Kurtlar Vadisi-Irak'a sert eleştiri
Abone olKurtlar Vadisi-Irak filminin gece 01:00 seansları bile dolu. Biletler kapanın elinde kalıyor ama beğenmeyenler de var. Filme farklı açıdan bakanların eleştirileri şöyle:
'Kurtlar Vadisi Irak', teknik ve finansal yetersizlikler
nedeniyle, ABD yönetiminin zaman zaman propaganda aracı olarak
kullandığı Hollywood yapımlarının düşük yoğunluklu bir taklidi...
Kendini fazlasıyla ciddiye alan bir film "Kurtlar Vadisi Irak".
Tipik bir ticari aksiyon sineması örneği olmasına rağmen "Büyük
lokma ye, büyük laf etme" atasözünü hiç duymamışçasına yazılmış
didaktik ve ağdalı diyaloglarıyla, tutarsız senaryosuyla izleyiciye
belirli fikirler empoze etmeyi amaçlıyor. Bunu da faşizan siyasi
doğruculuk ve belirli bir tarikat üzerinden - hangisi olduğunu
dergâhı ve zikri izleyen bir uzmana sormalı! - dindarlıkla, resmi
bağlantısı gizlenmiş örgütün silahlı eylemleriyle yapması ciddi bir
etik sorun doğuruyor. Alaturka bir kopya gibi "Kurtlar Vadisi
Irak"ı zaman zaman ABD yönetiminin propaganda aracı olarak
kullanılan Hollywood yapımlarının teknik ve finansal yetersizlik
nedeniyle düşük yoğunluklu bir taklidi olarak ele alabiliriz. Gerek
mizanseni gerek efektleri açısından aksiyon sineması standardını
tutturan düzgün bir yapım olmasına rağmen film, biçimde elde ettiği
başarıyı, Mezopotamya'nın yüzlerce yıllık geçmişini, ABD'nin dünya
üzerindeki rolünü, Türk olma kavramını basite indirgeyip bölgedeki
sıcak savaşa tepeden bakan bir içerik uğruna feda ediyor. Sınırları
zorlayan şiddet Silahlı çatışmaları, takip ve patlamaları, bombalı
saldırıları, kurşunlarla delik deşik olan insanları, harcanan
çocukları, işkenceye uğrayan mahkûmları, böbrekleri ve başka
organları, Batılı zenginlere satılmak için rızaları dışında
alınanları gördükçe midemiz bulanıyor. Son yıllarda izlediğimiz
"Bir Zamanlar Askerdik", "Rüzgârla Konuşanlar", "Güneşin
Gözyaşları", "Kara Şahin Düştü" misali propagandist yapımların
silik bir alaturka kopyası haline geliyor "Kurtlar Vadisi Irak".
Artık geniş kitlelerin midelerinin gerçek şiddeti grafik şiddet
gibi kaldırabildiği keşfedildiğinden beri Hollywood'un sınırlarını
zorladığı efektler, bu filmde de karşımıza çıkıyor. ABD'lilerin
Türk askerlerinin başına çuval geçirmesini hazmedemediği için önce
Polat'a şikâyet mektubu yazan, sonra "Vatan sağolsun" deyip kendini
vuran subay, filmimizin gidişatını da tetikliyor. İki dirhem, bir
çekirdek kibar Türk rambosu Polat ve komedi üçlüsünü andıran ekibi
soluğu Erbil'de alıyor. Önce yolda görevlerini yapıp otomobili ve
üstlerini aramak isteyen üç Kürt askeri vuruyorlar. Sonra Erbil'in
Amerikan sermayesiyle işletilen lüks otelinin taşıyıcı kolonlarına
C4 patlayıcı koyup çuvalın sorumlusu ve bölgenin zalimi, Amerikan
askerlerinin sivil komutanı Sam Marshall'ı (ne isim ama; hem Sam
Amca hem Marshall Planı) huzurlarına çağırıyorlar. Bu iyi
çocukların dâhiyane planı şu: Sam Marshall ve adamları, başlarına
çuval geçirip basının karşısına çıkacak, Türk askerlerin intikamı
alınmış olacak. Göze göz, dişe diş, çuvala çuval! Billy Zane çok
kötü Kahramanlık payesini hak etmek için yönetmeninin ifadesiyle
Türk olmaktan başka bir özelliği bulunmayan Polat'ın biraz daha
ileri görüşlü olması işine yarardı. Çünkü filmin geriye kalanında
boş çuval gibi oradan oraya sürüklenirken kimseye hayrı
dokunamıyor. Psikopat ve sosyopattan daha beter bir tanıma ihtiyaç
duyulan kötü adam Sam, Polat'ın karşısına şeytani bir planla
çıkıyor. Billy Zane, "Titanik"teki rolüne kıyasla hem karakter hem
oyunculuk açısından çok daha kötü. O kadar ki, İsa ile
konuşmalarından piyano çalışına kötü adam karikatürü haline
geliyor. En iyi karakter şeyh Mazlumlar başka âlem. En iyi
karakter, bir tarikat şeyhi. Dergâhında herkese kucak açan, özlü
sözlerle Müslümanları birliğe ve barışa çağıran, şiddet karşıtı,
etnik köken ayırt etmeksizin herkesin saygı duyduğu Ghassan Masoud,
etkileyici yüzünü görünce bizim de yumuşadığımız bir mistik. Ancak
film burada da didaktik tavrını sürdürüyor. Bireysel örneklere
odaklanarak Türk, Türkmen, Arap cici; Kürt ve Amerikalı kakadan
sonra, Hıristiyan, Musevi, Müslüman fanatik haram, İslam Tasavvufu
helal diyor, açıkça. Böyle bir öykü anlatmak için bu kadar masrafa
ve zahmete girip karşılığını da hakkıyla alan "Kurtlar Vadisi Irak"
idealist bir film mi, peki? Değil, ama bir tür misyoner film olduğu
söylenebilir. Türk hükümetlerinin geçmişteki politikalarını
özellikle sürekli ABD yardımı alınmasını eleştirirken "ecdadımız"
diye nitelediği Osmanlı'nın bölge halkına zulüm etmeyen tek egemen
güç olduğunu ileri süren; yurttaşlık açısından değil milliyet
açısından Türklüğü yücelten, mistik İslam anlayışını âlemdeki
birlik olarak öneren net bir tavrı var. Bu tavrı incelikli biçimde
sunamaması, doğru sözleri yazamayıp hamasi bir söylemle yetinmesi
ve olay örgüsündeki gedikleri göze batar hale getirmesi senaryonun
misyonunu da "Görevimiz Erbil'de Tehlike" düzeyine indirgiyor.
Dublaj önemli bir sorun Filmin çok önemli bir başka sorunu da
dublaj. Hollywood yapımlarında herkesin İngilizce konuşması
hastalığı "Kurtlar Vadisi Irak"a da sirayet etmiş. Ara sıra çeşni
olsun diye birkaç Kürtçe cümle ediliyor ama başroldeki Necati
Şaşmaz dahil kimsenin kendi sesiyle konuşmaması kulak tırmalıyor ve
yapay bir hava veriyor filme. Serdar Akar'ın akıcı ve yerinde
mizanseninin, zorlu bir projede doğru hareketleri ve açıları bulma
yeteneğinin sağlam bir senaryoyla buluşmasını dört gözle
bekliyoruz. Kritik: Alin Taşçıyan Kaynak: www.milliyet.com.tr