Kürtçe yayına, RTÜK karışamaz
Abone olBirand, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü düşünüp, önlem alma görevinin RTÜK, ve TRT’ye ait olmadığını söylüyor.
Kürtçe yayına, ne RTÜK ne TRT karışır
Komik bir durumla karşı karşıyayız. TBMM bir kararı alıyor ve TRT ile RTÜK, üstlerine vazife olmayan bir konuda topu birbirlerine atıyorlar. Hükümette bu durumu aylardır seyrediyor.
Bu yazıyı yazdığım sıralarda, TRT yönetim kurulunun Kürtçe yayın konusundaki kararı henüz belli olmamıştı. Umarım işin tadını kaçırmadan biran önce tutumlarını değiştirirler.
Kürtçe Yayın hakkı ile ilgili tartışmaları eminim sizlerde izliyorsunuzdur.
TBMM, yani bu ülkenin en üst yasa yapıcı kurumu, bir karar aldı ve Ana Dilde Yayın yapılabileceğini saptadı. Eskiden yasaktı. Hiçbir TV kanalı veya radyo Türkçe dışında yayın yapamazdı. Hatta İngiliz BBC ve Alman DW radyolarının yayınlarına dahi izin verilmemişti. Zaman içinde bu durum özel radyolar için değişti, ancak TRT’deki kural değiştirilmedi. Zaten sorun da buradan kaynaklandı.
Kürtçe yayın aylardan beri tartışılıyor.
Önce RTÜK, işin içinden çıkılmasını özellikle karıştıran bir karar aldı, ardından da topu TRT’ye attı.
Bunun üzerine TRT ayaklandı. Nasıl olurdu da, özerk bir kuruma RTÜK görev verebilirdi.
Bu karşılıklı tartışmalar sırasında verilen demeçleri incelediğiniz zaman, her iki kurumun da işin esasına karşı çıktıklarını görürsünüz. Her ikisi de, Kürtçe’nin Türkiye’yi böleceğine inanıyor. Her iki kurumun yöneticileri de, Kürtçe’nin yayınlanması durumunda ayrılıkçı güçlerin avantaj sağlayacaklarını ve Ankara’nın kontrolü elinden kaçıracağını düşünüyorlar.
Aslında hiçte üstlerine vazife değil.
Bu konuda eğer bir kuşku varsa, bunu hükümet düşünür ve gereken önlemlerini alır. Türkiye’nin toprak bütünlüğünü düşünüp buna karşı önlem alma görevi ne RTÜK, ne de TRT’ye aittir.
Beni en çok rahatsız eden, bu kısır kavga sürerken hükümetin seyirci kalmasıydı. Neyse ki, şu sıralarda harekete geçtiler de herkes kendi sorumluluk çizgisini anladı.
Dikkat ederseniz, boş yere zaman harcıyoruz. Boş tartışmalar yapıyor ve hiçbir yere varmayan kavgalara giriyoruz. Sonunda, herşey olacağına varıyor ancak, şimdi olduğu gbi ülkeyi geriyoruz.
Komik bir durumla karşı karşıyayız. TBMM bir kararı alıyor ve TRT ile RTÜK, üstlerine vazife olmayan bir konuda topu birbirlerine atıyorlar. Hükümette bu durumu aylardır seyrediyor.
Bu yazıyı yazdığım sıralarda, TRT yönetim kurulunun Kürtçe yayın konusundaki kararı henüz belli olmamıştı. Umarım işin tadını kaçırmadan biran önce tutumlarını değiştirirler.
Kürtçe Yayın hakkı ile ilgili tartışmaları eminim sizlerde izliyorsunuzdur.
TBMM, yani bu ülkenin en üst yasa yapıcı kurumu, bir karar aldı ve Ana Dilde Yayın yapılabileceğini saptadı. Eskiden yasaktı. Hiçbir TV kanalı veya radyo Türkçe dışında yayın yapamazdı. Hatta İngiliz BBC ve Alman DW radyolarının yayınlarına dahi izin verilmemişti. Zaman içinde bu durum özel radyolar için değişti, ancak TRT’deki kural değiştirilmedi. Zaten sorun da buradan kaynaklandı.
Kürtçe yayın aylardan beri tartışılıyor.
Önce RTÜK, işin içinden çıkılmasını özellikle karıştıran bir karar aldı, ardından da topu TRT’ye attı.
Bunun üzerine TRT ayaklandı. Nasıl olurdu da, özerk bir kuruma RTÜK görev verebilirdi.
Bu karşılıklı tartışmalar sırasında verilen demeçleri incelediğiniz zaman, her iki kurumun da işin esasına karşı çıktıklarını görürsünüz. Her ikisi de, Kürtçe’nin Türkiye’yi böleceğine inanıyor. Her iki kurumun yöneticileri de, Kürtçe’nin yayınlanması durumunda ayrılıkçı güçlerin avantaj sağlayacaklarını ve Ankara’nın kontrolü elinden kaçıracağını düşünüyorlar.
Aslında hiçte üstlerine vazife değil.
Bu konuda eğer bir kuşku varsa, bunu hükümet düşünür ve gereken önlemlerini alır. Türkiye’nin toprak bütünlüğünü düşünüp buna karşı önlem alma görevi ne RTÜK, ne de TRT’ye aittir.
Beni en çok rahatsız eden, bu kısır kavga sürerken hükümetin seyirci kalmasıydı. Neyse ki, şu sıralarda harekete geçtiler de herkes kendi sorumluluk çizgisini anladı.
Dikkat ederseniz, boş yere zaman harcıyoruz. Boş tartışmalar yapıyor ve hiçbir yere varmayan kavgalara giriyoruz. Sonunda, herşey olacağına varıyor ancak, şimdi olduğu gbi ülkeyi geriyoruz.