Kürtçülüğün faturası İslamcılara mı?
Abone olAskeri bürokrasinin kodlarını çözümleyen Nihal Bengisu Karaca'dan kuşatıcı bir analiz geldi...
Kürtçülük ve İslamcılık bir ve aynı şeyler mi? Bir
başka açıdan şöyle de sorulabilir: Kürtçülüğün hesabı İslamcılardan
mı sorulacak?
Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca'nın bugünkü yazısında
yukarıdaki sorulara kuşatıcı yanıtlar verdi.
Karaca milli görüş geleneği ile silahlı eylemleri şöyle
kıyasladı:
Bugün iktidarda olan partinin içinden çıktığı ana akım İslamcılık
ekolü, "Milli Görüş"ün pek çok sorunu olsa da, hiçbir zaman "silah"
ile "demokrasi talep etme" çelişkisi olmadı. Herhalde, Beyazıt'ta
toplanıp "Sam Amca" kuklası yakmak gibi, Srebrenica katliamını
kınamak için Taksim'de toplanmak ya da başörtüsü yasaklarını
protesto etmek gibi "çılgın(!)" eylemlere katılmış olmak ile Mavi
Çarşı'ya ya da The Marmara'ya omba atmak birbirleriyle
kıyaslanabilir şeyler değildir.
Siyasal İslamcıların argümanları ile PKK eylemleri arasında ayırt
edici vasıfları anlatan Habertürk yazarı şöyle devam etti:
Kuşkusuz çok değil daha yirmi yıl önce bu ülkede "İslam devleti"
kurmak gibi istekleri olan gruplar vardı. Ama bunların bir kısmının
devletin kontrgerilla faaliyeti çerçevesinde oluşturulup
palazlandırıldığı gerçeği bir yana, bu türden hareketler hiçbir
zaman diğer dindar ve İslamcıların argümanları üzerinde dominant
hale gelmemişti; onların siyasi rotasını PKK'nın yaptığı gibi;
yalnızlaştırma/yıldırma/korku salam ve örgüt içi infazlar yoluyla
belirleme durumu oluşmamıştı.
Sistem nezdinde ve de özellikle askeri bürokraside İslamcılığın,
Kürtçülükten daha fazla alerjiye yol açtığını anlatan Karaca
yazısında kavurucu tespitlerine devam etti:
Dindar muhafazakar toplumun "laikliği" tehdi etme oranı ile Kürt
vatandaşların "ulusal bütünlüğü" tehdit etme oranı aynı "tehlike
derecesinde" hizalanmışsa bunun nedeni gerçekte sahiden eşit
derecede performans sergilediklerinden değildir. Bunun nedeni resmi
ideolojinin hamiliğini yapan sivil ve askeri bürokrasinin, İslam'a
karşı duyduğu nefretin "Kürtçülüğe" karşı duyduğu nefretten fazla
olmasıdır. Eğer öyle olmasaydı, silah sıktığı, işkence yaptığı,
öldürüldüğü ve bu arada kendisinin de öldürüldüğü bir sıcak çatışma
olgusu ile "irtica" adını verdiği din-laiklik gerilimini aynı
potada eşitlemezdi. eh ne de olsa İslam, bir Tanrı mamülü olarak
sistemin fazlaca nüfuz edemediği için daha çok korktuğu bir şeydir;
ikincisi (Kürtçülük ve PKK) ise kısmen kendi yarattığı bir
mamül.