mi var? Geçmişte bu kişileri ASALA'ya karşı kullanan, yurt içi ve dışında operasyonlara yönlendiren güçlerden söz edilebilir mi?
Olmaması söz konusu olamaz! Devlet mi yapıyor, yoksa devletin içinde kendilerini devlet sanan bazıları mı yapıyor, bu çok ince bir ayrıntı? Devlet elemanlarını emekliye sevk etmiş, o da turizm acentesi kurmuştur. Devlet kesinlikle işin içinde yoktur, ASALA'da. Taşeron kullanır.
Futbol konuşacaktık, nerelere geldik. Futboldaki mafyalaşmaya ne diyorsunuz? Alaattin Çakıcı'nın yurtdışına kaçış vizesi bile spor kulübü üzerinden sağlanıyor...
Futbolun rantı çok büyük. Milyonlarca dolar dönüyor, mafyanın el atmaması mümkün mü?..
Ersever'i çözemedik
Siz Güneydoğu'da JİTEM'i kuran Binbaşı Cem Ersever'le konuştunuz ve 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım'ın varlığını öğrendiniz. Yeşil diye biri var mıydı?
Tabii. Ersever, Yeşil dahil pek çok şeyi anlattı ve sonuçta anlattıklarından ötürü öldürüldü. Biz 1970'lerde Ecevit'in dile getirdiği kontrgerilla lafıyla büyüdük. İlk kez Ersever, kontrgerillanın ne olduğunu, JİTEM'in neler yaptığını tek tek anlattı. Yaşasaydı, biraz daha anlatsaydı olaylar farklı gelişebilirdi. Öldürüldü. Ben de öldürülebilirdim kuşkusuz.
Kaybolduktan sonra nüfus cüzdanı size gönderilmiş.
Onu ben de anlayamadım. Bir binbaşı faili meçhul cinayete kurban gitti ve bunu Türkiye çözemedi, kimin öldürdüğünü.
Anayasa değişse ne olur...
Abdullah Çatlı'nın serüvenini yazdınız, 'Reis' diye. Çatlı'yı tanımış mıydınız?
Hayır, ama Çatlı'nın Türkiye'de olduğunu biliyordum, onun eski dava arkadaşlarından beni görüştürmelerini istemiştim. Susurluk oldu.
Bu kişilerin arkasında devletten birileri olmasa, bunca illegal faaliyeti yapabilirler miydi?
Hayır, yapamazlardı. O sahte kimlikleri, pasaportları kim verdi? 30 bin kişi ölecek ve bunun yansımaları olmayacak. Mesela, kapkaç yapan çocuklara bakın. Kıyafetleri, saçları Nişantaşı çocukları gibi. Bunlar 1980'lerde bu topluma aşılanan tüketim ekonomisinin de yansımaları. Özal bizi köksüz yaptı. Piyasa ekonomisi diye bu toplumun değerlerini aldı bir tarafa attı. Çok sert, canavarca bir geçişti bu. MİT Müsteşarı, 'Televole insanı komünist yapar' diye boşuna demiyor.
Kurtlar Vadisi türü diziler de mafyaya özendirmiyor mu insanları? Üstelik daha çok gençler izliyor.
Türkiye'nin bugün geldiği noktada bütün sebep Kurtlar Vadisi midir? Hayat bu kadar sert geçerken Kurtlar Vadisi'ni çekmeyelim mi? Onu yapmak faşizmdir. Toplumdaki olayların tırmanışını sadece televizyona bağlayıp önlem almaya giderseniz, özgürlükleri yok edersiniz. Sansürden çok çektik. Bir paşa diyor ki, 'İmralı'daki adam kral gibi yaşıyor' Tamam, on yıl önce asardık ama artık orada değiliz. Acımız var ama biliyoruz ki o dönem bitti. Artık Amerika Bağdat'ta, anlatabiliyor muyum? Yeni bir dünya kuruluyor. Gelecekle ilgili soğukkanlı analizler yapmalıyız.
Türkiye, 17 Aralık'ta tarihi bir eşikten geçecek. Buna göre bir yapılanma olacak...
Bizim aydınımız, Batı konusunda çok duyarlıdır. Mithat Paşa'dan beri Anayasa problemimiz vardır. İttihat Terakki demiş ki, 'Kanunuesasi bir yürürlüğe girsin, her şey bitti; ne toprak kaybederiz, ne yoksulluk olur.' Bu mantık hiç değişmemiş. AB müzakereleri başlasın, Anayasa bir değişsin, görün bakalım neler olacak? Bizim insanımız hâlâ sokağa tükürüyor. Tükürmediği zaman tamamdır. Anayasa nedir ki? Kâğıttır o, nasıl olsa düzelir.
Devlet, kan davası gütmez
Kızıltepe'deki olayı valilik, 'karakol baskını' diye açıkladı, sonradan infaz olduğu ortaya çıktı.
'Karakola baskın oldu, iki terörist öldü', ne demektir bu? Yani çatışma oldu, PKK hâlâ karakolları basıyor. Peki ama hangi PKK? İmralı'da yatan bir PKK var, cezaevinden çıkan eski milletvekilleri de başka bir oluşum içinde. İmralı ile Leyla Zana aynı şeyi düşünüyorlar mı? İmralı'da yatan diyor ki, 'Beni İsrail, Mossad yakalattı. CIA ile birlikte operasyon yaptı.' Bizde kitapları çıktı; MİT yakaladı, aldı getirdi diye... Doğrusu adamın yazdığıymış!
Öcalan'ın tezi...
Öcalan, "Mossad'a, İsrail politikalarına karşı çıktığım için İmralı'dayım" diyor. Bunu analiz etmeliyiz. Büyük Ortadoğu Projesi ortadayken daha geniş bakabilmeliyiz; ABD'de televizyonlarda Kürt Yahudiler diye program yapılıyor, 'Bizim asıl yurdumuz Mezopotamya'dır' diye...
Kürtler içinde kim Türkiyeli, kim Türkiye'nin çıkarı için konuşuyor, kimler Büyük Ortadoğu Projesi'nden yanadır? Ona bakalım.
Abdullah Öcalan nerede duruyor?
Kimi PKK'lılara göre Öcalan 'Kemalist oldu'. Öcalan, "Türkiye parçalanmasın" diyorsa iyi bir şeydir.
30 bin kişi öldü... Onları unutacak mıyız?
Devlet kan davası gütmez. Devletsen, bugünkü durumdan yararlanacaksın.
SONER YALÇIN KİMDİR?
Soner Yalçın 1966 yılında doğdu. 1987'de "2000'e Doğru" dergisinde gazeteciliğe başladı. 1995'e kadar "Aydınlık" gazetesinde çalıştı. "Siyah Beyaz" gazetesi, Show TV, Star TV gibi kuruluşlarda görev aldı. Bir süre "Sabah" gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Halen CNN Türk'te çalışan Yalçın'ın, 'Efendi' adlı kitabı geniş yankı uyandırdı.
Kurtlar Vadisi ne anlatıyor? Diyor ki bu ülkede bir Susurluk süreci yaşandı. Susurluk'ta 3 - 5 özel timci gözaltına alındı, yargılandı. Emekli askerler de vardı. Sadece bunlar değildi Susurluk'un aktörleri. Geri planda büyük para baronları vardır. Bunlar yeraltı dünyasındaki rantı toplayıp, siyasette kullanıp devleti ele geçirmek istediler. Hedef, siyasi iktidara oynamaktı. Bunun temeli de 1980'de Özal'ın ekonomik sistemiyle atılmıştır. Mafya 1990'larda doruğa çıkmıştır.
Kurtlar Vadisi dizisi, mafya olgusunu anlatıyor. Cesur bir dizi. Devletin mafyayla mücadelesini anlatıyor.
Susurluk'ta, bana göre devlet kendisini teslim almak isteyen mafyayla hesaplaşmak zorunda kaldı. Susurluk sürecini anımsayalım, insanlar öldürülüyor, PKK'ya para veriliyor, uyuşturucu ve silah kaçakçılığından yeraltı dünyası büyük rant sağlıyor.
Dizide şiddetin dozu yüksek değil mi? Bıçakla, silahla insan öldürmek çok kolaymış gibi yansıtılıyor. Sürekli cinayet işleniyor... Kuşkusuz geri plandaki 'komplo'yu sergilemek de önemli. Gelirken, 1994'te yazdığınız 'Ersever'in İtirafları' kitabınızı okudum. Aydınlatılmayan ne çok şey var!
Dizinin mesajı 'bıçak' değil. Ersever'in kitabı neyse, 2004'te, bu dizide de olayları özgürce anlatabiliyor muyum, ona bakmak lazım. Kuşkusuz bir senaryodur, belgesel değil. Kurtlar Vadisi'nin konsept danışmanıyım. Türkiye'nin bir mafya gerçeği var. Ben Türkiye'yi anlatıyorum, onlar hayal dünyasının insanları, filmi çekiyorlar.
Kurtlar Vadisi, yakın tarihin güncel anlatımı mı, yoksa ekranda izlediğimiz şekliyle bugün de derin devlet - mafya bağlantılı ilişkiler senaryoyu aşan bir gerçeklik içeriyor mu?
Mafyalaşma sürecine 1990'dan sonra girilmiştir ve Susurluk'la birlikte, buna ordu da diyebilirsiniz, derin devlet de diyebilirsiniz, adına ne derseniz deyin. Devlet, yapılan işi anlamıştır; Susurluk'la birlikte, Susurluğun gerçek aktörlerini tasfiye etmiştir.
Susurluk bir kaza değil miydi? O zaman da kazadan çok 'suikast' olduğu öne sürülmüştü.
Susurluk bir kazaydı. Susurlukla birlikte birçok şey ortaya çıkmıştır. Gazeteciler, kamuoyu bunu başka türlü analiz etmiştir. Devlet de kendisine göre analiz etmiştir. Bence devlet doğru analiz etmiştir ve bunları tasfiye etmiştir. O günkü siyasi ortamda, ekonomik olarak kimler güçlüyse daha sonra kimler Kartal Cezaevi'ne girdiyse, kimler girmediyse o açıdan da bakmakta yarar var.
Susurluk denilince akla önce Abdullah Çatlı geliyor. Reis!
Bugün medya, kamuoyu hepimiz şiddeti tartışıyoruz. Stat cinayeti, kapkaç, çeteler vs. Bunlar hep yüzeysel. Ben daha derine bakma taraftarıyım. Biz büyük bir 'iç savaş' yaşadık, 30 bin insanımızı kaybettik. İstanbul'da, Ankara'da bile bombalar patlıyorsa, bugün çete diye ortada dolaşan çocuklar hep bu şiddet ortamında gözlerini açtılar. Bu travmayı nasıl unutabiliriz. Bir toplumun bu kadar 'balık hafızası' olabilir mi? Tamam terör bitti, Silahlı Kuvvetler dünyada bir ilki başarmıştır. Bir gerilla örgütünü dünyada yenen tek düzenli ordudur. Bu başarının altını çizmek gerekir. Peki gayri nizami savaşın topluma yansıması ne oldu? Ordu üzerine düşeni yaptı, ya diğerleri? Bizler de üzerimize düşeni yaptık mı?
PKK'ya karşı savaş ortamını 'kötüye' kullananlar da çıkmadı mı?
Susurluk kazası bu gerçeği sıraladı. Suikast silahları, yargısız infazlar, polisi, çeteyi, siyasetçiyi aynı araçta buluşturan 'derin' ilişkiler unutulacak mı? Susurluk hesaplaşmasının 'ucu açık' kaldı. Siyasetçiye 'derin devlet'e dokunulamadı. O ayrı... Gayri nizami savaş yaşandı.
Mafya Türkiye'nin düzeni diyorsunuz. Dizi de bu dünyayı sergiliyor.
Ben sosyolog değilim, bunun analizini yapanlar çıkar. Ben, gazeteci olarak, gördüğüm Türkiye'yi anlatıyorum. Kurtlar Vadisi sonuçta bir dizi film. Bu bir hayal. Senaryoyu yazanlar da gerçekleri hayalle harmanlıyorlar.
Dizideki Konsey, 'derin devleti' çağrıştırıyor. Bu realite devam ediyor mu?
Mutlaka ediyordur.
Devlet için 'Kurşun atan da yiyen de birdir' deyip mafyalaşmaya kadar giden gerçekler.
'Bu ülke için kanımızı, canımızı veririz' derken, bir gün baktılar ki masalarına dolarlar gelmeye başlamış. İyi oteller, arabalar derken, 1970'lerin ülkücü gençliği, 1980'li yıllarda savruldular, mafya oldular. Daha doğrusu tetikçi oldular. Kurtlar Vadisi'nin özü de budur.
Çatlı'lar, Çakıcı'lar, Peker'ler buzdağının görünen yüzü, bu ilişkilerin gerisinde devletin uzantısı güçler mi var? Geçmişte bu kişileri ASALA'ya karşı kullanan, yurt içi ve dışında operasyonlara yönlendiren güçlerden söz edilebilir mi?
Olmaması söz konusu olamaz! Devlet mi yapıyor, yoksa devletin içinde kendilerini devlet sanan bazıları mı yapıyor, bu çok ince bir ayrıntı? Devlet elemanlarını emekliye sevk etmiş, o da turizm acentesi kurmuştur. Devlet kesinlikle işin içinde yoktur, ASALA'da. Taşeron kullanır.
Futbol konuşacaktık, nerelere geldik. Futboldaki mafyalaşmaya ne diyorsunuz? Alaattin Çakıcı'nın yurtdışına kaçış vizesi bile spor kulübü üzerinden sağlanıyor...
Futbolun rantı çok büyük. Milyonlarca dolar dönüyor, mafyanın el atmaması mümkün mü?..
Ersever'i çözemedik
Siz Güneydoğu'da JİTEM'i kuran Binbaşı Cem Ersever'le konuştunuz ve 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım'ın varlığını öğrendiniz. Yeşil diye biri var mıydı?
Tabii. Ersever, Yeşil dahil pek çok şeyi anlattı ve sonuçta anlattıklarından ötürü öldürüldü. Biz 1970'lerde Ecevit'in dile getirdiği kontrgerilla lafıyla büyüdük. İlk kez Ersever, kontrgerillanın ne olduğunu, JİTEM'in neler yaptığını tek tek anlattı. Yaşasaydı, biraz daha anlatsaydı olaylar farklı gelişebilirdi. Öldürüldü. Ben de öldürülebilirdim kuşkusuz.
Kaybolduktan sonra nüfus cüzdanı size gönderilmiş.
Onu ben de anlayamadım. Bir binbaşı faili meçhul cinayete kurban gitti ve bunu Türkiye çözemedi, kimin öldürdüğünü.
Anayasa değişse ne olur...
Abdullah Çatlı'nın serüvenini yazdınız, 'Reis' diye. Çatlı'yı tanımış mıydınız?
Hayır, ama Çatlı'nın Türkiye'de olduğunu biliyordum, onun eski dava arkadaşlarından beni görüştürmelerini istemiştim. Susurluk oldu.
Bu kişilerin arkasında devletten birileri olmasa, bunca illegal faaliyeti yapabilirler miydi?
Hayır, yapamazlardı. O sahte kimlikleri, pasaportları kim verdi? 30 bin kişi ölecek ve bunun yansımaları olmayacak. Mesela, kapkaç yapan çocuklara bakın. Kıyafetleri, saçları Nişantaşı çocukları gibi. Bunlar 1980'lerde bu topluma aşılanan tüketim ekonomisinin de yansımaları. Özal bizi köksüz yaptı. Piyasa ekonomisi diye bu toplumun değerlerini aldı bir tarafa attı. Çok sert, canavarca bir geçişti bu. MİT Müsteşarı, 'Televole insanı komünist yapar' diye boşuna demiyor.
Kurtlar Vadisi türü diziler de mafyaya özendirmiyor mu insanları? Üstelik daha çok gençler izliyor.
Türkiye'nin bugün geldiği noktada bütün sebep Kurtlar Vadisi midir? Hayat bu kadar sert geçerken Kurtlar Vadisi'ni çekmeyelim mi? Onu yapmak faşizmdir. Toplumdaki olayların tırmanışını sadece televizyona bağlayıp önlem almaya giderseniz, özgürlükleri yok edersiniz. Sansürden çok çektik. Bir paşa diyor ki, 'İmralı'daki adam kral gibi yaşıyor' Tamam, on yıl önce asardık ama artık orada değiliz. Acımız var ama biliyoruz ki o dönem bitti. Artık Amerika Bağdat'ta, anlatabiliyor muyum? Yeni bir dünya kuruluyor. Gelecekle ilgili soğukkanlı analizler yapmalıyız.
Türkiye, 17 Aralık'ta tarihi bir eşikten geçecek. Buna göre bir yapılanma olacak...
Bizim aydınımız, Batı konusunda çok duyarlıdır. Mithat Paşa'dan beri Anayasa problemimiz vardır. İttihat Terakki demiş ki, 'Kanunuesasi bir yürürlüğe girsin, her şey bitti; ne toprak kaybederiz, ne yoksulluk olur.' Bu mantık hiç değişmemiş. AB müzakereleri başlasın, Anayasa bir değişsin, görün bakalım neler olacak? Bizim insanımız hâlâ sokağa tükürüyor. Tükürmediği zaman tamamdır. Anayasa nedir ki? Kâğıttır o, nasıl olsa düzelir.
Devlet, kan davası gütmez
Kızıltepe'deki olayı valilik, 'karakol baskını' diye açıkladı, sonradan infaz olduğu ortaya çıktı.
'Karakola baskın oldu, iki terörist öldü', ne demektir bu? Yani çatışma oldu, PKK hâlâ karakolları basıyor. Peki ama hangi PKK? İmralı'da yatan bir PKK var, cezaevinden çıkan eski milletvekilleri de başka bir oluşum içinde. İmralı ile Leyla Zana aynı şeyi düşünüyorlar mı? İmralı'da yatan diyor ki, 'Beni İsrail, Mossad yakalattı. CIA ile birlikte operasyon yaptı.' Bizde kitapları çıktı; MİT yakaladı, aldı getirdi diye... Doğrusu adamın yazdığıymış!
Öcalan'ın tezi...
Öcalan, "Mossad'a, İsrail politikalarına karşı çıktığım için İmralı'dayım" diyor. Bunu analiz etmeliyiz. Büyük Ortadoğu Projesi ortadayken daha geniş bakabilmeliyiz; ABD'de televizyonlarda Kürt Yahudiler diye program yapılıyor, 'Bizim asıl yurdumuz Mezopotamya'dır' diye...
Kürtler içinde kim Türkiyeli, kim Türkiye'nin çıkarı için konuşuyor, kimler Büyük Ortadoğu Projesi'nden yanadır? Ona bakalım.
Abdullah Öcalan nerede duruyor?
Kimi PKK'lılara göre Öcalan 'Kemalist oldu'. Öcalan, "Türkiye parçalanmasın" diyorsa iyi bir şeydir.
30 bin kişi öldü... Onları unutacak mıyız?
Devlet kan davası gütmez. Devletsen, bugünkü durumdan yararlanacaksın.
SONER YALÇIN KİMDİR?
Soner Yalçın 1966 yılında doğdu. 1987'de "2000'e Doğru" dergisinde gazeteciliğe başladı. 1995'e kadar "Aydınlık" gazetesinde çalıştı. "Siyah Beyaz" gazetesi, Show TV, Star TV gibi kuruluşlarda görev aldı. Bir süre "Sabah" gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Halen CNN Türk'te çalışan Yalçın'ın, 'Efendi' adlı kitabı geniş yankı uyandırdı.